Gözünün içine baka baka beceriyorlar seni, anlayana!
Bakma…
Bu çeyreğin okumamış olmasına…
İnsanda eğitti, hayatta.
Görmeli ayrıntıyı, bütünü gözden kaçırmamak pahasına…
İstihbarat çalışması, bir artı bir artı bir toplanır, oluşturulur dosya…
Satır arası, virgülü ve noktası…
Gören göz kadar insan ve idrakı (!)
Anlamalı…
İle anlamalı ve EMIN olmalı…
Oku hayvanı!
Sözcü başta olmak üzere, satılmış kalemleri…
Çok dikkatli, sinsi bir eylem planı, anlamazsan AKP ve FETÖ bağlantısını…
Her kelimesini ille anlamalı…
Adaleti, kalkınmayı!
Neden üç sene?
Neden kardeşim >>> örtülü OHAL <<< neden üç sene?
—
GÜNEŞİN ALTINDA
Üç bin yıl önce Hz. Süleyman demiş ki;
-Her şey boş, bomboş ve güneşin altında yeni bir şey yok.
***
15 Temmuz akşamı bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü yapan ihanet şebekesinin devlete nasıl sızdıklarını, bu ülkenin namuslu insanlarının vergileriyle beslenip sonra da onlara nasıl kurşun sıktıklarını bir kez daha hatırladık…
Ve ihanet görüntülerini izledik.
Bir kez daha o akşamı hatırlatarak diyoruz ki;
-Hayat hatıradır unutursan ölürsün…
Lakin, “Bazen unutmak, yaşamanın kendisidir” diyenlere inat unutmamalıyız…
***
Yarının ışıltılı dünyasında hayalini kurdukları ülkede bize yaşama hakkı dahi sunmayacaklardı…
Kim bilir bu ülkeyi kimlere peşkeş çekmişlerdi?
Kim sahip çıkıyorsa bu hainlere, bu ülkenin sahipleri de hainler olacaktı, bu şebekenin hain üyeleri de distribütör olacaktı…
Büyük bir kabus yaşayacaktık…
***
Güneşin altında bize ait coğrafyayı büyük bir hapishaneye çevirmek isteyen güçler, bizleri mahkûm etmek istiyor.
Latin Amerika için Pablo Neruda’nın sözlerini hatırlıyoruz, diyor ki;
-Bize ‘Umut kıtası’ denmesi hoşumuza gidiyor… Bu umut, bir cennet vaadi gibi, ödemesi sürekli ertelenen bir borç senedi gibi…
Kaç yüzyıldan beri bu güneşin altında kandırılıyoruz, biliyor muyuz?
Biliyoruz, söyleyelim: bin yıldan beri…
Ve 16 devleti böyle aldanarak batırdık…
***
Eski zamanlar, birinin adını-soyadını, nereli olduğunu, nasıl biri olduğunu ve en azından ‘düşman’ olmadığını bilmek demekti…
15 Temmuz’dan sonra öyle dikkatli olmalıyız ki, birini tanıdığımızda artık bin defa düşünmeliyiz.
Çocuklarımızın geleceğini bahane ederek, haksız ayrıcalıkların peşinden koşturmayacağız…
Ve asla kariyer, para ve şöhret budalası olmayacağız…
Hain general, doktor, hakim, savcı, polis müdürü, gazeteci, yazar, iş insanı veya zengin olmaktansa, aç gezen ama namuslu boşta gezen olmayı tercih etmeliyiz.
Adalet istemekle olmaz…
Adalet, kişinin kendisiyle başlar…
http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/mehmet-soysal/gunesin-altinda-2707734/
Önder kaçtı, ilaç vakti!