Evettt, insanlar, insanlık gerçekten zıvanadan çıktı

Allah…
Yüce Mevla’m hepimizin, cümlemizin AMA özellikle evlatlarımızın sonunu hayır etsin…
Bu senenin ilk günleri…
Yaaa…
Gerçekten bilmiyorum, sadece kendimi mi tüketiyorum yoksa insanlara bir şeyler verebiliyor muyum?
Öyle olmasa grafik böyle olmazdı…
YEMINLE…
Ne maddi ne manevi bir beklentim var. Çocuklar…
Onların geleceği, onlarla birlikte bizlerin…
Dedim ya…
>>> 2023’e kadar son seçim <<<
Gerçi seçim ile geldiler AMA seçimle gideceklerini sanmıyorum…
IMKANSIZ…
Çünkü vatana ihanet söz konusu, cezası ölüm…
Ve o iğrenç varlıkları onlar için çok değerli. Ancak denemeye değer…
Çünkü kaybettiklerini anladıklarında, geleçek genel seçimde kaybetme ihtimalleri doğduğunda…
Alıştılar kazanmaya…
Eğer O zamanda tavırlarını, siyasetlerini değiştirmezlerse ki EMINIM bir şeylerin değişeceğinden…
DUR DEMEZSEK bu gidişata…
Ehhh…
O zaman gülüm yandı keten helva!

Yazmıştım değil mi?
Uyardım, teyidi Sayın Çölaşan’ın yazdıkları…
DIKKAT
Tüfe %20 ÜFE %33…
O halde >>> gerçek TÜFE en az yüzde 30!!! <<<

Gerçek ÜFE’yi sadece Allah ve Onlar bilir…
Ya üreticinin canı dayanır mi buna, SÖYLE dayanır mı?
Bu insanların kâr’ı yüzde kaç sanıyorsun, Real ekonomi…
Yüzde on üçlük bir > açığı < ne kadar omuzlayabilirler ki?

PING

(Ters) İmam

Kendini bilmez Alman veya Türk hiç fark etmez…
Kendini bilmezler > bizi bilmeden, Ortadoğu insanını tanımadan etmeden < güncellemeye kalkıyor…
Islahat (reformize) etmeye çalışıyor…
Kadından imam olur mu?

Gayet tabii…
Bal gibi olur!!!
O…
Allah’ın bir kulu değil mi?

Niyet ettim Allah rızası için namaz kılmaya, uydum imama(!)

Olmuyor işte OLMUYOR…
Bir kadının arkasında namaz kılmak olmuyorrr…
Nefis kardeşim nefis!

Ha herkesin aklına “pislik” geliyor, gelir mi?
O başka…
Abdest mesela, neydi?
Sembolik bir arınma…
Kendini, içini, düşüncelerini temizliyorsun Allah karşısına çıkmadan…
Yoksa hiç kum ile temizlik olur mu?

Ben mesela…
Ne utanacağım ya, abdest almasını bilmem, BILMIYORUM, ilgilendirmiyor beni…
>>> öğrenmekte istemiyorum, biliyordum, unuttum <<<
Tatbik etmiyorum çünkü!

Zaten ayda yılda bir giderim Camiye…
Gideceğim zaman…
Boy abdesti alırım, ne kadını, sevişmesi…
Bedenimi boydan boya, içimi temizleyip öyle çıkmak istiyorum Tanrımın huzuruna…
Iş olsun diye, göstermelik…
Ne Müslümanım ne vatansever!

Neysem oyum…
Sadece bir insan, belki “diğerlerine nazaran” farkım çok okumam…
Bir o kadar her konuda çok düşünmem(!)

Yok…
Olur mu, haşaaaa…
Müslümanlığı yeniden icat eder, tarif etmeye çalışır miyim hiç?
Benim adım Recep Tayyip Kahpedoğan, mezhebim, mensup olduğum toplum AKP-i hırsız mi?

Bu gece rahmetliyi gördüm rüyamda…
Babamı…
Tuhaf bir rüya, sonsuzlukla ilgili…
Annem nasıl kızıyor bana, of, of, of…
Babam oturmuş bir masa üzerine sadece izliyor bizi…
Konu para, sözüm ona ailenin, onun parasıyla almışım aldığımı…
Hiç olur mu?
Kendi paramla alırım alacağımı, kimsenin hakkını kimseye yedirmem. Her şeyimiz ama her şeyimiz…
Çok özel olmadıktan sonra ORTAK olsa bile…
Ben O ayrımı yapıyorum, yapmak zorundayım.

Evet…
Daraldım yine, zaten darmadağın olmamın bir sebebi…
Sorumluluğun ağır yükü…
VE EVET, bu sabah ekonomistin yorumunda dediği gibi…
Bilmediklerimiz, bu yüzden önümüzü göremiyoruz…
Buna benzer bir cümle kurmuştu(!)

Ancak EMINIM…
Bu…
Hayra yorulacak bir rüya. Babamı, rahmetliyi ne zamandan beri görmüyordum rüyalarımda…
Biliyorum ve yine EMINIM onlar her an yanımda…
Görüyorlar, tabii Allah’ın izniyle görüyor, izliyorlar bizleri!

Onu gördüm ya, bir heyecanla, sevinçle uyandım…
Bir daha da uyuyamadım, ta sabaha karşı. Zor kaldırdı hanım beni…
Doktorda.

Benimde ACILEN gitmem lazım ama…
Ayaklar tersten tersten, geri geri gidiyor…
Kafa…
Var bir şeyler!

Ve gözlerimizi çeviriyoruz Hindistan’a…
Kökten dinci…
EVET DINCILER, kadın kutsal mekânlarına girdi, IBADET ETMEK istediği için ayaklandı…
Onlar insan değil mi?

Nedir bu kadın ile alıp veremediğiniz?
Ne bu bağnazlık?

Onlar…
Bize sevgili, onlar bize eş, dost, yâr, onlar bizim çocuklarımızın anaları değil mi?
Tabii…
Her kadın, kadın değildir…
Her erkeğin erkek olmadığı gibi, o başka…
Öldürmeye…
İşkence etmeye hele hele ki hiç fark etmez…
Hak dini olsun olmasın, unutma senin atalarında bir zamanlar Şamandı…
“Daha yüce bir varlığa”
O >>> güzel ve doğru <<< düşünceler, öğretiler manzumesine…
Senin…
Onu, onları mahrum etmeye hakkın var mı?

Tersiz kardeşim ters…
>>> hiçbir şeyimiz uymuyor diğer insanlara, konan evrensel kurallara <<<
Hiç-bir şey-i-miz…
Neden böyleyiz?

Kendimizi sorgulamanın zamanı geldi de geçmiyor mu?

Hakan Çelik denilen ADI konuşuyor yine

Öf, öf, öf neler sıralıyor, neler…
Bak kardeşim…
Batı…
Bir ORTAK menfaatler birliği…
Bayrak meselesi…
Biri yorulur devreder bayrağı bir başkasına dinlenir, geri döner…
SÖYLE ULAN HAYVAN…
Bana mı öğreteceksin batıyı?

Bu çeyrek halim, 2,5 gram aklımla sizleri doksan dokuz kere cebime sokar, çıkarırım.

Hala ABD çekilecek mi, çekilecekse ne zaman…
Ve…
İte çomak, buldu maşayı…
Olan Mehmetçiğe olacak. Kardeş…
Bu siyaset değildir, bu akıllı bir siyaset hiç değildir…
Beka sorunu da değildir…
Bu…
Düpedüz VATANA, MILLETE IHANETTIR…
İhanet!

Göreceksin…
Yazamıyor, anlatamıyorum. Yok O pezevenklerden korktuğum çekindiğimden değil…
Onlardan çok daha büyükler var…
Erkekliğin kitabında yazmaz kancıklık, kahpelik…
Ama onlar en sevdiğine kadar vururlar, arkadan, sırtından bıçaklarlar!

Lakap meselesi…
Türk’ün güzel bir geleneği…
PAYTAK…
Kimin lakabıydı bil bakalım?

Söyle…
Ama elini vicdanına koy ve söyle…
Söyledim sana bana takılan lakabı, hatırla…
Var mı bunun bir dayanağı?
Varsa…
Söyle hakkıyla mı bana bu lakabı taktılar zamanında yoksa sadece bir şaka, bir latife miydi?

Bir yüzüm…
AMA…
O kadar çok yönüm vardır ki…
Biliyor musun, insan doğar VE hayati boyunca bir gaye uğruna uğraş verir…
Herkes değil…
Nadir, insan olmak, vatansever olmak ömür boyu uğraş gerektirir…
Neyse saat altı oldu, doğru eve cup yatağa. Belki bir ara unutmazsam son sözlerimi tamamlarım bir ara (…)

Borsa 87399 Euro 6,26 Çeyrek altın 373,91

18:27 / 16:27

Dolar???
5,5045

Elinizi, ayağınızı öpeyim…
GÖRÜN ARTIK GERÇEKLERI

Dün…
Yeminle hatırlamıyorum, yok beynim tamamen felç gibi…
Çok beter başladı bu yıl VE öyle devam ediyor…
Afrika…
Ülke adını hatırlamıyorum, bir diktatör…
Yetmiş yaşlarında falanmış, insanlığa karşı suçlu zanlısı…
Halk ayaklandı, bayağı bir karışıklık. EKMEGE ZAM…
Konuşma yapıyor…
“Suçluları biliyoruz, dış güçler …”

LÜTFEN…
Anla artık, lütfen

Bilmem hiç başınıza geldi mi VEYA böyle şeylerle ilgilenip üzerinde hiç düşündünüz mü?

Geçen sene 360 bin Yunan vatandaşı iltica talebinde bulundu, vatandaşlıklarını değiştirdiler…
Yine İngiliz vatandaşları Irlanda vatandaşı olmak için çareler arıyor…
Çok sayıda İngiliz bunun peşinde…
Çok yakında bunu Amerikan vatandaşlarından duymaya başlarsam şaşırmayacağım(!)

Türkiyelileri bilemem…
Kömür, nohut, makarna…
Beleşten elektrik olmayan evlere çamaşır makinesi, buzdolabı falan derken…
Üstüne…
Üçüncü, beşinci, on beşinci çocuk yapıyorlar diye devlet kasasından para alırken…
Bize, bizlere ONLARIN kullandıkları beleş elektriği…
Bilmem neye katkı payı diye bademler bunu faturalar, gagalarken…
Onlar iyi kötü gel keyfim gel yapıyorlar. Türk entelektüelleri, dantel ve enteli…
Ülkeden kaçmanın yolunu arıyorlar, “Beyin göçü”
Daha geçen senenin sonlarına doğru bizzat Almanlar çok sayıda, çok, çok sayıda müracaat talepleri olduğunu açıkladılar.

Zaten…
Bademlerin canına minnet, herifler yandaş yoldaş basında, özellikle görsellerde bunun reklamını yapıyorlar. Almanlar > vasıflı < işçi arıyor, çer – çöp değil!

Bunaldım, yoruldum…
İki satır yazıp kafa dağıtayım dedim…
Çok fena dağıldım dostlar, bırak sağlığımı bir tarafa…
Darmadağınım…
Toparlanamıyorum!!!

AMA…
Ben ben olmazdım VE evet çok yavaş küçük küçük adımlar ile ama en azından toparlanma yolundayım. Bilişimciyim, bir teknisyen…
Sorun çözmek, problemleri ortadan kaldırmak günlük ekmeğim…
Oluyor birkaç sene…
İpin ucunu kaçıralı, altyapı…
Çok önemli…
Temel, kolonlar onun üzerine bina edersin edeceğini…
Öyle dağıldım ki her taraftan çattır, çutur sesler gelmeye başladı…
YOK…
Olmaz, Türk usulü tamir, kolon etrafına çelik çember, üstüne sıva, badana…
Doğalgaz borusuna Japon yapıştırıcısı…
OLMAZ…
İhtiyarlamış bir hatuna boya – badana yaparak, her tarafı pörsümüş, sarkmış…
Makyaj misali!

Mecburum ipin ucunu bulmaya…
Tamir edilecek bir şey varsa KÖKTEN ÇÖZÜM bulmaya…
‘Olmadı sil baştan hayatıma yeni bir çeki düzen vermeye!

TeraByte’larca bilgi, belge…
On binlerce dijital kitap…
Evimde yapılması gerekenler, güç – kuvvet hani nerede?

Önder işi…
Evet…
Aynen öyle, başaracağım bu kesin…
Vicdan azabı duyuyorum, bir sorumluluk…
Sizlere karşı AMA kendisi himmete muhtaç dede nerede kaldı gayrıya himmet ede!

Lütfen anlayışla karşılayın, gönül koymayın, kızmayın darılmayın bana…
Ama önce kendimi toparlamalıyım!

İpin ucu bir kere kaçtı mi…
Yukarıda verdiğim örneklerden de anlayabileceğiniz gibi…
Kabile yöneticisi, Kasımpaşa ayısı kurtaramaz kimseyi gayri…
Ekonomi haberlerini bir dinleseniz, yorumcuları…
Her şey her yer gülük gülistanlık…
Hayal âlemi!

HATIRLA, hatırla sopayı! Amerika geliyor, geliyor Amerika

08:54/6:54

Dolar 5,45
Euro 6,19
Borsa 88865
Çeyrek altın 371,01

Sizi de sizin FETÖ’nüzüde bilmem ne yapayım!
Ne güzel, aferin…
Kantinlerde satılacak olan yiyecek, içeceğin üzerine Okul Gıdası damgası!
Ya denetimi?

Bana bak badem, bana…
Bilmem ne ettin memleketi…
Sana hep dedim diyorum, aç gözünü bak dünyaya…
Sana…
İspanya’dan bir örnek, 30 seneden beri var bu örgütlenme, ki çok etkili…
“Boklu dere” meselesi…
Çevre savcılığı ve ona bağlı çevre timi…
Gerçi sen ne ata yadigârı ne tarihi veya tabii doku diyorsun ama…
Bence bunu hayata geçir ve destekle!

09:48/7:48

Dolar 5,48
Euro 6,23
Borsa 88865
Çeyrek altın 373,01

“xxx’aaa, bu gece seninle yatabiliyim?

😊
Vay pezevenk vayyy…
Gitti bizim avrat, gitti…
Sabah uyanır uyanmaz gittim Dada’nin yanına, benim gibi yatak yorgan yerde…
Hiiihhhhhh….
Çocuk yok, aklım gitti! Uyurgezerliği var…
Çok korktum…
Odaları geziyorum korku ve endişe içinde, neyse çok şükür…
Sarmaş dolaş yatıyorlar, hanım uyandı “benim yanımda” dedi…
Offf be ama korktum…
Uyansın keseceğim O bamyasını, kökünden keseceğim…
😊
Korktu herhalde, benim gibi erkek diye dolaşıyor ortalıkta…
Gitmiş hanımın yanına….
Saat on, on bir gibi gelmiş:
“xxx’aaa, bu gece seninle yatabiliyim?
😊

Resmi(!!!)
Tüfe 20,30
ÜFE 33,64
Enflasyon düşmüş, duyda inanma…
Ya gerçek pahalılık?

11:30/9:30

Dolar 5,43
Euro 6,17
Borsa 88898
Çeyrek altın 369

Bakma bu rakamlara…
Düşüşlere, çıkışlara…
SERMAYE demek uzun vadede yatırım, panikleme, sevinme…
Sevinçten havalara zıplama!

IBRE…
Dolarda beş buçuğa doğru, HATIRLA…
Sabahın kör saatinde, henüz borsa açılmadan 4,49’u test etti dolar…
Tutunamadı(!)

Bak güzel kardeşim hep diyorum, demeye devam edeceğim…
Ekonomisi sağlam olanın götü oynamaz orospu karı gibi…
Bu kadar dalgalanma olmaz, olmaz ya olmaz…
Anla…
Anlayabilirsen tabii?

Dolar beş buçukta tutunursa…
Günlerce ufak oynamalarla…
Anla…
ANLAMAYANA…
Muhtemel bir açıklama benden, nedeni, gerekçeleri…
Tabii…
AKP Çetesi ve çete başı…
Kahpe…
Kancık karı gibi, orospu ya orospunun hem erkeği hem kadını…
Bunlar…
Hesaba, kitaba VE DE öngörüye gelmeyecek yaratıklar AMA…
Ben muhtemel bir açıklama buldum galiba!?

Beklemek lazım kapanışı…
Sabah test etti akşam ne olacak göreceğiz!

13:05 / 11:05

Dolar 5,49
Euro 6,25
Çeyrek altın 372,39
Borsa 88998

Akşamı bekleyemedi!

Yayınlıyorum ki >>> yayın yasağı <<< anla hayali, gör gerçekleri!!!

>>> ### ben kendimi meslek hayatim boyunca ve sonrasında ASLA saklamadım ### <<<
Hackledim mi…
Karda yürür iz bırakmayanlardanım, girip çıktığım yataklar misali…
> kimsenin ruhu duymaz(dı) <
Aptallık biliyorum, yok cesaret falan da değil biliyorum ama…
Bu kadar ADILIK karşısında…
Birisinin bunu yapması gerekli!


+

Unuttum, yazacağım günlerden beri…
Genel yayın yasağı…
Yani haber almanızı istemiyorlar. Şu kadar terörist etkisiz hale getirdik…
Bunların arasında >>> çoğunlukla FETÖ <<< bunu unutma…
>>> Yani iç hesaplaşma <<<
Şunu yaptık bunu yaptık. Gerçek şu ki EVET eylemlerde bir gerileme var AMA…
Ancak saklanması mümkün olmayanlar çıkıyor meydana…
Kış birincisi, ikincisi ve en önemlisi…
Herifler sinir ötesinde yapılanma, hayatta kalma mücadelesi veriyorlar!

Aldığım haberlere, gelen istihbarata göre…
“Bizim sivri zekâlılar” bir kez daha anladılar ABD’ye ne denli güvenilebileceğini!

Kürt kökenli kardeşlerim sizlerde görün lütfen gerçekleri…
Bırak HDP’yi bir tarafa, Ahmet Türk ki yok meydanda, Demirtaş zindanda…
Oyları bölmeyin…
ORTAK DÜŞMAN AKP…
Önce bir bu zibidileri temizlemeli, sonrasında özeleştiri…
VE…
Y-CHP’nin TÜM Türkiye’yi kapsayacak şekilde yine bir HALK PARTISI olma…
Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkan bir parti olması yoluna!

Hep birlikte…
Y-CHP’yi…
Tekrar Cumhuriyet HALK Partisi yapma yoluna!

„Ben annemi çok özledim“

Dada…

Annesi, annemiz ve DayDay gezmeye gitti…
Ananay…
Aslında DERS SANA…
Anlayana(!)

Dada gitmedi…
Okul arkadaşına kandı, sevmiyorum…
Sarı çıyan…
Bugün öğrendim ki babası da aynı duyguları paylaşıyormuş benimle…
Öncelikle teşekkür ve özür dilemek istiyorum siz sevgili okurlarımdan…
Yeminle aslında kesin kararlıydım, YAZMAYACAGIM…
01.01.2019
800 site ziyaretçisi, teşekkür ederim ilginize…
Ancak…
Gönül > padişah fermanı bile dinlemiyor <
Yine de yazmamaya çalışacağım.

Dada gitmedi…
Arkadaşıyla onacaklarmış…
Ne oynayabilirler?
Otomatik…

Oynasınlar bakalım. Tabii çocuğu yalnız bırakır mıyım?
Babası işte çok geç geliyor, annesi, ablası gelene kadar bizde…
Arkadaşı gitmiş evine yalnız kalmış…
Tam üstüne ben gittim…
“Dadaaaa…
Ben annemi çok özledim“
Ağlıyor hüngür hüngür…
KANDI…
Alemin sözüne, geldi yalnız kalınca, daralınca akıl denilen başa!

Yaptım yatağını, açtım sevdiği programı, verdim tableti…
Nasılsa tatildeler, yaşasın hayatını…
Dada pizzası, yok bildiğin değil…
Özel…
Ekmek pizzası!

Âlem bırakır seni AMA…
Canından can, kanından kan olan bırakmaz…
Sevdiğin…
Anca beraber kanca beraber…
Anlayana…
Korkarım sen yine anlamayacaksın(!)

### Dedim ya gecikmeli, neyse hepsi bitti. LÜTFEN çok önemli MUTLAKA okuyun okumadıysanız ###

EVET…
Bende inanıyorum, inanmak istiyorum Türkiye Cumhuriyetinde…
Laik…
Sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinden “arda kalan” kamu görevlilerinin hala olduğuna.

İnanıyorum!

Yürekten, gün gelip yürekle meydana çıkacaklarından…
Seçilmişler, atanmışlar…
VE bu vatanın gerçek evlatlarına inanıyorum, VARLAR!

Çıkacaklar meydanlara!!!

Lütfen önce Sayın Dündarı sonrasında Sayın Çölaşan’ı okuyun.

Adalet!..
28 Aralık 2018

“Bir gün dizi çekimindeyiz… Arkadaşlarımdan biri nefes nefese yanıma geldi: ‘Abi seni Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş Paşa arıyor…‘ dedi. Haydaaa, sardık mı başımıza işi!.. İstemeye istemeye aldım telefonu. ‘Bir dakika, paşamı bağlıyorum‘ diyen sekreterin ses tonu bile emreder gibiydi!
Bayağı gerginim, telefonda marşlar çalınıyor! Az sonra Paşa bağlandı:
– Oğlum hiç yakışıyor mu sana?
Ben: ‘Paşam, mizah bu; hoşgörüyle karşılamazsanız gelişemez!..‘
– Ama evladım, koskoca Genelkurmay Başkanı’yla eğlenilir mi?
Ben: ‘Estağfurullah efendim, bu bir şaka!.. Ayrıca Başbakan’ı, Cumhurbaşkanı’nı bile hicvediyoruz. Hatta onlar ertesi gün telefon açıp tebrik ediyorlar! Siz de öyle baksanız, sitem yerine tebrik etseniz!..‘
– Bak oğlum, askerlik günlerinde böyle konuşmuyordun ama! Ayrıca ben tebrik etsem bile, senin yaptığını hoş karşılamayan yüzlerce asker var emrimde! Onlara mani olmakta güçlük çekiyorum. Her an çıkıp gelebilirler yanına!..
Ben: ‘Paşam beni tehdit mi ediyorsunuz?..‘
– Hayır, gerçekleri söylüyorum. Emrimde bu yaptıklarına kızan yüzlerce, hatta binlerce asker var!
Ben: ‘Askerleriniz benim için İstanbul’a geliyorlar, öyle mi?‘
– Evet öyle. Tutamıyorum onları!
Ben: ‘Peki gelip de ne yapacaklar?..‘
– Geldikleri zaman görürsün!
Ben: ‘Tamam, gönderin. Korkmuyorum sizden. Hatta burada bekliyorum onları… Ya da en iyisi kapının önünde bekleyeceğim. Ne sizden, ne de askerlerinizden korkuyorum. Beni Divan-ı Harbe bile gönderseniz, sanatçı olarak başımı eğmeyeceğim. Hodri meydan!..‘
– (Kahkahalarla gülüyor…)
Ben, ‘Niye gülüyorsunuz Paşam?‘ dedikçe o daha da gülüyor. Bir ara düşünüyorum, yoksa Paşa beni işletiyor mu diye!
– Levent!
Ben: ‘Buyurun Paşam!..‘
– Uğur ben, Uğur, Uğur…
Ben: ‘Hangi Uğur?‘
– Uğur Dündar!
Ben: ‘Hay Allah cezanı vermesin! Az kalsın altıma yapacaktım lan!..‘
★★★
Okuduğunuz olayı Levent Kırca ile 90’lı yılların ilk yarısında, Kanal D’de çalışırken yaşadık. Türkiye’nin yetiştirdiği dünya çapındaki güldürü ustası, sevgili arkadaşım Levent Kırca, o dönemde evli olduğu Oya Başar ve arkadaşlarıyla birlikte “Olacak O Kadar” programını hazırlıyordu. Perşembe geceleri önce “Olacak O Kadar” yayınlanıyor, ardından da “Arena” ekrana geliyordu. Televizyon tarihinin en büyük reyting rekorlarının kırıldığı o gecelerin birinde sert, otoriter mizacıyla ünlü Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’e etek giydirmiş, bununla da yetinmeyerek 12 Eylül Darbesi’nin lideri Kenan Evren’le Marmaris’te iskeleye oturtup balık tutturmuştu! Paşaların zorlanmamaları için de iskelenin altına 5-6 asker yerleştirmişti! Askerler oltaların ucuna daha önce yakalanmış balıkları takıyor, Evren ve Güreş de sanki kendileri tutmuşlar gibi sevinçle onları çekiyorlardı!
İşte Levent’in kaleminden okuduğunuz telefondaki muzipliği o günlerde yapmıştım.
★★★
Büyük mizah yeteneğinin yanı sıra, ressam ve heykeltıraş da olan Levent, anısında sözünü ettiği gibi, merhum Turgut Özal ve Süleyman Demirel başta olmak üzere, dönemin önde gelen tüm siyasilerini rahatça hicvediyordu. Hem de onlara çok benzeyen makyajlarla…
Programına konu olan o günlerin güçlü politikacıları ise kızıp hışımla üzerine gitmek yerine, ertesi gün telefon açarak başarısını kutlama inceliğini gösteriyorlardı.
★★★
AKP döneminde ise “Olacak O Kadar” yasaklandığı gibi Levent’e hapis cezası verildi. Filmi oynatılmayıp elini hangi işe atsa karşısına aşılmaz engeller çıkarıldı. Onca zulüm yetmiyormuş gibi, korkunç iftiralara hedef oldu.
Ölümcül hastalığa yakalandığında kiralık evde oturuyor, kiralık tiyatroda oynuyor ve hastalığını devlet hastanesinde tedavi ettiriyordu. Cebindeki son kuruşu harcayıp, çok büyük emeklerle çektiği “Sarhoşum Gel Beni Al” filminin dağıtımını üstlenecek bir babayiğit arıyor ama sadece güldürü içerikli olmasına rağmen, Levent Kırca adını duyan dağıtımcı şirketler, korkularından filmi dağıtmaya yanaşmıyordu.
Sevenlerinin özlem ve rahmetle andığı bu büyük sanatçı, ne yazık ki son nefesinde “Olmaz bu kadar zulüm” diyerek hayata gözlerini yumuyordu…
★★★
Anlattıklarım mizahla bağlantılı olaylar.
Konunun bir de yargı boyutu var ki paylaşmadan geçemeyeceğim.
Sert mizaçlı ve hoşgörüsüz bir komutan olan merhum Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, haberlerim nedeniyle beni gerçekten Divan-ı Harbe vermekle tehdit etmiş, sonunda da Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermişti.
Suçlamanın konusu çok üzücüydü. O yıllarda terör örgütü PKK, vaktiyle kaçakçılığı önlemek amacıyla çukur alanlara yapılan, ayrıca halı saha gibi ışıklandırılarak açık hedef haline getirilen barakamsı hudut karakollarına sık sık baskınlar düzenliyordu. Hainler Kandil’den geliyor, çevredeki yalçın kayalıklardan yağdırdıkları roketlerle karakollarda görev yapan Mehmetçikleri şehit ettikten sonra rahatça inlerine dönüyorlardı! Yürek yakan bu gerçeği ekranda dile getirip, karakolların konumlarının acilen değiştirilmeleri ve daha sağlam inşa edilerek çevrelerinde güvenlik önlemleri alınması gerektiğini söylediğim için, Doğan Güreş’in talebiyle Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildim. (Nitekim daha sonra kalekollar yapıldı, sözünü ettiğim tüm önlemler alındı ve baskına gelen hainler baskına uğratıldı…)
★★★
Yargılandığım Bakırköy 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı ifademi aldıktan sonra, beni sanık sandalyesi yerine, avukatımın yanına oturttu. Hiç unutamadığım bu onur verici davranışın ardından savcının basın özgürlüğünü savunan muhteşem mütalaası geldi ve daha ilk celsede beraat ettim…
★★★
“Askeri vesayet devri” denilen o yıllarda adliyeden çıkarken avukatıma dönüp; “Ne mutlu bize ki, ülkemizde hakim ve savcılar var” dedim.
Sayıları azalmış da olsa hâlâ var olduklarına inandığım gerçek yargıç ve savcılarımıza saygıyla!..

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/ugur-dundar/adalet-7-2891810/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Yakıştı mı, yakıştı mı?
28 Aralık 2018

Sevgili okurlarım, koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İstanbul’dan aday olacak, birkaç gün sonra araziye çıkıp seçim çalışmalarına başlayacak.
Bugün saygın bir görevde…
Devlet protokol listesinde ikinci veya üçüncü sırada.
İkinci veya üçüncü sıra dememin bir nedeni var.
Yeni devlet düzeninde bu protokol listesinin resmi sıralaması yok. Evet, inanılır gibi değil… Aynen böyle.
İlk sırayı cumhurbaşkanı alıyor ama sonrası belli değil. İkinci sırada kim var, üçüncüde kim var, sıralama bilinmiyor.
Resmi kayıtlarda bile ortaya çelişkili sonuçlar çıkıyor.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı mı, yoksa Meclis Başkanı mı!..
Neyse, konumuz bu değil. Bizim devlet protokolü ile bir işimiz olmadığına göre arkadaşlar kendi kendilerine halletsinler, kendi sıralarını kendileri belirlesinler!
★★★
Dünkü yazımda Anayasa’nın 94. maddesi ile Siyasi Partiler Kanunu’nun 24. maddesine burada değinmiştim.
– Meclis Başkanı Meclis’teki tartışmalara ve partisinin grup toplantılarına katılamaz, oy kullanma hakkı yoktur.
– Mensup olduğu siyasi partinin (Olayımızda AKP’nin) Meclis içindeki veya dışındaki faaliyetlerine katılamaz.
Anayasa ve yasaların bu konudaki hükümleri açık ve net.
Üzerinde tartışmak bile abes.
★★★
Şimdi bazıları şu görüşü savunuyor:
“Efendim Meclis İçtüzüğü’nde bir madde var. Buna göre Meclis Başkanı, büyükşehir belediyesine aday olduğu takdirde istifası gerekmez. Ancak uzun süreli izin alması gerekir. Aksi takdirde, itiraz olursa adaylığı iptal edilir.
Meclis İçtüzüğü ne derse desin, Anayasa ve yasaların üzerinde midir?
Elbette ki değildir.
Kaldı ki, içtüzükte yer alan bu konudaki hükümler sadece milletvekilleri için geçerli.
Meclis Başkanı’nın özel durumunu kapsayan başka bir hüküm yok.
★★★
Türkiye bir seçim öncesinde böyle bir olaya ilk kez tanık oluyor.
Bir Meclis Başkanı başka bir makama, bir büyükşehir belediye başkanlığına aday oluyor.
Şimdi bir an düşünelim…
Varsayalım anayasa ve yasalarda yukarıda verdiğim hükümler yoktur ve Binali Bey’in önü adaylık için açıktır.
Peki bu durum etik midir?
Siyasi ahlâk kurallarına uygun mudur?
Hayır, değildir.
★★★
Yarın veya sonraki günlerde adaylığı resmen açıklandığı takdirde İstanbul’da Meclis Başkanı kimliği ile araziye çıkacak, seçim çalışmalarına başlayacak.
Emrinde ve hizmetinde devletin her türlü olanaklarıyla…
Makam araçları, resmi taşıtlar, uçaklar, helikopterler, saraylar, köşkler…
Koruma ordusu…
Ve ilin bütün yöneticileri, vali dahil onun karşısında esas duruşta bekleyip emir ve talimatlarını alacak.
Bir dediği iki edilmeyecek.
Binali Yıldırım seçime, arkasına “Devlet gücünü” alarak girecek.
★★★
Nasıl olsa bu yasa dışı duruma Devlet Bahçeli’den bir tepki beklemiyoruz.
Burada esas görev şimdi Kemal Bey başta olmak üzere CHP’ye düşecek.
İtiraz edip ses çıkarmaları, büyük tepki koymaları ve bu gerçekleri Türk Milleti’ne anlatmaları gerekir.
Anayasa, yasalar ve siyasi ahlâk kuralları bu olayda açıkça çiğnenmek isteniyor.
Anayasa ve yasaların açık hükümleri yok sayılıyor.
★★★
Şimdi anlaşılıyor ki, yapılacak itirazlar sonunda iş yine Yüksek Seçim Kurulu tarafından verilecek karara kalacak!
Eğer hadise oraya ulaşacaksa, kararı size şimdiden açıklıyorum!
“Başvuru görüşülmüş ve itiraz istemlerinin reddine karar verilmiştir!”
O zaman onlara soracağız:
“Siz Anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu’nun ilgili maddelerini okuma zahmetine acaba katlanmış mıydınız?”

Sevgili okurlarım, Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık 1919 günü Milli Mücadele’yi başlatmak üzere Ankara’ya ilk adımını atmış, seymenler ve halk tarafından coşkuyla karşılanmıştı.
Genelkurmay Başkanlığı önünde, caddenin tam ortasında bu amaçla dikilmiş küçücük bir anıt taş vardır.
Üzerindeki küçük yazıyı dibine kadar gitmezseniz okumanız mümkün değildir, kimsenin dikkatini çekmez.
Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya geliş günü her yıl görkemli törenlerle kutlanır (dı.)
Dün 99. yıldönümü idi ve yine göstermelik bir biçimde kutlandı. Niçin?..
★★★
Her yıl alışmıştık… Harp Okulu öğrencileri tam teçhizatlı olarak Atatürk Garnizon Koşusu yapardı.
Koşarak uygun adım ve marşlar söyleyerek…
Bu koşu Harp Okulunda başlar, Ankara’nın merkezi olan Atatürk Bulvarı’nda on binlerce insanın coşkulu alkışları arasında devam ederdi.
★★★
AKP hükümetinin gücü bu koşuyu iptal etmeye yetmedi ama güzergâhını değiştirdi.
Ankara Valiliği bulvar geçişini iptal etti, koşuyu ıssız ve kimsenin olmadığı yollara aldı.
Gerekçe: Trafikte aksama yaratıyor!
Yeni güzergâh: Harp Okulu’ndan Anıtkabir’e!
Dünkü koşu bu tenha yollarda yapıldı… Aman haa, halk askerleri görmesin ve alkışlamasın!
Bu anlamlı gün işte böyle kutlandı!
Öyle bir ortama geldik ki, galiba “Buna da şükür!” demekten başka çare kalmadı.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/emin-colasan/yakisti-mi-yakisti-mi-2891908/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger