Koca bir göl, dağlar arası…
Sabahın körü, güneşin ilk ışıkları…
Beden uyanmış, gözler açılmış, hava daha buğu, çığ damlaları kir çiçeklerinin üstünde…
Göz kayar ufka doğru, daha uyku mahmuru…
Göl üstü yoğun sis, buram buram…
Çıkar gökyüzüne doğru, sanki ibadet etmek ister tanrıya…
Kaybolur gider maviler arasında.
Beden irkilir, titrer hava soğuk…
Çimlerin yeşili sırılsıklam nemli, ıslak…
O ne?
Sis perdesi kalkmak üzere, göl ortasında bir kaya…
Kocaman ve çıplak, dımdızlak, yalnız başına…
Güneş arkadan vurur, dalların yeşili arasından sızar, süzülür güneşin ışıkları…
Göz görür…
Üç ağaç o dımdızlak, çırılçıplak kaya üzerinde…
Yemyeşil…
Yükselir göğe doğru sanki tanrıya ibadet etmek istercesine.
Günaydın Türkiye…
Diren, diren, diren…
Yık Tayyipistanı başa, yık o kahrolası başa kurduğu, kurmak istediği dünyayı yık…
Yık O pezevengin başına!