Sayın Doğru,
Bu satırlar size açık bir mektup şeklinde “kaleme” alınmıştır, yani sitemden de yayınlıyor, yayınlayacağım.
Ancak bugün size yazma fırsatım doğdu.
“Dipten yine FETÖ fışkırması” başlıklı yazınızdan esinlenerek yazıyorum…
Necati Bey, izninizle size ve belki bu satırları okuyanlara bir, iki “ilham” kaynağı, bazı “ipuçları” vermek istiyorum. Açık açık yazamıyorum, kaynaklarım…
Yeraltına dayanıyor, tarafımca teyit edilmiş, güvenilir bilgiler…
“Yeraltı” dediğim DarkNET, bilişimciyim. Ne zamanda beri bende düşünüyorum “yeraltına” inip bu zihniyet, bu iktidarsızlıkla mücadelemi oradan sürdürmeyi. Yapar mıyım, yapmaz mıyım bilmiyorum, kararsızım(!)
Korkmamak, hele hele benim gibi çok büyük sağlık sorunları olan birisi için…
Başkalarına karşı, sorumluluk ve mesuliyetleri olan birisi için aptallık olurdu, olur…
Evet, korkuyorum – çekiniyorum, kendim için değil ama ailem ve fertleri için.
Ancak…
Aşkların en yücesi, tanrıdan sonra, bir kadına karşı belenebilecek duygu manzumesi VE…
Şüphesiz, vatana – millete duyulan sevgidir, aşktır…
Yoksa kimse durup dururken gidip can vermezdi!
İşte bu yüzdendir 2007’den bu yana mücadelem…
Bu duygulara, düşüncelere dayanıyor…
Hedef kitlem öncelikle gençler AMA aynı zamanda “at gözlüğü” taşımayıp başka düşünce ve fikirlere açık olan her insan. Atatürk milliyetçiliği özüm, özümüz. Böyle yetiştim, böyle “büyüdüm”
İki tespit…
Genelde insanlığa ama özelde, özellikle bizim toplum ve coğrafyamıza özgü…
Bencillik…
İkincisi, yine birinci tespite dayanan benden sonra tufan ve ben…
Ben merkezlilik, ego, kendine âşık olma, misal, “yasal”
Türkiye Cumhuriyeti başbakanı, cumhurbaşkanı olmak YETMIYOR “dünya lideri” olmak “zorunda”…
Yalaka!
Özellikle siyaset denilen olgu ikiye ayrılır, iç ve dış siyaset…
Bu iki siyaset şeklinin sınırları o kadar birbirine geçici, o kadar “şeffaf” ki…
Bir taraf ile ilgilenir, söylem ve eylemlerini ona göre ayarlarken, bir bakmışsın hoppa öbür taraftasın…
Bilindiği üzere AKP ve zihniyeti ve baş aktörü başta Graham E. Fuller olmak üzere…
Sonrasında G. Bush eseri…
Bir >>> ortak akıl <<<
Bir Anadolu kültürü ve görgüsü, Türk örf ve âdet, terbiyesi, bir Mevlâna olgunluğuna sahip değil…
Damdan inercesine, “gökten zembil ile”, bela geliyorum demez misali ülkemizin hem öyle hem böyle başına geldi!
17/25 sonrası yaşananlar bu zihniyetin benliğine, kişiliğine kavuşma kargaşası…
Ergenliğe giren gibi oraya buraya çatması, kendini bulma, kanıtlama çabası…
Yani “olağan” bir durum göstergesi…
Dışarıdan yönetilme ve yönlendireme olayınca biçare, plansız – programsız kalınca kendi kendine yaygara yapması.
Efendim,
Devlet denilen, bireyin, toplumun aksine kurum ve kuruluşlarından oluşan bir…
EVET, yaşayan, nefes alan bir organ…
Gözü, kulağı, kalbi…
Her yerde, her an olan. Ülkemizde…
YEDI istihbarat örgütü >>> doğrudan <<< Erdoğan’a bağlı olan…
Siyasi ayak, hani ayaklar baş olup, beyin dediğimiz bacak arasına kayınca…
“Değerli” yalnızlıklar yaşandıkça, GÜVEN, uluslararası zeminde yitip gittikçe…
Ben olsam, siz olsanız, hani denize düşen yılana sarılır misali…
Sizde uzatılan, önerilen her şeye can havliyle sarılırdınız.
Reflekstir efendim, refleks…
Can pazarında, uluslararası siyasette…
O çok ince, çok hassas protokol ve prosedürler arasında…
Zücaciyeci dükkânına giren fil misali hayatta kalma refleksi!
Saygılarımla
Önder Gürbüz
Almanya
http://wordpress.gurbuz.net