Veee Euro 5,50

Ekonominin büyük ustası…
Euro 5,50!

İlk işi, hemen seçim sonrası…
OHAL’i kaldırmakmış…
Öyle diyor a.cık ağızlı!

Neden seçim sonrası?

Bugün nasıl geçecek bilmiyorum…
Berbat, felaket bir gece…
Sizler…
Eğer seçerseniz bu pezevengi…
Ben nasıl yaşıyorsam, buna yaşamak denirse öyle yaşayacaksınız…
Acı içinde!

Takdire şayan

Bu çocuklar her türlü takdire laik…
Aferin…
İnanın yürekten gurur duydum sizlerle.

Üçüncü nesil gençler…
Gazetecisinden tutun, “Amt für Integration” da söz sahibi bir kızımıza…
Yine üniversiteli gençler…
Aferin çocuklar, aferin. Evet, vatan önemli, kökü unutmamalı, dilini, kültürünü…
Doğduğun yer değil doyduğun yer VE çoğunuz buralarda dünyaya geldiniz…
Elhamdülillah Müslüman evladı olabileceğiniz gibi başka inançlarda sahip olabilirsiniz…
Dertleriniz…
Üç aşağı beş yukarı aynı, çözüm BURADA BULUNMALI!

DIDIP…
Gönüllü hizmet veren gençlerimiz, SIYASALLAŞAN DIN ve ÖRGÜTLENMESI…
Çok haklısınız ayrılmakta, kendi kendinizin efendisi olmaya…
Dinimizi anlatın insanlara, bağımsız bir şekilde…
Her türlü takdire şayansınız, aferin, gurur duydum sizlerle!

izle

CEBIT 2018

Blockchain…
Nerede çokluk orada bokluk!
NOKTA

Bu senenin en önemli konularından biri…
Kardeşim…
SEN…
Pardon, affedersin sakın yanlış anlama…
Misal, bir örnek, evet oldukça sert bir örnek ama anlaman için…
Sen, hatununu paylaşır mısın?

Buna benzer…
Ne demiş atalar?
At, avrat ve silah paylaşılmaz!

Tamam…
😊
İki hatun bir erkek olabilir AMA…
Bir hatun iki erkek olmaz!
NOKTA

Dolar 4,63 Euro 5,45

Membiç kardeşim Membiç‘in faturası…
ABD seni sen edecek…
Köpekken…
Adam sıfatına sokacaklar seni, Sen, seni sen edeni köpek gibi ısıracaksın…
Denileni, istenileni yapmayacaksın öyle mi?
S.kerler itin – köpeğin anasını…
Uşak gelmişsin dünyaya, uşak gideceksin…
Seninle birlikte kılların…
Ne yazık ki seninle, sizlerle birlikte bizlerde!

Çok yakında bu sinemada, söz vermiş olmayayım AMA en geç bu hafta sonuna

Ben kaçtım sevdiceğim, ben kaçtım…
Günlerdir sıkıntısını çekiyordum imtihanın, aldım sertifikayı…
Bu sabah gidip adamlara vermeyi unuttum iyi mi!?

Yok kadın, yok…
Benim aklımla helaya bile gidilmez…
İnan…
Vallahi, billahi annem bu sabah böyle dedi:
“Önder, sen olmasan kim kalkacak bunca yükün altından?”
Çöktüm…
Sürünüyorum, Allah beterinden korusun…
Kırk tane tilki, kırkının kuyruğu değmiyor birbirine…
99 yerde parmağım var…
Bir bilsen nelerle uğraştığımı, tahmin dahi edemezsin…
Çok YORULDUM.

Çıkacağım biraz yürümeye, nefes almam lazım

Sadece çok dikkatli okuyun diyorum, sadece her türlü kahpeliği, her şeyi bekleyin ve hazırlıklı olun diyorum SADECE

Tamamdır bu iş, evlat telefon etti…
Talimat vermiştim bir şeyi öğren diye, KANUNEN hiçbir dayanakları yokmuş…
Hayatlarını kaydırdım ben onların, doğduklarına pişman etmezsem bana da Önder demesinler!

Belirleyici 10 gün
13 Haziran 2018

“Bizim Mahalle” pek eğle¬niyor…
Erdoğan’ın “kıraatha¬ne-çay-kek” vaadi üzerine herkes espri yapıyor! Sosyal medyada ardı ardına komik videolar yayınlanıyor.
Ah! 16 yıldır neden seçim kazanamadıklarını hâlâ an¬layabilmiş değiller! Bakınız…
Sizi üç yıl önceki bir toplan¬tıya götüreyim:
Tarih: 9-12 Mayıs 2015.
İstanbul’da Avrupa Siya¬si Danışmanlar Derne¬ği (EAPC) toplantı düzenledi.
Hillary Clinton’un baş stratejisti Celinda Lake, Benyamin Netenyahu’nun kampanya direktörü Aron Shaviv, Barack Obama’nın başdanışmanı Jim Messi¬na gibi isimler geldi…
Seçim kampanyası uzma¬nı bu davetliler, kararsız seçmenlerin karar verme süreciyle ilgili düşüncelerini paylaştı.
AKP’nin kampanya direktö¬rü rahmetli Erol Olçok şunu dedi:
-Türkiye’deki seçim kampanyalarında son 30 gün önemlidir…
-Ama özellikle de son 10 gün belirleyicidir…
Size bir soru:
-Seçime bu kadar az süre kalmasına rağmen, sayısı sandığın kaderini değişti¬recek kadar çok kararsı¬zın hâlâ olmasını nasıl açıklı-yorsunuz?
Geçen gün okuyucu mail attı:
–Seçime bir nefes kal¬dı; yüzde 10-15 seçmen hâlâ nasıl kararsız kalabi¬liyor, anlamıyorum?
Seçim kazanmanın şifre¬si bu soruda gizli!
Avrupa siyaset sosyologla¬rının en büyük şikayetleri ne biliyor musunuz:“Pek seçmen kalmadı” di¬yorlar; “bir güruh var ve sadece kişisel çıkarını düşünü¬yor!” Bunlar…
Sorgulamıyor… Tartışmı¬yor…
Partilere-liderlere, bağlı¬lığı-sadakati ve rasyonel hiçbir kriteri yok!
“Karakter” aşınmasına uğ¬rayıp etik değerleri kaybet¬mek üzereler. Sadece “bana ne vereceksin” peşindeler!
Erdoğan’ın “bedava çay-kek” vaadini bu açıdan bir daha düşünün derim…
DÖNER-EKMEK
Erdoğan’ın bu vaadinde kafamı karıştıran şu oldu:
Kuşkusuz sihirli söz¬cük, “bedava!”
Kararsız güruh için, “beda¬va sirke baldan tatlı!”
Yıllardır kömürle-makarnay¬la “tavlandığını” biliyoruz.
Peki…
Niye bedava simit değil de bedava kek?
Şu yorumu yaptım:
Eğitimsiz- yoksul kararsız seçmen için kek, sınıf atla¬manın sembolü olabilir!
Artık sarayda oturan…
Uçak filosuna sahip…
Lüks makam aracına “çerez” diyen…
Şarkıcı ünlülerle -bir dö¬nem karşı çıktığı- doğum gününü pasta keserek kutlayan Erdoğan…
Kararsıza da -Batı icadı- be¬dava kek ikram ediyor!
Erdoğan şaşırmış de¬ğil…
Bedava kek vaadinin kim¬leri etkileyeceğini iyi biliyor.
Tabii ki… Seçime 10 gün kala Erdoğan kararlı bilinçli seçmene seslenmiyor. (Zaten kampanya kararlı seçmene yapılmaz!)
Erdoğan her daim yaptığı gibi, ezilmiş semtlerin “zen¬ci” kararsızını “keklemeye” çalışıyor!
“Beyaz seçmen” ne yapıyor; video yapıp eğleni¬yor! Kararsızın, kendiyle alay edildiğini düşündüğünü aklına bile getirmiyor. Heyhat!
Genç Parti’nin, 2002 seçiminde döner-ekmek dağıtarak yüzde 7.2 oy aldığı ne çabuk unutuldu!
Siyasi kampanya zor iştir; ilk aklınıza geleni hemen ya¬pamazsınız; üzerinde düşün¬meniz gerekir. Örneğin…
ABD son seçim kampanya¬sı başında Hillary Clinton, Trump’ın saçlarıyla alay etti; taraftarları komik videolar ya¬pıp yayınladı. Sosyal medya pek eğlendi. Sonra…
Kusuru-eksikliği gülünç mevzuu yapmanın Trump’ı güçlendirdiğini anlayıp, “saç esprisinden” vazgeçtiler!
Seçim kampanyaları çocuk oyuncağı değil. Sokrates ne dedi:
“Söylemek istediğin her şeyi önce iyi düşün ve tart. Çünkü çok insanda dil, düşünceden daha aceleci davranıyor!”
İNCE ZORLUYOR
Evet…
Karşımızda “seçen” ama özünde/aslında “seçmeyen” kararsız oylar var.
Seçime az süre kala partile¬rin hedefi, bu kararsız oyları almak!
Siyaset biliminde bu seç¬menin oyuna, ‘’floating vote“ deniyor; “yüzen oy.” Her seçimde başka bir partiye oy veren seçmen…
1999 seçiminde Ecevit’i başbakan yapıp, 2002 seçi¬minde yüzde 1.2 oy verenler yani…
Maalesef… Türkiye’de karar¬sız seçmen sayısı her seçimde artıyor. Ve Erdoğan, karar¬sızlarını dilini yakaladığı için iktidarını sürdürüyor!
Fakat…
İlk kez Erdoğan bu seçimde zorlanıyor.
Muharrem İnce, Erdoğan ile başa çıkan performans sergiliyor. “Bedava kek” vaa¬dine, “kek fabrikasında” iş verme sözü ile yanıt vermesi bunun tipik örneği…
Dünyada sosyal demokrat partilerin en güvenilir se¬çim kampanyası “iş bulma” vaadidir. Almanya’da sosyal demokrat G. Schröder, 16 yıllık efsanevi H. Kohl iktidarı¬nı “İş… İş… İş…” sloganıyla yıktı!
Düne kadar ülkemizde ka¬rarsız seçmen için, başta inanç olmak üzere kültürel değerler önemliydi. Kararsız seçmen, bu kültürel sorunların aşıldığını düşünüyor. Artık tek düşündü¬ğü; cebi/gırtlağı!
Yani… Seçime az kala artık bilinçli seçmeni eğlendirecek değil, kararsız seçmeni et¬kileyecek politik kampanya yapmak gerekiyor. Ecevit, kazandığı 1973 seçiminde ne dedi yoksul seçmene:
“Devlet de sizin olacak, servet de…”
Erdoğan “serveti”, bedava kek ile sembolleştiriyor.
Seçime 10 gün kala beda¬va olan hiçbir şeyi küçümse¬meyin; kaybedersiniz!

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/belirleyici-10-gun-2464554/

Diline gurrrbannn, paşammm… Sende hocam, sende. İnşallah his ettiğin, gözlemlediğin gibi olur

Ama ben duyulardan çok gerçeklere bakarım, verilere, tecrübelere…
Al iste yazıyor çarşaf, çarşaf…
Paris’te AKP mühürlü oy pusulası…
Birdenbire, çok erken başladı bugün…
İlaç vaktinden bir saat önce dayanılmaz acılar, geçerse…
Analiz ile devam!

Anız tarlası vatan…
13 Haziran 2018

Anadolu’da tahıl biçildikten sonra kalan anızı yakarlar…
Sonbaharda rastlarsanız, Anadolu yanıyor gibi gözükür…
*
Çiftçi o sene anızını yakmıştı…
Ertesi gün tarlasını dolaşmaya gitti, elindeki sopayla külleri deşeleyerek iyice yanıp yanmadığına baktı…
Gözü bir yanmış kuşa takıldı, kanatlarını açmış, renkli tüyleri kömüre dönüşmüş, öylece kalmıştı…
Sopasının ucu ile ittirdi, yanmış kuşun altında altı tane yavrusu vardı, onlar da anneleri gibi yanmışlardı…
Üzüldü köylü…
O anne kuş isteseydi dumanlar geldiğinde, alevler yaklaştığında uçup gidebilirdi… Ama uçup gitmemişti…
Çünkü yavruları vardı, muhtemelen kanatlarını onların üzerine örterek onları alevlerden koruyabileceğini sandı…
Ve hep birlikte yandılar…
*
İşte anız tarlası vatan…
Yangın var…
Dumanlar kentleri basıyor… Havada yanık kokusu… Uzakta ya da yakında kimi hanelere ateş düşmüş… Yıkımın, kıyımın, hukuksuzluğun, zulmün, maddi-manevi işkencelerin tutuşturduğu yüreklerden gelen çatırtı sesleri…
Bekliyor ki kaçsınlar…
*
Doktorlar, mühendisler, mimarlar, avukatlar, hukukçular, akademisyenler, esnaf, işadamları, bilim insanları, aydınlar, yetişkinler, kadınlar, erkekler, istiyorsun ki kenara çekilip gitsinler…
Öğretmenler canlarını kurtarıp uçsunlar…
Anneler-babalar çocuklarını yangına terk etsinler…
*
(Cerrahpaşa’ya bir bak…)
*
Yakıyorsun ortalığı…
Genizleri yakan duman, havayı yalayan alevler, canı yananların çığlıkları, vicdanlara düşen amansız ateş…
İstiyorsun ki kaçan kaçsın…
Kalan yansın…
*
Ama bilmiyorsun…
Kanatlarını gelecek kuşaklara açıp yananlar bu toprakları “vatan” yaptılar…
Hiç şüphen olmasın…
Eğer nesiller yanacaksa…
Gerekirse yine yanacaklar…

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/bekir-coskun/aniz-tarlasi-vatan-2464516/

Diyarbakır’da konuşuyor Muharrem İnce! İstanbul’dan alkış tutuyor gelin görümce!
13 Haziran 2018

Evde bir şey kalmamış. Zeytin, peynir, çavdar ekmeği, yumurta alacağım. Sulta¬nahmet’te evden çıktım, yürüyerek Mısır Çarşısı’na gideceğim. Hür-rem Sultan Hamamı’nın önünden geçip Meydan’ı arkamda bırakıp yürür¬ken, dikkatimi çekti, iki yanında boydan boya Tayyip Erdoğan’ın büyük boy posterinin asılı olduğu seçim otobüsü yoktu.
Her seçimde koyarlardı.
Öylece gece gündüz!
40 gün dururdu otobüs.
İlk kez oluyor.
Bu seçim koymadılar.
Büyükşehir Belediyesi, Erdoğan’a kırgın olabilir mi, yoksa yeniden seçilip iyice güçlenirse; “Başba¬kanlığı yok edip gücü kendinde topladığı gibi büyükşehir bele¬diye başkanlıklarını da kaldırır” diye mi korktu¬lar? AKP’de “sıklet mer¬kezi çatışması” olduğu kesin, Ankara, İstanbul, Bursa, Balıkesir belediye başkanları çok güçlen¬mişti, “yorgun metal bunlar” diye ağlatıp istifa ettirdi o güçlü adamları. Belediyelerde palazlanmış parti içi sıklet merkezi, bu seçimde “Erdoğan oyu¬nun, partinin alacağı oyun altında kalmasını istiyor olabilir” diye düşündüm bir an.
“Yok artık!”
Dedim, içimden.
Meydan’a bir seçim propaganda otobüsünün konmamasından “böyle ileri şüpheler” çıkardı¬ğım için kendime kızdım!
* * *
Köşesinde Kuru Kahveci Mehmet Efendi’nin bulun¬duğu eski tarihi sokaktan zeytin, peynir, yumurta, çavdar ekmeğini aldım, Mısır Çarşısı’nın Yeni Cami ile Eminönü vapur iskelelerine bakan büyük kapısının önüne geldim.
Aaa…
Ne göreyim!
Hiçbir seçimde olmazdı.
Her seçimde bu noktada sadece AKP’nin üstünde Tayyip Erdoğan posteri olan ve büyük boy mo¬bil ekran monte edilmiş damperli seçim kamyonu dururdu. Şimdi tam bu noktada üstünde mobil ekranlı,“Tayyip posterli İveco marka damperli kamyon” yine var fakat aynı zamanda tam onun¬la burun buruna gelmiş “Muharrem posterli, mobil ekranlı Merce¬des marka damperli kamyon” daha duruyor.
Tayyip posterli damper!
Muharrem posterli damper!
Burun buruna!
Eminönü’nde ilk kez oluyor!
* * *
Pazartesi gü¬nüydü.
Saat 16.55’i gösteriyordu.
Tayyip posterli damperli kamyo¬nun mobil ekranı karamış, çalışmıyordu, Muhar¬rem posterli damperli kamyonun mobil ekranı Diyarbakır Meydanı’ndan canlı bağlantı yayınlıyor¬du. Diyarbakır Meyda¬nı’ndaki alkışa Eminönü Meydanı’ndan birinin başı bağlı, diğerinin başı açık iki genç kadın da yan yana durmuş, Muharrem’i alkışlayarak katılıyordu. Bu arada elinde 5-10 adet Türk Bayrağı satıcısı; “Di¬yarbakır’da konuşuyor Muharrem İnce, İstan¬bul’dan alkış tutuyor gelin görümce” diye bağırıyordu. Bana inanmı¬yorsanız, kamera kayıtları orada bakabilirsiniz.
* * *
Tahminimi söyleyeyim.
Tayyip Erdoğan!
Kentleri kaybediyor.
Ankara, İstanbul, İzmir, Trakya’nın bütün kentleri, Hatay, Antalya, Mersin, Adana, Bursa, Balıkesir ve hatta İzmit ve Sakarya ile Kayseri, Konya’da bile güçlü bir “Muharrem Öğretmen rüzgarı pat¬ladı” esiyor.
Muharrem Öğretmen!
Saray’ı sallıyor!
“Söylemedin” demeyin.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/necati-dogru/diyarbakirda-konusuyor-muharrem-ince-istanbuldan-alkis-tutuyor-gelin-gorumce-2464522/


İzmirlim yazmış…
Bu kadarda olmaz diyeceğim AMA…
Orası Tayyipistan(!)

Ayna
13 Haziran 2018

Asrın liderimiz Mersin’de şehir hastanesi açılışında konuşuyordu. “Eyyy kardeşlerim eski Türkiye’nin eski sağlık sistemine evet mi diyorsunuz, hayır mı diyorsunuz?” diye sordu. “Eveeett” dediler. Tekrar sordu, o sisteme evet mi diyorsunuz, hayır mı diyorsunuz? Bu defa “hayırrr” diye bağırdılar. Asrın liderimiz rahatladı, “olay bu kadar basit” dedi. Sonra da işi sağlama bağlamak için tekrar sordu, o sağlık düzenine evet mi diyorsunuz, hayır mı diyorsunuz? Gene “eveeetttt” diye bağırdılar iyi mi! Asrın liderimiz “karıştırıyorsunuz” dedi, kafalar allak bullak olduğu için tekrar sormadı artık.
*
Bilal’in vakfı Türgev’de konuşuyordu. “Başörtülü kızlarımızı okul kapılarından sokmuyorlardı, nerede şimdi onlar?” dedi. Salondakiler hep bir ağızdan “burdaaa” diye bağırdı. Asrın liderimiz şoke oldu, “hayır hayır onu yapanlar nerede” diye tekrar sormak zorunda kaldı.
*
Partisinin il kongresinde konuşuyordu. Şırnak’ta çok az oy aldıklarını anlatırken, “yüzde 28 oranında evet elde edebildik” dedi. Salon komple ayağa kalkıp alkışlamaya başladı. Asrın liderimiz gözlerine inanamadı. “Yanlış anladınız, niye alkışlıyorsunuz” diye fırçaladı.
*
Sarayda muhtarlara konuşuyordu. Fetocuları kastederek “hani şimdi nerdesiniz?” diye sordu. Muhtarlarımız ellerini havaya kaldırarak “burdaaa” diye bağırdı. Asrın liderimiz ne desin… “Siz burdasınız da onlar nerede” diye düzeltmek zorunda kaldı.
*
Meclis’te Akp grup toplantısında konuşuyordu. Bir harita gösterdi, “işte 2002 öncesindeki bölünmüş yolların haritası” dedi. Akp milletvekilleri koro halinde alkışlamaya başladı. Asrın liderimiz sinirlendi, “niye alkışlıyorsunuz yav, daha alkışlanacak haritayı göstermedim” dedi. Sustular. 2002’den sonrasını gösteren haritayı gösterdi. Akp milletvekilleri onu da koro halinde alkışladı.
*
Tokat mitinginde konuşuyordu. “CHP genel başkanı başörtüsü sorununu ben çözerim diyor, inanıyor musunuz?” diye sordu. Miting alanı “eveeeeettt” diye bağırdı. Asrın liderimiz bu defa soruyu tersten sordu, “inanmıyorsunuz değil mi?” dedi. “Eveeeeettt” diye bağırdılar.
*
“Bunlar asgari ücrete zam yapacaklarmış, asgari ücreti iki bin lira yapacaklarmış” dedi. Meydanı dolduran kalabalık “yuuhhhh” diye yuhaladı. Hemen ardından 600 lira aşağısını söyledi, “biz 1400 lira yapacağız” dedi, “eyooo” diye alkışladılar.
*
Niğde mitinginde konuşuyordu. Güya Muharrem İnce’yi eleştiriyordu, “bu çırak anlar mı bu işlerden?” diye sordu. “Eveetttt” diye bağırdılar. Asrın liderimiz pek öfkelendi, “ne alakası var, anlamaz” dedi. Her ihtimale karşılık bir daha sormadı.
*
En son…
Kocaeli mitinginde konuşuyordu. “Almanların bir dergisi var, kapağa dört tane resim koymuş, biri benim, dünyayı şekillendiren liderler demiş, elhamdülillah” dedi. Halbuki… Der Spiegel dergisi, Trump’ın Putin’in Çin devlet başkanının ve asrın liderimizin fotoğraflarının altına “otokratlar” başlığını atmıştı. Gurur duyulacak bir paye değildi, tam tersine “dünyada demokrasiyi katledenler” olarak sunulmuştu. (Otokrasi, oy sandıklı monarşidir, sözlük karşılığı, hükümdar…) Asrın liderimiz Almanca bilmiyor, hakareti iltifat zannedip övündü, belli ki danışmanları da tırt… Ahalinin zaten dergiden mergiden haberi yok, elhamdülillah’ı duyunca “eyyooo” diye alkışladılar.
*
(Der Spiegel, ayna demek.
Bizim memlekete tee oradan ayna tuttu hakikaten.)
*
Tahminim o ki…
24 Haziran akşamı asrın liderimiz balkona çıkıp “buraya kadarmış, allahaısmarladık” diyecek, “eyyyooo” diye alkışlayacaklar.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/ayna-2-2464601/

Analizden bir kesit




İstatistikler…
İstatistiki değerlerin, verilerin derlenip, toplanması…
Değerlendirilmesi…
Yorumlanması ve tesadüf denilen olgunun özellikle de şifrelemedeki ağırlığı…
Bu olgunun hesaba katılması!

Mono, Yunanca bir kelime olup yalnız anlamında kullanılmaktadır…
Alfabe bilindiği üzere kullandığımız harflerin dizini (Dikkat bu anlamda işaretlerde kullanılabilmektedir, yani bir harf yerine bir işaret. Mesela a olur + gibi)…
Substitution ise ikame etmektir, yani yerine koyma.

Gelelim Monoalfabetik substitution’a (Kendim uydurdum, 😊 Almancadan Türkçeye uyarladım)
Bilmiyorum kardeşim Türkçesini, bilmiyorum. Eş anlamlı bir kelime bulamadım, İngilizceden nefret ediyorum, mümkün olduğu kadar kullanmamaya çalışıyorum. Bu ifadenin İngilizcesi Substitution cipher.