Yakıştıramadım açıkçası…
Bir kadına yakışmaz böylesine tepki…
Deli gibi sevsen de…
Tüm hayallerin yıkılmış olsa bile, kısacası sukutu hayale, hüsrana uğramış olsan bile bir kadına, bir Türk kadınına yakışan şekilde olmalıdır tepkin!
Dürtüler yönetir insanı…
Para, mal – mülk, sevgi, kin, nefret…
İntikam…
Etki ve tepki…
Tepkin böyle olmamalıydı, yakıştıramadım sana!
Ben şahsım adına…
Özür dilerim, bilemedim, yanıldım, aldandım ama…
Ne bilgisizlik ne aptallık mağduriyetin mazereti olamaz…
Bilerek, bilinçli bir şekilde aldatmak, kandırmak, yanıltmak, sağ gösterip sol vurmak gibi insanı bilinçli bir şekilde yanlış yola sevk etmek, açıkçası yakıştıramadım sana, ayıp ettin çok ayıp.
Dün yolda…
Annem anlatıyor bu seneki Türkiye izlenimlerini:
“…Neredeyse bilmem neleri görünecek…”
Bizzat şahidim, hem burada, Avrupa’da hem Türkiye’de…
Yakışmıyor sana!
Sen…
Ne Asyalısın ne Arap nede bir Avrupalı kadın…
Giyimin, kuşamın, halin – hareketin, söylemin, insan üzerindeki etkin ve verdiğin, vereceğin tepkin…
Farklı olmalıdır sen bir Türk kadınısın!
Binlerce yıllık bir özgeçmişin, ninelerin, annen olmalıdır sana örnek, sen bir Türk kadınısın!
Nasıl ki…
Samimi dini duygular ile kadın başını örtüyorsa, ki ziynet ile aslında kast edilen baştaki saç değil örneğin kadının göğüsleriyse, örtüyorsa buna rağmen hanım hanımcık başını…
Giyiniyorsa kılığı ve kıyafeti uyum içinde…
Kendini bilen insan gıpta ile bakar böyle bir şahsiyete…
Evet, evet efendim şahsiyettir bu, şahsın kendini tanımı, topluma tanıtmasıdır!
Hayvan karşısında…
İnsan olana hayvan seviyesine inmek yakışmaz…
Hiçbir şekilde ve hiçbir zaman yakışmaz…
Çünkü insan özünde ne kadar düşünen bir varlıksa, Allah ona bir o kadar uzak görüşlülük bahşetmiştir. Hayvanlar olacakları, olabilecekleri his eder AMA insan hem his edebilir hem düşünerek ileriyi görme kabiliyetine sahiptir. Yakıştıramadım sana, kadınlığına ki kadın hassas, nadide, ince ve zarif bir varlıktır, duygu dolu, karmaşık hisler yumağı(!)
Şort giyidin diye hayvan seni taciz eder, edebilir…
Ama sen tepkini daha çok şort giyerek, daha dar şortlar giyerek gösterirsen (…)
Bu hayvanları haklı çıkarmış olmuyor musun?
Ağzım açık kaldı…
Anamın köyü…
Haliyle köy insanı AMA yeminle yüzde doksanı, belki bir fazlası Atatürk evladı…
Bodrum depreminde kimi kendini bilmez demiş ki:
“Cıbıldak gezdikleri için Allah cezalandırdı”
İstanbul’a “iki adım” düşün yani, düşün, bir akıncı köyü, yüzyıllardır şehre “iki adım” mesafede(!)
İnsan dediğin, alışkanlıklarının esiri, yetiştiği ortamın kölesi…
Bugünden yarına değişmez, değişmez ne düşünce yapısı ne ruh hali, özellikle algısı ve görüşleri…
Sen bir Türk kadınısın…
Özün, sözün, halin – hareketin…
Anneciğin, ninelerin…
Sen bilmeyeceksin de kim bilecek Türk erkeğini?
Türkün erkeği…
Aç…
Aç, aç, aç…
Birçoğu ömründe evlenene kadar kadın yüzü görmemiş, dokunmamış ne kadın ruhuna ne tenine…
Şortun yeri, zemin-i sayfiye…
Şehrin göbeğinde…
Bir Türk kadınına yakışan ortam ve mekâna uygun haldir, giyim – kuşam, bilgili ve bilinçli, özellikle bilinçli harekettir bence.