Bu karabiber, uzun saçlı, minyon bir tip. Çok hanım, çok tatlı…
Kızcağız Alman, o da üniversite öğrencisi…
Okulda tanışmışlar…
Ziyanı yok, insan evladı olsun da…
İlk izlenimim çok olumluydu, çok güler yüzlü sevecen bir kızcağız…
Tatlı dili.
Gittim oğlana sabahtan, konuşmamız gereken çok ciddi konular vardı…
Tam gideceğim, döneceğim dükkâna…
“Baba, bazı ihtiyaçlarım var beni alışverişte götürür müsün?”
Oglummm…
“Vallahi bekletmeyeceğim seni”
Gittik…
Bekletti. Delirdim ya delirdim. Neyse geldi…
Döndüm eve bırakacağım, “Baba…”
Ulan ne oldu gene???
“Baba gidip kızı almamız lazım!”
Ne kızı oğlum?
“Bekliyor bizi”
Pek keyfim yok, rahatsızım…
Jetonda düşmedi…
“Kızma baba, kızma bana”
…
…
…
Neden sonra “Polonya’dan döneyim kısmetse evleneceğiz”
Haydaaa…
Sürprize bak ya, meğer pezevengin niyeti beni kızla tanıştırmakmış.
😊 😊 😊
Gittik kızı almaya, bekliyordu yol kenarında. Hanım hanımcık bir şey ya…
Elinde küçük bir bavul, bindi arabaya…
Biliyor beni, soru sormamı engellemek için başladı anlatmaya…
“Bizim profesörlerin (Var irtibatta olduğu iki, üç ekonomi profesörü) ortak kanısı bu saatten sonra Türkiye ekonomisinin düzelme imkânı yokmuş!!!”
Bu sürpriz olmadı da…
Kızcağız oldu!
Götürdüm ikisini oğlanın evine, indiler birlikte…
Bir yere mi gidecekler, bilmiyorum. Öylesine bir sürpriz oldu kızın adını sormayı bile unuttum…
Evlenmeyi ağzına almayan eşek evlenmekten söz eder oldu!
Böyledir kadın milleti…
Şeytan çarpmışa döndürürler adamı.