Bilir misiniz bu masalı?
Bir varmış bir yokmuş… Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde…
Develer tellal iken pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken…
Bir tavşan ve birde kirpi varmış.
Günün birinde bu ikisi karşılaşmış…
Masal bu ya…
Tavşan, kirpinin çarpık bacaklarıyla alay etmiş. Kirpi çok gücenmiş buna ve tavşanı bir yarışa davet etmiş. Tavşan tamam demiş, yarışalım!
Sözleştikleri gibi ikisi birden tarlada yarışmak üzere hazır bulunmuş…
Ve yarış başlar, kirpi birkaç adım attıktan sonra durur…
Tavşan tabi son sürat koşarken birdenbire kirpinin sesini hedeften duyar…
“Ben geldim, sen neredesin?”
Tavşan buna çok şaşırır, nasıl olur? İmkânsız falan derken mızıkçılık yapıp kirpiyi tekrar yarışa davet eder. Yarış 73 kez tekrarlanır. Sonuç…
Hep aynıdır, kirpi hep kazanır. 74. kez yarışa girdiklerinde tavşan yorgunluktan oracıkta yığılıp kalır ve kirpinin, hedefte karısını saklayıp tavşanı kandırdığını anlamadan ölür.
Gerçek hayatta ise…
İki kendini bilmez hayvan sidik yarışına girmiştir, biri…
Eyyy bilmem ne çekerken diğeri s.ktir lan sen kimsin deyip aklına eseni yapar…
İki karakterde aslında ruh ikizidir, oldu bitti serserisidir.
Biri bencilin teki, diğeri alt tarafı bir zibidi…
Aldatılmaya, kandırılmaya son derece müsait, kör cahilin teki…
Hani hep diyorum ya Kasımpaşa ayısı, taa kendisi!
Biri oldu bitti ye getirip Kudüs’ü Israil’in başkenti diye tanıyıp elçilik açma safhasındayken…
KIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII…
Dedim, anlattım sizlere ben oradayken harıl harıl çalışma vardı “konsolosluk – elçilik” binasında…
Sanki sürprizmiş gibi diğeri Filistin tarafında elçilik açma çapasında…
Biri yapıyor bir hatta…
Diğeri altında kalmayarak aynı hatayı yapıyor!
Bu ne siyasettir, diplomasi…
Ne devlet siyaseti olabilir, geleceği öngören, bilgili ve gerçekçi.
Bir varmış bir yokmuş…
Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde…
Develer tellal iken pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken (…)