Açım aç, kızıl aç

Kurt gibi açım, aç…
Ruhum, gözüm, gönlüm, beynim aç…
Beden aç…
Aşk ile doymalı, aşk ile dokunmalı, insan aşk ile, aşk ile sevmeli, aşk ile inanmalı…
Sonsuzluğa aşkı katmalı.

Öğleden sonra, bir gibi, kadın dört yüz dört sanki, yapıştı…
Kurtul kurtula bilirsen. Tutkal misali, Japon yapıştırıcısı…
Akşam akşam…
Kafaya, göze, ruha idman yaptırmalı:

Bu resme iyi bakın dostlar, ne görüyorsunuz bu resimde?
Sanatçı dostum, tam bir hanımefendi…
Kendisi müzisyen, ressam ve yazar…
İnce bir ruh, sanki bir nefes ipek gibi…
Ucube değil bu…
Çok ama çok derin manası, kırk sekiz sene önünde durup düşünsem…
Esrarına, anlamına, içinde barındırdığı gizemine vakıf olmam, olamam!

Size düşünmeye fırsat…
Gerisiyle yarına devam.

Önder

İmkânsız olanı gerçekleştirebilmek(!) bazen

Mümkün!
Yeter ki kendine güven, yeter ki yaptığının hakkini ver…
Kul görmese Allah görür…
Cyber güvenlik…
Normal şartlar altında Microsoft’tan davet almak oldukça güçtür…
Birde ücretsiz, neredeyse imkânsız. Binlerce Euro, binlerce…
Bilgi, birikim nakit para!
Türkiye’den dönebilirsem Münih mi Berlin mi?
Tercihim her zaman Münih benim!
Severim Bavyera’yı, insanlarını. Öğrenmeyi…
Öğretmeyi!

Acı patlıcanın kırağı çalmaz güllüsü

Sen “korkma”
Sağlığım…
Çatla, patla…
Allah ne yazdıysa O gelecek başa!

Ateşten korksak odun, kalas…
Pardon erkek olmazdık, çeyrekte olsak…
Neticede erkek diye geziniyoruz ortalık yerde…
Bin şahit gerekse bile…
Korkunun gülümmm, korkunun ecele faydası yok…
Korksam bile, eceli kaza, eceli müsemma…
Biliyorsun, rahmetli babamın sözü…
Evet, müsemma, biliyorum papatyam biliyorum, çağrıştırıyorum…
Allah’ıma sığındım, çıkmış oldum bir kez bu yola…
Kasımpaşalı ayı karşısında, hanım da korkuyor, ana da…
Anlaşılan sende ama…
Ölmek var dönmek yok bu yolda!

İtin kuyruğu it ile birlikte sallanır

Kim it, kim kuyruk karar sizin…
AKTÖ, FETÖ…
Yumurta ile tavuk meselesi gibi, kim önce geldi, kim sonra…
İkisi birden bal gibi irtica!

Okuyamıyorum artık dostlar okuyamıyorum!!!
Gözler mi?
Zihin mi, yoksa bedenin etkisi mi?
Bilmiyorum(!)

Çocuk, YOK bebekten farkım kalmadı yılardan beri…
Yedi miydi, sekiz mi uyuyup kalmışım, dün bir sinir krizinden ötekine…
Siyaseten artık dünya biliyor bu zibidinin, zihniyetinin ne MAL olduğunu, dünya tanıdı…
AMA…
Ekonomistler…
Ulan körler, ulan nankörler, nasıl hala aldanır, nasıl kanarsınız?

Bir çalışma başladım…
SOYUT…
Tayyip istatistiği değil, SOMUT veri…
Ekonomi…
Mesela Almanya,
>>> her şey kayıt, kuyut. Her şey yazılı ve imzalı <<< Mahkemelerde, hakim önünde > el sıkışarak < yapılan bir anlaşma sanki yazılı, imzalı gibi geçerli…
YAZILMAMIS bir hukuk kuralı, GÜVEN arkadaş güven…
Ekonomistler, çağdaş ekonomistler hayal satar, umut satar, spekülasyon…
Haliyle devlet bu, ciddi bir “müessese”. İstatistiklerine, verilerine güvenmeli…
Bilememişler, anlamamışlar Tayyipistanı. Kâğıt üzerindeki oyunları. Reel ekonomi…
Çok farklı, çok (…)

İtin kuyruğu it ile birlikte sallanır

Ah dede, vah dede sen neymişsin sen? YOK bu dede zorla benim başımı belaya sokacak

Kara Mediha’mdan selamlar ile, başucu kitabı…
Ergun Beyinin tüm kitapları orijinal olarak kütüphanemde…
Özellikle birini tavsiye ediyorum, ÖZELLIKLE…
Dinimizi, Kur’an-ı anlamak istiyorsan okumalısın. İnsanı dinden – imandan çıkarmıyor…
Anlamanı sağlıyor, anlamanı, bilmeni, EMIN olmanı.

Allah ile aldatma…
Allah ile kandırma…
Allah’ı anla…
Kıç – baş örtmekle Müslüman olmuyorsun…
Bilgi ile, bilgi. Pırıl pırıl bir Ahlak ’la…
Adil, hakkaniyet bilir, değer bilir, vefakâr, özü sözü bir insan olmakla…
Allaha, kendine, topluma hizmet ediyorsun anca!

Size bir şey söyleyeyim mi arkadaşlar…
Ben olmuşum “yalama”, yok siboblar tutmuyor, sızıntı var, çenemi tutamıyorum…
Söyleyecek çok sözüm var!

😊

Galiba benim sonum çok kötü olacak Tayyip zindanlarında!

Dedeme benzememişim ben, tamam iki kez evlenmiş birisi, diğeri bir kez…
Dedemin dedesi, bak O felaketmişti…
Ünlüydü, ünlü. Bir çiçek koklamakla ömür geçer mi?

Şaka bir yana…
“Bizim ki” posta koyuyor yine Almana…
Rabbim…
Oku diye emir eder, ilk sözdür ilk, OKU…
Rab bu, diyebilirdi Kur’an-ı Kerim’i oku.

Öylesine aklıma gelenler…
Johannes Gutenberg, matbaa devrimini gerçekleştiren insan, bir Alman…
Tarihin ilk kimyasal saldırısını planlayan ve gerçekleştiren Fritz Haber, I. Dünya savaşı esnasında Belçika’nın Ypern’inde. Bir Alman…
Hani O zibidinin bindiği, tercih ettiği Mercedes var ya, o ağababanın itici gücü, motoru, Gottlieb Daimler, bir Alman…
Güçlü hava akımlarına karşı yine de hava durabilen “ejderha balonu” August von Parseval, bir Alman…
İki meteorolog, iki Alman Arthur Berson ve Reinhard Süring 10800 metre yüksekliğe çıkan >>> ilk insanlar <<<
Paris, Eyfel kulesi, Gustav Eiffel, bir Alman…
Graf Ferdinant von Zeppelin, o zamanlar için hava taşımacılığında bir devrimci, bir Alman…
Wernher von Braun, roket teknolojisini geliştiren insan, bir Alman…
Albert Einstein bir Alman…
Konrad Zuse, bilgisayar mucidi. O olmasaydı bugün bilgisayar kullanamazdın, bir Alman…
Karheinz Brandenburg, MP3 mucidi, bir Alman…
VE DAHA KIMLER KIMLER, neler neler…

Geri zekâlı, göbeğini kaşıyan, takunyalı dinci…
Evet, sen Recep Tayyip Erdoğan…
Ulan hayvan sen kimsin ki?

Epub formatında, yolladı linkleri dede…
Yarına PDF formatına çevireyim diye.

Son üc Peygamber ve Kur’an‘-ı Kerim’in Gizli Öğretisi
https://yadi.sk/i/D2VzCbjX3LiiVB
https://yadi.sk/i/xSmDUvaF3LiiYP

Çok fazla öne çıktım, ben biraz susmalıyım

Eskiden Önder diye Google yazdığında…
Önder İmam Hatip okulları, derneği diye bir şeyler çıkardı karşıma, sinir olurdum(!)

Adım Önder…
Yaptığım işin, taşıdığım adın hakkını vermeye çalışırım…
Gerekli hallerde ön plandayım, yeminle, Allah inandırsın bu manzarayla ilgim alakam yok…
Yani ne reklam falan vermedim ne başka bir şey…
Sadece yazdım, ifade ettim duygularımı, yazdım düşüncelerimi, görüşlerimi…
Almanya, 19.09.2017 saat 09 suları(!)

Işe bak Tel Aviv ziyaretçiler arasında ilk on arasındayken, birdenbire, dün dikkat çektiğimden beri…
241. sıraya düştü, keza Washington…
Üniversite kentleri Cambridge gibi gerçekten seviniyorum, benim için gurur vesilesi Harvard…
Türk üniversiteleri…
Eskiden düzenli, artık yıllar oluyor Türk üniversitelerinden > kimse< sitelerime girmeyeli…
Satır araları, şifreli…
Şifreye vakıf olan anlar anlattıklarımı, beni.

Gözle görülür şekilde kilo verdim, bacaklar artık “hiç” taşımaz oldu beni…
“Yakında” soyadımı hâksiz yere taşıyacağım 😊
Allaha çok şükür, yatalak veya tekerlekli sandalyede mahkûm olabilirdim, hala bir şekilde ayaktayım…
Kâbusum…
En temel, en insani konularda, kim olursa olsun, birisine muhtaç olmak…
Çok şükür en azından şimdilik “ayaktayım” Kafa dediğin, hafıza, bilgi, birikim…
Ağrılarım kontrol altında olduğu sürece damla, damla. Ağrılar azsın, ben gittim, kafa gitti!

Bilişim gibi, hukuk gibi hele hele bilişim güvenliği, iletişim…
Çok önemli konular, sanmayın ki unuttum gitti, penis hasedi kadın mazoşizmi, yazıyorum, her gün bir iki cümle, bazen sayfalar. Duruma göre (…)

Biraz susmalıyım dostlar, susmalıyım, odamda, kendi halimde… >>> Düşünce, dil orucuna <<< girmeliyim, herkesin yaptığı gibi, susmalıyım ki kendime geleyim…
Kendim için değil AMA sevdiklerim için, kalbimde taşıdıklarım için susmalıyım.

PDF formatinda google grafigi

Tansu Çiller

Zibidi ve bademler on beş – yirmi senedir makam ve mevki > işgali < halindeler…
Moğol istilası benzeri…
Bu Cumhuriyetin geçmiş hükümetleri ve liderleri…
Dut yemiş bülbül gibi, altından bir kafesteler AMA kimsenin illa vatanım dediği yok sanki…
Sakisi fazla, yok kardeşim yok, kimsenin illa vatanım dediği yok, bitti!

Tansu Hanım ve eşi…
Eşi konusuna sonradan bir kez daha değinelim, Tansu Hanım…
Bunca sene sesini soluğunu çıkarmazken, birden, tabiri caiz ise yırtık dondan çıkarcasına adı, sanı neden siyaset meydanında?

NEDEN?

Yine arşivlerim…
Uzan ailesi ve yöntemleri…
Sakla samanı gelir zamanı, şantaj, baskı, rüşvet, tehdit ve bilumum başka seçenekler, yatır masaya…
Tansu Hanımı bilmem…
AMA…
Eşi için çok şeyler söylenir, Tansu Hanım sizi milliyetçi bir insan olarak tanıdım…
Lütfen…
Alet olmayınız, rica ederim sizden, özel gerekçeleriniz ne olursa olsun önce vatan…
Lütfen.

Diyorum size, haykırıyorum, yalvarıyorum adeta…
Bu zihniyet için her şey, her yöntem mubah, seçim ile geldiler AMA seçim ile gitmeyecekler…
Gör zorbalığı, gör akacak kanı, göreceksin, eminim…
Keşke utandırsalar beni, keşke tükürdüğümü yine yalasam…
Korkarım yalamayacağım.

Analı kuzu, kınalı kuzu

Sür…
Sür anneciğinin hayata olduğu sürece keyfini sür…
Allah…
Tüm annelere uzun, bereketli, sağlıklı ömürler versin…
Anne olan anneler, gerçek analara…
Baba olmak kolay, eh annelik biraz daha zor. Gerçek anneler baş tacı…
Annelik hem çok zor hem güzel…
“Her kadın” doğurgandır ama her kadın anne olamaz.

Aslında korkağın tekiyim, eskiden de böyleydim, ameliyat sonrası iyice korkar oldum…
Gücüm, kuvvetim, takatim kalmadı…
Gerçek şu ki sebeplerden biri ameliyatsa diğeri benim anneciğim…
Çocukları korkutmayacaksın!!!

Annem…
Hayal gücü çok olan bir insan, uydurma masallar, gerçek hikayeler…
Yeminle, biz, yani kardeşim ve ben, torunu – topuzu, yetmedi konu komşu çocuğu…
Öcüler, devler, gerçekten çok komik hikayelerle büyüdük…
Sıçalaklı buzak mesela…
En son “rezil” olmuşlar, nezih bir ortam…
Seçkin insanlar…
Kuzenimin, kuzeninin oğlu, sekiz – on yaşlarında, evvelsi annem ona sıçalaklı buzağı anlatmış…
Gerçekten yerlere yatarsınız gülmekten…
O ortamda tutturmaz mı çocuk bana bağıra, bağıra sıçalaklı buzağı anlat diye, çocuk bu…
Sustur susturabilirsen. Tabii öcü masalları, hele devler…
Şak diye kalp krizi!

Yaş 52, dün gibi hatırlıyorum devleri…
Yugoslavya’daki tünelleri, annem bana “uygun” masalı hemen anlatı ve her seferinde tekrarladı…
Öcülerin evi…
Demin sözü geçti, emi’den bana…
Öylesine korkuyormuşum ki bir altıma yapmadığım kalıyormuş…
Gözler sımsıkı kapalı, ben tirtir titriyormuşum…
Böyle büyüdüm, böyle büyüdük…
Benim oğlan keza, zavallı çocuk, bir emi ona hiç anlatılmadı, çocuk hiç korkmuyor evde…
Yalnız kalmaktan…
Çocukları korkutmayacaksın, bugün yaşadığımız kimi sorunların temelinde çocukluğun travmaları yatar. Annelerde insan, annelerde hata yapar…
Dedim ya bir neden ameliyatsa, diğeri çocukluğumdaki travmalar…
AMA…
Bayıla bayıla, ısrarla, zorlayarak anlattırırdık o masalları…
Tıpkı acı gibi, affedersiniz…
Bir yerken bir çıkarken can acıtsa da korksak ta yine yiyoruz, yine yiyoruz değil mi?

Bilgili ve bilinçli çocuk yetiştirmek…
Sağlıklı hem ruhen hem bedenen
Kindar nesiller değil, sevgiyi, saygıyı ve güveni özümsemiş çocuklar yetiştirmeli…
Korkutmadan, özgüveni güçlü.

Sanal ortamda, sanal avrat gibi

Siyasetçi…
İstersen politikacı de okumadan, kuramı bilmeden hayatın, yaşamın bir yerlerinden gelip…
Ülke kaderini belirlemeye çalışan, çoğu zaman eline yüzüne bulaştıran…
Bazen…
Yürek yürekse, akılda akıl, tabii zamanlamanın ve uygun ortam şartlarının…
Ve şansın da yardımı ile çıkar bir şeyler meydana.

Bak güzel kardeşim, değerli okurum…
BU…
Bir uyarı niteliğinde, günlerdir yazacağım yazamadım…
Almanya…
Alman siyasetinde görülmemiş bir şekilde uyum, tüm partiler arası uzlaşma…
Bunlar siyasetçi dostum, bunlar politikacı…
Önce ben, sonra…
Yine ben ondan sonra sen. Devlet adamlığı ile ilgi ve alakalıları yok…
Ye kürküm ye dünyası, menfaat kardeşim menfaat…
Sözde dört sene yetmiyormuş, verimli olamıyorlarmış…
Seçimler arası süreyi beş seneye çıkaracaklarmış(!)

Dört senede yapamadıklarını beş sende yapacaklar…
Kim, kimi …!

Hayat bu, siyaset kirledi dünya çapında, bak Trump’a…
Ben diyenden kaç kardeş, kaç…
Kaç kaça bildiğin kadar. Siyaset güç, siyaset para için yapıldığı sürece kanma, aldanma, kaç…
Vicdan, cüzdana sıkıştığı anda sen yandın, ben yandım, evlatlar yandı…
Bir sene bir sene, ün – unvan, tıkır tıkır nakit para, itibar kardeşim itibar, adın var…
Milletvekiliyim, milletin vekili…
Yüzeyselliğin ben böylesini (…)!!!
Burası Almanya, şükür halimize…
En azından mahkemelere güvenebiliriz…
Nispi bir eşitliğe…
Tayyipistanda…
Her şey sanal, kurgusal…
Tayyip’in kendisi, sanal avrat gibi…
Sarıp sarmalamak istesen, ulan bu ne?
Eller, kollar kaldı havada, his edemesin, tenin teması…
Sevdiğinin içtenliği, seni arzulaması…
Yok kardeşim yok, üç boyutlu…
Dördüncü boyut ruhu, derinliği, zarafeti, bilgisi…
Sanal avrat gibi, bana lazım geçeği…
Seni bilmem tabii!

Neden?
Neden bu partiler üstü uzlaşma, fikir bilirliği NEDEN?
Düşün, neden?

Dipten yine FETÖ fışkırması

Sayın Doğru,

Bu satırlar size açık bir mektup şeklinde “kaleme” alınmıştır, yani sitemden de yayınlıyor, yayınlayacağım.

Ancak bugün size yazma fırsatım doğdu.
“Dipten yine FETÖ fışkırması” başlıklı yazınızdan esinlenerek yazıyorum…
Necati Bey, izninizle size ve belki bu satırları okuyanlara bir, iki “ilham” kaynağı, bazı “ipuçları” vermek istiyorum. Açık açık yazamıyorum, kaynaklarım…
Yeraltına dayanıyor, tarafımca teyit edilmiş, güvenilir bilgiler…
“Yeraltı” dediğim DarkNET, bilişimciyim. Ne zamanda beri bende düşünüyorum “yeraltına” inip bu zihniyet, bu iktidarsızlıkla mücadelemi oradan sürdürmeyi. Yapar mıyım, yapmaz mıyım bilmiyorum, kararsızım(!)

Korkmamak, hele hele benim gibi çok büyük sağlık sorunları olan birisi için…
Başkalarına karşı, sorumluluk ve mesuliyetleri olan birisi için aptallık olurdu, olur…
Evet, korkuyorum – çekiniyorum, kendim için değil ama ailem ve fertleri için.

Ancak…
Aşkların en yücesi, tanrıdan sonra, bir kadına karşı belenebilecek duygu manzumesi VE…
Şüphesiz, vatana – millete duyulan sevgidir, aşktır…
Yoksa kimse durup dururken gidip can vermezdi!

İşte bu yüzdendir 2007’den bu yana mücadelem…
Bu duygulara, düşüncelere dayanıyor…
Hedef kitlem öncelikle gençler AMA aynı zamanda “at gözlüğü” taşımayıp başka düşünce ve fikirlere açık olan her insan. Atatürk milliyetçiliği özüm, özümüz. Böyle yetiştim, böyle “büyüdüm”

İki tespit…
Genelde insanlığa ama özelde, özellikle bizim toplum ve coğrafyamıza özgü…
Bencillik…
İkincisi, yine birinci tespite dayanan benden sonra tufan ve ben…
Ben merkezlilik, ego, kendine âşık olma, misal, “yasal”
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı, cumhurbaşkanı olmak YETMIYOR “dünya lideri” olmak “zorunda”…
Yalaka!

Özellikle siyaset denilen olgu ikiye ayrılır, iç ve dış siyaset…
Bu iki siyaset şeklinin sınırları o kadar birbirine geçici, o kadar “şeffaf” ki…
Bir taraf ile ilgilenir, söylem ve eylemlerini ona göre ayarlarken, bir bakmışsın hoppa öbür taraftasın…
Bilindiği üzere AKP ve zihniyeti ve baş aktörü başta Graham E. Fuller olmak üzere…
Sonrasında G. Bush eseri…
Bir >>> ortak akıl <<<
Bir Anadolu kültürü ve görgüsü, Türk örf ve âdet, terbiyesi, bir Mevlâna olgunluğuna sahip değil…
Damdan inercesine, “gökten zembil ile”, bela geliyorum demez misali ülkemizin hem öyle hem böyle başına geldi!

17/25 sonrası yaşananlar bu zihniyetin benliğine, kişiliğine kavuşma kargaşası…
Ergenliğe giren gibi oraya buraya çatması, kendini bulma, kanıtlama çabası…
Yani “olağan” bir durum göstergesi…
Dışarıdan yönetilme ve yönlendireme olayınca biçare, plansız – programsız kalınca kendi kendine yaygara yapması.

Efendim,
Devlet denilen, bireyin, toplumun aksine kurum ve kuruluşlarından oluşan bir…
EVET, yaşayan, nefes alan bir organ…
Gözü, kulağı, kalbi…
Her yerde, her an olan. Ülkemizde…
YEDI istihbarat örgütü >>> doğrudan <<< Erdoğan’a bağlı olan…
Siyasi ayak, hani ayaklar baş olup, beyin dediğimiz bacak arasına kayınca…
“Değerli” yalnızlıklar yaşandıkça, GÜVEN, uluslararası zeminde yitip gittikçe…
Ben olsam, siz olsanız, hani denize düşen yılana sarılır misali…
Sizde uzatılan, önerilen her şeye can havliyle sarılırdınız.

Reflekstir efendim, refleks…
Can pazarında, uluslararası siyasette…
O çok ince, çok hassas protokol ve prosedürler arasında…
Zücaciyeci dükkânına giren fil misali hayatta kalma refleksi!

Saygılarımla

Önder Gürbüz
Almanya

http://wordpress.gurbuz.net