Sala babam sala
Yuhhhhhhhhhhhh!
Yuh, artık yuh!
Gerçi…
Her bacakları arasında bir şeylerin sallandığı erkek değildir ama…
Hadi biz gene erkekten saymış olalım…
Ya evladım…
Ya koçum ya pezevengin evladı, orospunun çocuğu…
Ya sen hiç mi utanmak nedir bilmezsin?
Ya yalan olurda bu kadar kuyruklusu olur mu?
Sallanıyor bir şeyler, sala babam sala…
İnanırlarsa!
Neymiş efem?
Obama onu kandırmış, aldatmış…
Başka…
Efendim işte hani şu AGIT var ya şu AGIT…
Eee?
İşte bu AGIT işini gücünü bırakmış bağımsız ve tarafsız seçim gözlemcilerini Türkiye’ye yollayacağına, kalkmış terörist yollamış!!!
Vay anasına (…) kahpeye bak kahpeye, bizim has oğlana bu yapılır mi?
Yapılır Efem, yapılır, yersen (…)
Ulan…
Bir siktir git ulan, siktir git başımızdan, kaldır o pis götünü işgal ettiğin makamdan…
Önüne gelen sikiyor seni, aldatıyor, kandırıyor göt veren, siktir git artık…
Sakin pes etme Türkiye’mmm…
Teslim olma…
Diren bu pezevenge diren!
Göl kenarı
Koca bir göl, dağlar arası…
Sabahın körü, güneşin ilk ışıkları…
Beden uyanmış, gözler açılmış, hava daha buğu, çığ damlaları kir çiçeklerinin üstünde…
Göz kayar ufka doğru, daha uyku mahmuru…
Göl üstü yoğun sis, buram buram…
Çıkar gökyüzüne doğru, sanki ibadet etmek ister tanrıya…
Kaybolur gider maviler arasında.
Beden irkilir, titrer hava soğuk…
Çimlerin yeşili sırılsıklam nemli, ıslak…
O ne?
Sis perdesi kalkmak üzere, göl ortasında bir kaya…
Kocaman ve çıplak, dımdızlak, yalnız başına…
Güneş arkadan vurur, dalların yeşili arasından sızar, süzülür güneşin ışıkları…
Göz görür…
Üç ağaç o dımdızlak, çırılçıplak kaya üzerinde…
Yemyeşil…
Yükselir göğe doğru sanki tanrıya ibadet etmek istercesine.
Günaydın Türkiye…
Diren, diren, diren…
Yık Tayyipistanı başa, yık o kahrolası başa kurduğu, kurmak istediği dünyayı yık…
Yık O pezevengin başına!
Al Trump’i vur Erdoğan’a, Putin bambaşka
Değil devlet adamı, bu ikisinden siyasetçi, politikacı bile olmaz…
Olsa olsa ancak palyaço olur…
Bilmem takip ediyor musunuz, ABD – Kore çekişmesini…
Büyük laflarla, lakırdı…
Yolladım dedi donanmamı, maksat Kore başkanının gözünü korkutmak…
Uçak gemisi ve refakatçi gemiler meğer askeri bir tatbikat için yoldaymış…
Ortaya çıktı, rezil oldu dünyaya…
Bak Putin başka…
Zaten ajandı, yani devlet gelenek ve göreneklerinden gelmiş bir kişi…
Tamam…
Trump, Erdoğan gibi o da hak – hukuk tanımayan bir tip ama en azından siyaseti, siyaset…
Sözü, özü erkek…
Peki, diğer ikisi ne diye sormayın…
Kararı siz verin!
Almancası olanlar için…
Mutlaka oku, her an ölebilirim, geber!
Amcık ağızlı yine gündem değişime yolunda
Daha dündü galiba
Ablama sordum „sen nerde yaşıyorsun?“
Anayasa – Yüksek seçim kurulu zırvası…
Al sana, ret cevabı!
Tek çare…
Ne yazık ki, kanla bu sorun çözülecek…
Ve tekrar sormak istiyorum sorduğumu…
Eğer “Türk milleti” gerçekten dindar insanlar olsalardı…
İnandıkları hakkında bilgi ve fikir sahibi olsalardı…
Acaba bir Recep Tayyip Erdoğan’a teveccüh gösteriler miydi?
Demezler miydi…
Siktir ulan orospunun çocuğu sen kim oluyorsun ki imamlığa soyunuyor, dinimi – imanımı sorguluyor bana yol göstermeye çalışıyorsun?
Yok kardeşim, “Türk milleti” en azından yüzde otuz – kırkı kadar dindar değil dinci…
Geri kalanlar menfaatperest, her dönemin, herkesin…
Hani orospu misali, herkesin kadını.
Kaldı ki…
Kimi ve neyi bekleyeceğim, bekleyeceğiz…
Ben…
Çoktan (…)!
Israr
Bencil olan, bencillikte ısrar eden…
Hele o deli pezevenk, benciliğin babasını Nietzsche’yi kendine kılavuz seçen…
Asla ve kata benden olmaz…
Şakası bile kötü!!!
En iyisi (…)!!!
NOKTA
Uykusuzluk
Yok toparlanamıyorum, çok beter halsizlik ve acayip ağrılar…
Çaresi yok yine uyku ilacına başlamalıyım…
Akşam yatıp sabah kalkmaya hasret kaldım, yok çaresi, mecbur…
Uykusuzluk, halsizlik ve ağrılar el ele, uykusuzluktan kaynaklanıyor.
Söylenecek çok söz var ancak susmalıyım, kadınlar hâkli…
Kendi düşen ağlamaz, ucu bana, sevdiklerime dokunmasa…
Yarım kalanlarla, bilişim ve komünikasyon, yani güvenli iletişim…
Onlarla uğraşayım biraz, bitince tek tek yayınlarım. Bu zaman kadar…
Şiddetle tavsiye ederim, bir olmazsa olmaz…
Siegen ve Kassel üniversitelerinin geliştirdiği bir yazılım…
CrypTool II
Kripotolji…
Çok önemli, en azından deneyerek, pratikten öğrenmenizde yarar var..
Çünkü direnişte diriliş için çok önemli…
Almanların nahkampf dedikleri yani göğüs göğüsse mücadelede, askerliğin en temel kuralıdır, sürpriz, beklenmedik yerden hadi vurma demeyeyim, gelme, ortaya çıkma…
Sürpriz momentumu bizde olmalı…
İnisiyatif dedikleri, gerilla taktikleri…
Tabii silahsız ve kansız, sivil, hadi medeni ve ahlaki cesaret diyelim…
Ancak bu şekilde bu zihniyet ve Recep Tayyip Erdogan, yandaş ve yoldaşı, kendine bağlı güçleriyle mücadele edebiliriz.
Unutmayalım…
Onların maddi ve manevi güçleri varsa, “devlet” arkalarındaysa…
Bizimde iman dolu göğsümüz, aklımız var!
Program haliyle Almanca ama İngilizceye de çevrilebiliyor. Kurun, göreceksiniz sol üst köşede Alman bayrağı, tıklayın İngiliz’i göreceksiniz.
CrypTool 2 kurum için:
http://www.chip.de/downloads/CrypTool_72507331.html
https://www.cryptool.org/en/cryptool2
Veya önce online denemek isterseniz ki kesinlikle tavsiye ediyorum, gizlilik esas…
http://www.cryptool-online.org/index.php?lang=en
Bir nevi ön bilgilendirme için bu iki linki tavsiye ederim
https://tr.wikipedia.org/wiki/Kriptoloji
https://de.wikipedia.org/wiki/Kryptographie
Ve
http://www.wikiturk.net/Madde/56798/cryptool-kullanimi
“Probieren geht über studieren” der Almanlar…
Yani pratik tecrübe kuramın üstünde!
Eşek sudan gelene kadar
Yok ya vaz geçtim, ne eşeği?
Üç övün, üç övün yemek üç övün dayak…
Arkadaş bir balık…
Yemede yanında yat, cam, cam ya resmen zıp zıp zıplayacak…
Ah ulan…
Yeminle, üç övün, üç övün hak!
Yok ya susmak ne mümkün? Eğer yalanım varsa Allah beni bu akşama çıkarmasın, afacan ölümlerine getirsin. AMIN!!!
Bugüne kadar da yemin ediyorum yemin ne yalanım oldu ne uydurmam ne yazdıysam ne anlattıysam gerçek. Eksiği var, hem de çok eksiği ancak bir fazlası yok AMA özellikle bu yazacaklarıma inanmanızı istiyorum, özellikle bu yazıya.
Neden benim, Füsun’un, oğlanın başına gelmiyor da hep başkalarının başına geliyor böyle şeyler anne?
Demin, aynen böyle soruyu sordum anneme. “Oğlum herkes sen, Füsun veya Burak mı?”
Ve devamı ama sonraya…
Biri yetim, diğeri öksüz iki insan. Savaş zamanı doğmuş, o zamanın ekonomik şartları daha doğrusu şartsızlıklar, olanaksızlıklar altında büyümüş iki insan. Annem ve babam…
Şu dünyada şanslı olduğum bir konu varsa, gerçekten çok şanslı olduğum, ben ve kardeşimin…
Böyle bir ana ve babanın evlatları olarak yetişmemizdir.
İki > eğitimsiz < insan ama gözleri, gönülleri açık…
Hem hayat eğitmiş hem kendileri kendilerini…
Gerçekten çocukluğum çok güzel, bolluk ve bereket içinde geçti. Bak kardeşim benim kadar şanslı değildi. Kardeşimden bahis ediyor, yıllar öncesi. Kardeşim daha ortaokulda…
“Tuna Hoca, çocuklara ev ödevi vermiş. Türkiye Cumhuriyeti bakanlıklarını sayın…
Babanla oturduk senin ansiklopedilerini sayfa sayfa karıştırdık, tek tek bakanlıkları saydık, yazdık verdik Füsun’a. Yirmi yedi çocuktan bir tek Füsun bu ödevi yapmış. Tuna Hoca çok merak etmiş, aldı eşini ve bize geldiler misafirliğe, özellikle bizimle tanışmaya”
Hele bana, hele bana ve benim eğitimime harcadıkları parayla rahat İstanbul’un ortasından güzel bir daire alırlardı. Yaş elli iki hanımlar ve beyler…
Gel gör ki ben fos çıktım, anama – babama laik bir evlat olamadım, en azından istedikleri gibi üniversiteyi bitiremedim, lise terkim. Hala annem ve özellikle oğlan zorluyor, git üniversiteye, sağlığıma güvenebilsem, saniyem saniyeme uymuyor ki. Zorlamaya gelemem, kendimden yaparsam yaparım, binlerce gerçek, on binlerce elektronik kitabim var. Süs olsun diye değil, okuduğum, faydalandığım kitaplar. Şahitli – ispatlı bir gerçek.
Neden herkes ben veya kardeşim, evladım gibi değil, neden?
Özellikle yurtdışında yetişip büyüyenler, neden?
Yemin ediyorum yemin, getir Kur’ana el basayım, NAZI hem de kuyruklusu…
Bir Nazi ile bile konuşabiliyor bir orta yol buluyorum…
Bir dinci ile mesela bir Kaplancı, çıkmıyor o pezevenk aklımdan, neden bir dinci ile ben konuşamıyorum?
Neden…
Evet neden ALMAN ki polisi buna dahil…
Ne bana ne kardeşime ne evladıma çıkıp bir ters laf etmiyor, edemiyor?
Yemin ediyorum hiç başıma, başımıza gelmedi AMA diğerlerinin ha bire başına geliyor neden?
Hep mi suç başkasında? Hep mi?
Yazma Önder
Anam ayrı, hanım ayrı…
Yazma Önder, yazma…
Acaba sağlığım yerimde olsa yazmakla yetinir miydim hiç?
Peki, yazmayacağım bundan böyle…
Dünya ile işliğimi keseceğim, salt başlayıp bitiremediklerimi yazıp yayınlayacağım…
Belki susmak en iyisi!