Dedim ya ben kendimi adam yerine koymuyorum AMA koyanlar var

Hayret edilecek bir şey…
Yeminle çok şaşırdım, isim…
ISIM çok önemli, iyi, lekesiz bir ad…
İki kuruş maaşım var…
Kefilsiz, sorunsuz geçti kredi…
Çok dua ettim biliyor musunuz, çok ama çok…
Allah nasip edecek, demek ki hayırlı gelecek.

Ben züppe değilim, gösteriş budalası…
Sevdiklerim dışında kimse bilemez beni, onlar bile bilmez her şeyimi…
Iman…
Para bilemezsin kimde, ben hep kendimi olduğum gibi gösterdim, cimri dediler bana…
Öf neler neler, namerde muhtaç olmadan…
Kimseye
Geldik bu günlere, Allah’ın yardımı kendi gayretlerimiz ile…
Bir tek nedeni vardı bu videoyu yayınlamamın, bir tek…
O biliyor kendini, O hep yanımda…
Neden bilmem, tatlı su manyağı olduğu içindir her halde…
Bulamadı başka sevecek birisini, sağlıklı, çalışabilen…
İki ayağı ile sağlam yere basan birisini, her neyse Allah cümlemizi kazasız belasız etsin…
Gerçekten çok şaşırdım çok ama çok…
Acaba kendime artık çeyrek gözü ile değil de yârim gözüyle mi baksam?

😊

Veee 370,43 Almanya saati 14:36

Kahvaltı…
Sabah haberleri izlediniz mi dört kişilik bir ailenin kahvaltı masraflarını…
Sadece kahvaltı…
Kahvaltı etmeyin ulan, etmeyin…
Tayyip’e para lazım, GÖT KILLARI…
Sizler etmeyin, çoluğunuz çocuğunuz…
Onlar etsin!

Bilmem güler misin, ağlar mısın? Benim içimden ne biri ne öteki geliyor, sadece sınırsız bir öfke… Hayvana, göte ve göt kıllarına. Sessiz şeytana!

Asrın liderimiz “bu kafa” sayesinde dünyanın en şanslı siyasetçisidir…
16 Şubat 2019

25 sene önce…
1994 yerel seçiminde, SHP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı Zülfü Livaneli’ydi.
CHP’nin adayı Ertuğrul Günay’dı.
DSP’nin adayı Necdet Özkan’dı.
DYP’nin adayı Bedrettin Dalan’dı.
ANAP’ın adayı İlhan Kesici’ydi.

CHP, DSP, SHP birbirini yedi.
DYP, ANAP birbirini böldü.
Sadece yüzde 25 oy alan Tayyip Erdoğan aradan sıyrıldı, kılpayı seçildi.

Halbuki…
CHP, DSP, SHP toplamı yüzde 34’tü.
DYP, ANAP toplamı yüzde 37’ydi.
10’ar puan fazlaydı.
Çoğunluk bölündüğü için…
Azınlıkmış gibi kaybetti.
Sadece yüzde 25’e hakim olan Tayyip Erdoğan, yüzde 75’e hükmetti.

20 sene önce…
1999 yerel seçiminde CHP’nin İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı Adnan Polat’tı.
DSP’nin adayı Zekeriya Temizel’di.

CHP, DSP birbirini yedi.
Birbirini böldü.
Sadece yüzde 27 oy alan Ali Müfit Gürtuna aradan sıyrıldı, kılpayı seçildi.

Halbuki…
CHP, DSP toplamı yüzde 35’ti.
8 puan fazlaydı.
Çoğunluk bölündüğü için…
Azınlıkmış gibi kaybetti.
Sadece yüzde 27’ye hakim olan Ali Müfit Gürtuna, yüzde 73’e hükmetti.

25 sene önce…
1994 yerel seçiminde, SHP’nin Ankara büyükşehir belediye başkan adayı Korel Göymen’di.
CHP’nin adayı Ali Dinçer’di.
DSP’nin adayı Faruk Sarıkaya’ydı.

CHP, DSP, SHP birbirini yedi.
Birbirini böldü.
Sadece yüzde 27 oy alan Melih Gökçek aradan sıyrıldı, kılpayı seçildi.

Halbuki…
CHP, DSP, SHP toplamı yüzde 37’ydi.
10 puan fazlaydı.
Çoğunluk bölündüğü için…
Azınlıkmış gibi kaybetti.
Sadece yüzde 27’ye hakim olan Melih Gökçek, yüzde 73’e hükmetti.

20 sene önce…
1999 yerel seçiminde, CHP’nin Ankara büyükşehir belediye başkan adayı Murat Karayalçın’dı.
DSP’nin adayı Doğan Taşdelen’di.

CHP, DSP birbirini yedi.
Birbirini böldü.
Sadece yüzde 33 alan Melih Gökçek aradan sıyrıldı, kılpayı seçildi.

Halbuki…
CHP, DSP toplamı yüzde 43’tü.
10 puan fazlaydı.
Çoğunluk bölündüğü için…
Azınlıkmış gibi kaybetti.
Sadece yüzde 33’e hakim olan Melih Gökçek, yüzde 67’ye hükmetti.

Bu manzara sadece İstanbul’da Ankara’da değil, Türkiye’nin hemen her şehrinde, her ilçesinde, aynen böyle yaşandı.

Çoğunluk bölündü.
Azınlık çoğunlukmuş gibi oldu.

Çoğunluğun bölünmesinden, birbirini yemesinden, koltuk kavgasından faydalanan asrın liderimiz, rejimi değiştirdi!

Ve şimdi, 25 sene sonra bakıyoruz…
Aynı terane.
Bir milim gelişme yok.
Bir milim ibret alınmışlık yok.

CHP’den aday olursa, partimin neferiyim filan deniyor.
CHP’den aday olamazsa, şak, DSP’ye geçiyor, rakip oluyor.

Koltuktayken çıtı çıkmıyor, parti yönetimine toz kondurmuyor.
Koltuk alınınca, parti yönetimi en şerefsiz parti yönetimi oluyor.

Bu kafa değişmediği sürece… İstersen memleketin halini düşüne düşüne beyin kanaması geçir, nafile.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/asrin-liderimiz-bu-kafa-sayesinde-dunyanin-en-sansli-siyasetcisidir-3547996/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Emperyalizme kafa tutmanın bedeli!..
15 Şubat 2019

Yıl 1974…
Bülent Ecevit ile Prof. Necmettin Erbakan’ın kurdukları hükümet, Kıbrıslı Türkleri Rum çetelerin soykırımından kurtarmak için tarihi “Barış Harekatı”nı yapıyor.
★★★
Bu karara başından itibaren karşı çıkan ABD, harekatın başarıyla sonuçlanmasının ardından ambargo kararı aldırıyor.
Amaç, söz dinlemeyen iktidarı cezalandırmak ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) caydırıcı gücünü kırmaktır.
Askeri araç-gereç ve ekipman kısıtlamasıyla başlayan ambargo öylesine boyutlara ulaşıyor ki o tarihe kadar bazı sınır karakollarında görev yapan Alman çoban köpeklerinin gönderilmesi bile durduruluyor. TSK bunun üzerine öz kaynaklara ve kendi savunma sanayisini geliştirmeye yöneliyor. Bu arada Gemlik’teki Askeri Veteriner Araştırma Enstitüsü’nde sürdürülen çalışmalarla, halk arasındaki adı Karabaş olan Kangal köpeklerinin de aynı görevi başarıyla yapabilecekleri kanıtlanıyor. Böylece Kangallların ünü, Türkiye sınırlarını aşarak dünyaya yayılıyor. Hatta daha önce “Bu köpekler eğitilemez” raporu veren Amerikalılar bile, kendi ülkelerinde Kangal çiftlikleri kurmaya başlıyor!
★★★
Ecevit, uyguladığı onurlu dış politikadan vazgeçmeyince, emperyalizm ambargoyu kumpasa dönüştürüyor.
Ülkede benzin, margarin ve tüpgaz sıkıntısı baş gösterince, uzun kuyruklar oluşuyor. Kumpasa karşı birlik ve bütünlük gerekirken, iş dünyası yangına körükle gidip, tam sayfa gazete ilanlarıyla Ecevit’e karşı tavır alıyor.
Ve margarin karaborsaya düşüyor!..
★★★
O yıllarda tek kanaldan siyah-beyaz televizyon yayını yapan TRT’de çalışıyorum.
Günün birinde İstanbul Mali Polisi, margarin karaborsacılarına baskın düzenleyeceğini bildirince, TRT“den ben ve kameraman arkadaşım operasyonu izlemekle görevlendiriliyoruz.
Önce karaborsacının deposu basılıyor, tavanlara kadar yükselen tonlarca margarin kolilerine el konuluyor.
Ekipler daha sonra karaborsacının aynı zamanda depo olarak kullandığı evine yöneliyor.
Ama o da ne?
Evde margarin yerine, ağzına kadar zeytinyağı dolu çok sayıda kavanozun depolandığı ortaya çıkıyor.
Dayanamayıp karaborsacıya soruyorum:
“Zeytinyağını da karaborsa için mi stokluyorsunuz?..”
Adam gülüyor.
“Hayır!” diyor. “Bizim eve margarin girmez. Donmuş yağ kanserojen olduğu için sadece zeytinyağı tüketiriz. Pilavı bile zeytinyağı ile pişiririz!..”
Kendisi yemiyor, ailesine de yedirmiyor ama halka yediriyor!.. Hem de karaborsasını yaparak fahiş fiyatla!..
★★★
Demem o ki;
Bugün de bazı temel tüketim maddeleriyle ilgili sıkıntılar, kuyruklar söz konusu.
Yıllarca Ecevit’i ve CHP’yi karalamak için kullanılan kuyruklar, üretim politikalarındaki yanlışlar sonucu değil, merhum Ecevit’in emperyalizmin buyrukları karşısında eğilip bükülmemesi ve Kıbrıslı Türklerin canlarını EOKA çetelerine teslim etmemekte direnmesi sonucu yaratılmıştı.
Günümüzdeki sıkıntıların nedeni ise üretimde planlama anlayışının rafa kaldırılması!..
Yani arada dağlar kadar fark var!..

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/ugur-dundar/emperyalizme-kafa-tutmanin-bedeli-3535226/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Veee…
369,68!

Sorma nereden bildiğimi, indikatörleri…
Göz gülüm göz, gören göz…
Kılavuz istemez!

SEN…
Hiç olmazsa sen anlayabiliyor musun KORKULARIMI, endişelerimi?

Gelecek korkusu, belirsizlik…
Ümitsizlik, güvensizlik!

Ben elimden geleni yapıyorum…
Bilinmeyeni bilmek, görünmeyeni görmek…
Düşünülmeyeni düşünmek…
Buna rağmen her zaman kalır bir risk…
Ben unumu elemiş, eleğimi asmışım duvara…
Bir kuru can, bir lokma ekmek, sırtım pek, başımda çatım…
Etrafımda dört duvarım, evcağzım evcağzım sen bilirsin halcağzım(!)

Siz olmasanız…
Sizler…
Kimse getiremez beni dize…
En zayıf noktam, en zayıf…
Sizler!

Kimin eli kimin cebinde belli değil, inan belli değil. Belli olan

Milliyetçi yurttaş…
Ödüyor Tayyipgilleri, Türkiyeli aç köpekleri…
Elektriğini, suyunu…
B.kunu püsürünü. Biri yer biri bakar…
Kıyamet bundan kopar!

Jack ile yürüyüşten geliyorum, geberdim…
Hala yok bir haber. İnan hayırlıysa, hayırlı gelip beni pişman etmeyecekse…
Yemin ediyorum korkuyorum, borç korkutuyor beni.

Karşılığı olacak…
AMA…
Benim bir saniye sonra ne olacağım belli değil…
Çoluğu, çocuğu zora sokmak istemem.

Hiç sırası değildi, BEN kendimi adam yerine koymuyorum ama koyanlar var anlaşılan

El freni, el freni bile yok artık…
Elektronik…
Ananızın bilmem nesinden elektronik çıkmıştınız çünkü!

Araba çok rahat, inip binmesi olağanüstü güzel…
Elektronik dolu içi…
Bilişimci olmama rağmen elektroniği, hele arabada ne çok sevdiğimi bilirsiniz her halde…
PARA TUZAGI…
Zırt, pırt bozuluyor!

Werkswagen derler burada…
Üreticinin…
Kendi sanayi alanında, az biraz dışarılarda, yolda kullandığı bir araba çeşidi…
Maksat…
Kilometre yapmak, kanunen gerekli. Kullanılmış araba, ikinci el araba diye satılabilmesi için…
Hukuki düzenleme, 13 bin kilometrede. Dizel, EU6 yani yok daha yeni bir motor…
Yasak…
Irgalamaz beni, eşek gibi verecekler bana olağanüstü, istisna bir izin…
İşte para…
Oma olmasa ki çok şükür var, iyi ki var AMA nakit meselesi…
Borçtan aklım gidiyor arkadaş, aklım gidiyor…
KORKUYORUM borçtan…
Normalinde ayağımı yorganıma göre uzatırım, sevdiklerim…
Ben ne yiyip içiyorsam O…
Borca girmem, girmek mecburiyetinde kalırsam da…
>>> karşılığı olmayan, üretemeden kazanamayacağım borca girmem <<<
Yani…
Ya karşılığı olacak ya üreterek kazanabileceğim olacak…
O halde neden borç?
Çok basit, nakit…
Nakit artık çok değerli, dikkat etmeli…
Ödeyeceğin faizin içine ederim, elim ayağım her zaman oynamalı benim…
Vereceğim bir kısmını nakit, gerisi taksit.

Bilmiyorum olup olmayacağını…
Haber bekliyorum…
Hayırlıysa beri Allah’ım, hayırlıysa beri…
Hayırsızsa geri!

INAN…
Araba lüks değil, keyfi…
Gerekli, almışken bir kere al, doğru dürüst bir şey al…
Kullan yıllarca, kaza yaptığım araba…
En az daha üç -beş sene idare ederdi beni. 300 bin kilometreye kadar yolu vardı…
Opel’im, 250 bin civarındaydı. Audi rahat 300 bini yapardı. Girip çıktığım yerler…
Yok sadece hayatta değil, siyaseten, özel…
Balıkta nerelere girip çıktığımı bir bilseniz…
Çadır kur falan, YOK yapamıyorum artık…
Öffff…
Ne manzara, in cin yok ortalıkta. Kesip biçseler beni…
Bulamaz…
Kimse beni aylarca!

13:30 / 11:30

Dolar 5,30
Euro 6,00
Çeyrek altın 369,21
Borsa 102837

😊 Sorma, Allah hepsinin yardımcısı olsun. Üzücü olan ne biliyor musun?

Allah kardeşi kardeş yaratmış, kaderi…
Kesesi ayrı…
Çalışabilsem, en büyük derdim…
INAN…
Yemin ediyorum bak, hayatımda maaşımı elime almış insan değilim…
Bir…
Rahmetli zamanı, çalışabilsem…
Sanki dünyaya yeniden geleceğim, en azından sevdiklerime elimi uzatabileceğim yine…
EN BÜYÜK SORUNUM…
Elim, ayağım istediğim gibi oynamıyor…
Oynamıyor, oynayamıyor!

Suriyeliler

Dün…
Çok ilginç bir belgesel izledim, konuyla ilgili…
Suriyeliler, kadınları…
Bir an “biz” geldik aklıma, kadınlarımız…
Suriye’den buralara göç eden kadınların ilk yaptıkları arasında olan ne biliyor musunuz?

Boşuyorlar kocalarını(!)

Bir nevi kültür şokunun etkisi, nasıl ki erkekler bağdan boşalırcasına…
Çıpıldak çıpıldak karı görüp…
Bilmem neleri harama kalkıyorsa, her kuşun eti yenilir sanıyorlarsa…
EVET…
Kadın demiyorum, bilinçli olarak karı diye hitap ediyorum bunlara…
Onlarda…
Herifleri boşuyor, peşin sıra!

Yazmış, anlatmıştım…
“Kocam çok kaba, benimle ilgilenmiyor, bana çiçek almıyordu”
Artık boşandılar, alıyorlardır bol bol çiçek artık ona…
Yakından ilgileniyorlardır…
Yiyordur değişik değişik ya…k(!)

Erkeği geç…
Ama kadın kudurmaya görsün, kadın sakin ola ki kudurmasın…
Azmasın…
Fatih, İstanbul’un “pek nezih” bir semti…
Suriyeli doldu…
Alman…
Nasıl ki istemiyor bizi, şaşmadık değil mi?
Türkiyelisi, Türk’ü istemiyor Suriyeliyi!

Hep diyorum insan…
Bir kadın için hâkli gerekçeler arasında şiddet, şiddet olabilir…
Manen, madden…
Ruhen ve fizikken gördüğü bir şiddet. Herkes dayanmaz buna, dayanmak zorunda da değildir…
Ama kocam kaba, kocam benimle benim beklediğim şekilde ilgilenmiyor…
Kocam beni aldattı…
Bir başkasına bacak açmaya mazeret olamaz, OLAMAZ YA!

Sonra…
Her toplumun ama doğru ama yanlış örf ve adetleri vardır, gelenekleri, görenekleri…
Sen…
Bağdan boşanırcasına bunlara adapte olamazsın ki…
Sonra…
Sonra var bir madde daha, çok ama çok önemli…
Onlar…
Tayyipistanda, bizler buralarda…
Fark etmez yani…
İnsanız…
Göç etmeye zorlanan bir insan ister nedeni ekonomik olsun ister siyasi…
Şiddet…
Bir insan göç ediyorsa, göç etme sebebi önemlidir…
Hiç kimsenin bu insanları istismar etmeye hakki yoktur…
Hele siyasi, işine geldiği gibi…
İnsan bunlar, insan…
Hele kadınlar, bebeler…
İstismar etmeyelim arkadaşlar!

Ölüyorlar bak ölüyorlar…
Ölümü göze almışlar, anla durumlarını…
Empati kur biraz, düşün bir insan ölümü göze alarak kaçıyorsa…
Vardır elbette çok önemli sebepleri…
Kadın sığınma evlerine kaçanlar gibi!

Not, unuttum bak…
“Büyük dünya liderin” kaşımasaydı Suriye’yi…
Suriyeliyi suçlama…
Kahpedoğan yüz binlerin ölümünden, dört milyon insanın Tayyipistana gelmesinden sorumlu…
Sonra…
Unutma bu uğurda ölen Türk ve Türkiyelileri, patlayan bombaları unutma emi!