PP

Polonya…
Portekiz…
Polonya ile başlayalım, biliyorsunuz adamların başında bizdeki gibi bir bela…
Halk…
Internet üzerinden örgütlenmeye başladı. Maksat…
Kin ve nefrete karşı koymak…
Kinden, nefretten kime gelirmiş bir fayda?

Halk…
Kinden, nefretten, kavgadan…
Acı sözden bıkmış, bıkmış ya!

Portekiz…
Güzel bir tezat Yunanistan’a, biliyorsunuz büyük ekonomik sıkıntılara girmişti ülke…
Hükümet gibi hükümet, adam gibi adamlar geldi başa…
Yok ülke henüz güllük, gülistanlık eğil ama çok iyi bir yolda…
Bayağı bir toparlandılar, bayağı…
Demem o ki kardeşim, halk halksa ve verirse adam gibi adamlarla el ele…
Hiçbir zorluk yoktur ki üstesinden gelemeyesin, başaramayasın…
Hırsızla, arsızla…
Dolandırıcılarla anca buraya kadar, bu kadar!

Haftaya olsun gözün altında!

Kan parası

Demedim mi benim evimde…
Ben…
Yoktur, BIZ VAR diye, biz!

Bakma ben…
Ben, ben, ben diyorum diye…
Biz olmasak, sevdiklerim…
Ben…
Bir hiçim!

Dün dedim evlada, oğlum bu araba var Audi A1…
En küçüğü, dört kişilik. Bize lazım bir aile arabası. Ben…
Senin, sizin görmediklerinizi, düşünmedikleriniz, bilmediklerinizi…
Görmek, düşünmek, bilmez ZORUNDAYIM.

Reklam yapmıyorum, anlatmıştım gerçi ama sonra bir kez daha değinirim neden Audi…
Yeni geldim, evlatla buluştuk dedim yarına gitmeden evvel bir kez daha bakalım alıcı gözüyle, senin de gözün, gönlün razıysa…
Yarına…
Yaparım gerekeni. Bakalım kısmetse!

Yolumuzun üstünde Mercedes, biliyorsunuz son pişmanlık fayda etmez…
Dedim hadi oğlum birde bunlara bakalım…
Bak kardeşim…
Allah belamı versin yalanım varsa, yazıyor çiziyorsam anlatıyorsam bazen özelimi…
Var bir nedeni, O bilir kendini…
Püskülü belam, manyak psikoloğum onun için, biliyorum merakta…
Biliyorum yüreği ile benimle birlikte…
Ehhh bende onu kendimden bildim, benden…
Haremimden…
Anlayacaksın şimdi…
Anlayacaksın neden yazdım bunları şimdi!

Annem geldi odaya…
“Biliyor musun Önder kim öldü?”
Çocukluk arkadaşlarımdan, yaşıtız yani. Kanser, masada kalmış, Allah rahmet eylesin…
Hatırlamıyorum, hafızam…
Ölüm…
Bana O kadar yakın…
O kadar uzak ki(!)

Arkadaş aklımdan çıkmıyor, üzüldüm…
Allah çoluğunun, çocuğunun yardımcısı olsun…
BILIRIM…
Ölümün ettiğini hiç kimse, hiçbir şey etmez. Çorba…
Biliyor musunuz, uzun zamandan beri yemek yiyemiyorum. Bir iki lokma…
Tıka basa tokum, çorba en güzeli, rahatsız olmuyorum bari.

Gittik Mercedes’e, of ne arabalar…
Neler neler…
YOK, Allah belamı versin yok gözüm. SUV…
Jeep (Cip) misali…
“Baba ben utanırım böyle bir arabaya binmeye!”

Aferin oğlum, aferin…
SUV arabaya neden bakıyorum?
Balığa gideceğim, kısmetse MUTLAKA başlayacağım yine balığa…
Arabada yatmak, yatabilmek için nedenlerden biri, diğeri rahat inip, binmek!

Tıpkı yarından itibaren, kısmetse yine pıka pıkaya başlayacağım gibi!

Her şey nasip, her şey kısmet…
Dün yine geçti sonsuzluğun sözü…
Ulan ne sonsuzlukmuş be?

Diyor valide…
“Çoluk, çocuktan kısıyorsun!”
Haydaaa, çok kızdım ne zaman kistim diye sordum…
“Başkalarına harcıyorsun ama!!!”
Sonsuzluğu kast ediyor, hanımda ikide birde vurur başıma…
Ya size ne, SIZE NE???
Sizden izin alıp da mı alacağım almak istediğimi!

YEMINLE, asla yapmam böyle bir şey…
Değilse fuzuli bir harcama, lazımsa. Örnek evlat, dün gittik monitör aldık…
Ya zaten iki odası var, televizyon en son model. Hem monitör hem televizyon…
Oğlum nereye koyacaksın?
Fuzuli, kızdım ama gene de aldık.

Kadın milleti…
Unutmaz bir, ikincisi kıskançlık bunların fıtratında var…
Özünde!

BEN…
Sizi birbirinize bağlayan, BEN!

Dedim oğluma, biliyorsun sana önem vermesem…
Bir AILE gideri olmasa seni çanta gibi yanımda taşımam…
Gidip alırım alacağımı…
NOKTA

Yazmıştım anlattım, 200 Marklık arabayı…
Çalışmaya başlamıştım yine, çektim altıma bir Porsche…
ALLAHIM…
Ne dedikodular, Wiesbaden çalkalanıyor, Önder altına Porsche çekti…
>>> Kan parasıyla <<<
Sözde rahmetlilerden, sigortadan almışım para…
Çekmişim altıma araba…
Dünyanın en adi orospu çocuğuyum aslı varsa…
Yine hanim, bir sene sonra evlendik…
Benim bir şeyden haberim yok, ister inan ister inanma…
PsikoAktif çok etkili maddeler…
Bitmek bilmez bir kâbustayım, bir şeyden haberim yok…
SÖZDE…
Rahmetli daha yaşıyorken dost hayati yaşıyormuşum onunla(!)

Doğrudur…
Hayatimin her döneminde en azından iki kadın vardı yanımda, en azından iki…
Ama hanim ile ASLA!

Neden anlattım şimdi bunları size?
Anla insani diye, ANLA…
Sevdiklerim, kalbimde olanlar…
İster diri ister vefat etmiş olsunlar, birincisi onlar BENIM…
İkincisi…
İki haliyle de ben O insanlardan mesulüm, onlar bana can…
Bak gör, kısmetse o araba gör bak ortalıkta dolaşan lafları…
Beni etkilemiyor, sevdiklerim, kalbimde olanlar her nedense etkileniyor ama…
Bir ömür çalışmışım, bu günlerin geleceğinin bilicinde…
Yeri geldi biriktirdim yeri geldi har vurup harman savurdum…
Yaşadım…
Ve yaşattım AMA ne kimseye bir kuruş taktim…
Ne yapacaksam bir şey…
Sordum, danıştım…
YAPTIM…
Sevdiklerimle ilgiliyse, sormadan, gönül…
Rıza almadan benim bildiğim asla bir şey yapmadım.

Allah…
Kardeşim Allah herkese gönlüne göre verir…
Hep böyle dua ederim, bizi senin yolundan ayırma…
Beni ve benden olanı koru Allah’ım…
Nasip edeceksen bir şeyi, beni, bizi pişman ettirme…
Gönül rahatlığıyla yaşayabilelim, nimetlerinden faydalanalım.

Kimseyle yoktur bir alıp, veremediğim…
Kimsenin de…
Benimle, sevdiklerimle olmasın!

Not:
Kara kara düşünüyorum, nasip ederse…
Kardeş, kocası, DayDay, Dada…
Yeni aldılar gerçi, tercihleri Japon’dan yana oldu…
Allah…
Onlara, evlada, herkese daha da iyisini, güzelini nasip eder inşallah!

Audi, Mercedes, BMW…
Her birinin var kendine göre bir imajı…
Audi, ortası ve ben hep ortayı tercih eden birisi olmuşumdur…
İnsanda ve eşyada kalite, mümkünse…
Mümkünse!!!


indir

Ve çekirge bir sıçrar, iki sıçrar…
Sonunda yakalanır!

Dolandırıcı…
Duygularına, ümitlerine, hayallerine hâkim olduğu an…
Seni…
Kayıtsız, şartsız ele aldığı, sana bütünüyle hâkim olduğu andır…
Oyuncaksındır artık onun elinde, istediği gibi yönetip, yönlendirdiği bir oyuncak!

Mantığın…
İnsani sağduyun devre dışında kaldığı an, SEN…
Hayaller, umutlar diyarına doğru yola çıktığında…
Sormaktan, sorgulamaktan artık vaz geçersin…
SEN artık kendini ona tamimiyle teslim etmişindir!

Ve…
Dolandırıcı, Hackerler gibi, dolandırıcı başarılı bir yöntemi tekrarlamaktan vaz geçmez…
Vaz geçmez, taaa ki yakalanana kadar…
Victor Lustig’de de…
Öylede olmuştur, Eyfel Kulesini ikinci bir kez satılığa çıkardığında bir kadın…
Kadın duygusallığı, hissiyatı onu ele vermiş….
Amerika’ya kaçmak zorunda kalmıştır…
😊
Ve insan…
İnsanız sadece insan, hırs…
Kazanma, daha çok kazanma hırsı gözümüzü kör eder. El Capon…
Victor Lustig’in tuzağına düşer. Yok…
El Capon’u anlatmayacağım size, makalenin kapağından da anlaşılacağı gibi…
HALA…
Geçerliliğini koruyan, sizin, bilgi ile, SOMUT VERILER eşliğinde…
En azından öyle umut ediyorum, sizleri bilginin gücü eşliğinde dolandırıcıların…
İnsan psikolojisinin…
EN TEMEL, en insani yönleriyle tanıştırarak koruyacağını umut etmek istiyorum. Bu yüzden alıyorum bunları kaleme, bilin, öğrenin…
Kanmayın, aldanmayın diye!

Tabii…
Bu yazı, her zamanki gibi, her şeyde olduğu gibi hem kötü…
Hem iyi anlamda kullanılabilir, kişiye bakar, insana…
BEN…
İyi niyetle alıyorum kaleme, cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşeli olduğunu bile bile!

Evlat ile buluşup araba aramaya gideceğiz, bugün yârin, belki haftaya. Araba lüks değil benim için, bir gereklilik, ihtiyaç.

Hatırlıyor musunuz Popülizmi…
Hani gazeteciler için yazmaya başlamıştım…
> bilimsel bir çalışmaydı <
SOMUT VERILER…
Unutmadım, devam ediyor ufak ufak. Vaktim oldukça…
Bak kardeşim…
Üstünde oturduğum > dal < gerçekçilik dalı, incecik…
Sicim gibi…
Ben ki oturduğum dalı, zaten kiloluyum, yok şişman sayılmam, var birkaç kilo fazlam…
Ben…
O dalı hiç kendi ellerimle baltalar miyim?
Yazıyorsam, yayınlıyorsam bir şeyler…
HER TÜRLÜ…
Denetime karşı koyabilmeli, koydu, koyuyor…
Koyacak!

Karanlık üçgen nedir bilir misiniz?
Her popülist bir dolandırıcı mıdır…
Veya her dolandırıcı bir popülist olabilir mi?

Değildir, olamaz…
AMA…
Öyle tipler var ki, karizmatik…
Karakteri bozuk…
Allah kimseyi karşılaştırmasın böyleleriyle, şeytan çarpmışa dönersin…
Haberin olmaz!

Karanlık üçgen…
Psikolojiden türeyen bir kavram…
Üç özelliği vardır, her kişi yani dolandırıcı…
Dolandırıcı ve belki popülist…
Her üç özelliğe birden sahip midir?
Değildir şüphesiz AMA…
Karşımızdaki yaratıklar her üç özelliği de üzerlerinde birleştirmişlerdir:

a) Psikopati
b) Narsisizm
c) Güce tapmak, güç sahibi olmaya inanılmaz bir azim(!)

Ya İzmirlim, Allah’ın aşkına

Kara Mediha’nın bir sözü vardır:
“Yukarıda bir delik, aşağıda bir delik!”
NOKTA

Seçimin hal’i…
15 Şubat 2019

Tanzim satış kuyruğunda bekleyen vatandaşlarımıza mikrofon uzat, geçmediğin köprüye, girmediğin tünele, uçmadığın havalimanına senin cebinden kaç milyar lira ödeniyor diye sor?
Bilen çıkmaz.

Avrasya tüneli nerede diye sor?
Bilen çıkar mı?

Ama, domates kaç para diye sor?
Şıkır şıkır sayar…
Tanzim satışta 3 lira.
Markette 3 lira.
Pazarda 4 lira.

İstersen komple sıralasın sana…
Patates 2 lira.
Soğan 2 lira.
Patlıcan 4.5 lira.
Biber 6 lira.
Kablolarına kadar yağmalanan Türk Telekom’da milletin kaç milyar dolarını hortumladılar diye sor?

Algı sınırı’dır bu.

Mesela, kulağımız 20 ila 20 bin hertz arasını duyabilir. 20’den azsa, 20 binden çoksa, duyamaz. O sırada ses vardır ama, algılayamaz.

Gözümüz de öyle, sadece 400 ila 700 nanometre arasındaki ışığı görebilir, sınırlarının dışında kalan kızılötesini, morötesini göremez. Uzaktan kumandanın düğmesine basarız, televizyon şak diye açılır, şak diye kanal değişir, o sırada ışık gider televizyona, algılayamayız.

Bu nedenle… Akp’nin tanzim satış çadırları, zannedildiği gibi Akp oylarına zarar veren ilkel uygulamalar değil, tam tersine, Akp’yi güçlendiren, seçmenin algı sınırına yönelik mitinglerdir.

17 senede 2 trilyon doların çarçur edilmiş olması, devletin 60 milyar dolarlık varlığının satılmış olması, 450 milyar dolar borç olması, sayın ahalimizi ırgalamaz, bu rakamlar algı sınırının dışındadır.
Ama… Domatesin 6 liradan 3 liraya indirilmesi, soğanın 5 liradan 2 liraya indirilmesi, sayın ahalimizin nazarında büyük bir başarıdır, adeta kahramanlık hikayesidir.

(Geçen ay “finansal okuryazarlık araştırması”nın sonuçları açıklandı. Türkiye’de dört gençten üçü “enflasyon” kelimesinin anlamını bilmiyor. Gençlerimizin yüzde 84’ü, ülke ekonomisiyle alakalı bilgi sahibi değil, ekonomiyle alakalı haberleri takip etmiyor. Buna mukabil, her iki gençten biri “parasını iyi yönettiği”ni düşünüyor.)

Halk Tv, Fox Tv seyredenler, Sözcü, Cumhuriyet, Yeniçağ okuyanlar, gündemi bağımsız medyadan takip edenler ne dediğimi belki tam olarak kavrayamayabilir.
Lütfen açın yandaş medyayı…
“Fiyatlar yarı yarıya düştü.”
“Sebze ucuzladı.”
“Etiketler hafifledi.”
“Marketler dize geldi.”
“Fiyatlar hormonluymuş.”
“Ekonomik tetikçilere tokat.”
“Ekonomik teröristlere tokat.”
“Devlet düşmanlarına tokat.”
“Üst akılın tezgahı tutmadı.”
“Dış güçlerin oyunu bozuldu.”
Bangır bangır bu pompalanıyor.

Tanzim satış çadırları, algı sınırına yönelik psikolojik faaliyettir.

Büyük oyunu gördüğünü zannederken, aslında burnunun ucunu göremeyenleri hedef alan… Chp seçmenini kazanmayı değil, Akp seçmenini konsolide etmeyi amaçlayan, planlı seçim kampanyasıdır.

Ve ne hazindir ki…
Domatesin 6 liraya sıçradığını anlatan, habire bunu anlatınca iktidarın oy kaybedeceğini zanneden muhalefet, aslında o çadırlara kendi elleriyle domates kasası taşıdığını anlamıyor maalesef.

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/secimin-hali-3535508/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

>>> ! <<<

İki insan arasında güven tahsis edildiği andan itibaren…
İkisi birden ayni hikâyenin anlatıcısı, savunucusu olurlar…
İnsan denilen varlığın en zayıf anı…
Kendi aptallığının, saflığının farkına vardığı andır…
Çok az insan kendine aldatıldığının, kandırıldığının itirafında bulunabilir, evet…
Burası önemlidir…
Bırak bir başkasına kandığını itiraf etmeyi, kendine bile itiraf etmekten çekinir…
VE…
Yalanın, dolandırıcılığın bir paracı haline gelir!

Maria Konnikova kimdir bilir misin?
Harvard ve Cambirdge mevzunu…
Çağımızın en önemli psikolog, gazeteci yazarlarından birisidir…
Onun tespitidir yukarıda tercüme ettiğim.

Pekiii…
Victor Lustig kimdir bilir misiniz?
Tarihe…
Dünya literatürüne Eyfel Kulesini satan adam olarak geçmiştir…
Dünyanın en centilmen, asil, kibar dolandırıcısı olarak geçer…
Şüphesiz…
Recep Tayyip Kahpedoğan kibar bir insan değildir, kaba saba bir Kasımpaşa ayısıdır…
Ancak…
Ananı allayıp, pullayıp tekrar babana satan yaratık olarak…
Vatan ve milleti pazarlayan bir din simsarı olarak en azından Türkiye Cumhuriyeti tarihine geçeceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

İtiraf et artık, itiraf et en azından kendine…
Dürüst ol, gerçekçi ol…
Kandırıldın, sana hayal satan bir pezevengin ortağı oldun…
IYI bir dolandırıcının en büyük özelliği…
Hayallerini, isteklerini sezinleyerek…
Hayallerin, isteklerin doğrultusunda sana…
Hayalleri…
Gerçekmiş gibi sergileyebilmesidir, sende o duyguyu yaratıp, yaşatabilmesidir!

Eğer aklımdan geçmediyse Allah belamı versin

Dedim bunlar şimdi teşekkürde eder…
Nitekim ettiler de!

Onlarca yıldır dedem “yönetiyordu” bu memleketi…
Dedem getirdi bizleri bu hale, soğana muhtaç…
Kuru bir dilim ekmeğe…
En azından Tayyip haberlerinde, Tanzim Satışına…
Teşekkür üzenine teşekkür…
Allah belanızı versin desem, sevdiklerimde içinde…
Allah…
Yüce Mevla’m sizleri nasıl biliyorsa öyle yapsın demekten başkası gelmiyor elden!

Çeyrek altın 368,12 Almanya saati 20:58

Evet, göç etmek…
İyi değilim biliyor musun, hiç iyi his etmiyorum kendimi…
Çok yoruldum, kafa…
2,5 gram…
Duman.

Elimi ayağımı çekmem lazım her şeyden…
En başta sevdiklerimden, göç etmeliyim, en güzeli öte tarafa…
Kimse gel bile demiyor, istemiyor beni…
Halbuki özledim…
Halbuki huzura ihtiyacım var, düşünmemeliyim…
Kafamda sürekli hesap kitap…
Ne, nereye yatacak. Nasıl yetişecek…
En kötüsü kaldım arabasız, elim ayağım. Aklıma geldi demin, hemen kaza sonrası…
Hastaneden çıkıp ehliyetimi geri verdiklerinde…
200 Marka almıştım bir araba, nerelerden nerelere…
Düşünebiliyor, hayal edebiliyor musun iki yüz Marklık arabayı, elde yok avuçta…
Çok şükür Allah’ıma çok şükür bu günlerime…
Ama güven…
Kendime, kalmadı. Orospu karıdan beter oldum, saniyem uymuyor saniyeme…
INAN…
İnan buna bir erkeğin başına gelebilecek en kötü şeylerin başında gelir…
Çalışamamak…
Kenardakiler eridikçe, bende eriyorum günden güne. Biliyorum, biliyorum ya…
Getiremeyeceğim geriye!

Takma beni kafana, Allah büyük…
Ben…
Sığındım ona, her gecenin bir gündüzü…
Her gündüzün, aydınlığın olur bir karanlığı. Neler atlattı bu aile…
Elbette bu günlerde gelip geçecek…
Önemli olan…
Sevdiklerim, sizler ayakta olun, iyi olun…
Bende iyiyim o zaman, dert bitmez, bitmez…
Hayat dediğin böyle…
Kimine kavun kimine kelek. ALLAH…
Elbette bu çeyreği görecek VE eminim elini uzatacak.

Türkiye’ye telefon etmek istemiyorum, zaten ben etmiyorum…
Valide…
Allah yardımcıları olsun, bizler var ya buralarda, bizler krallar gibi yaşıyoruz…
Bizimki de dert mi, sıkıntı mı…
INAN, yürektendir duam, bakma evvel yazdıklarıma, kızgınlığımdan, öfkemden…
Allah cümlesinin yardımcısı olsun, onlarla birlikte bizimde sevdiklerimize…
İçler acısı, durumlar vahim…
Duydukça, dinledikçe bu orospu çocuklarını…
Hele hele yok mu O piç, maliye bakanıymış sözde…
Kendime sormadan edemiyorum…
Bunlar hangi ülkeden söz ediyor, hangi yaşantıdan…
Benim mi tersim döndü yoksa onlar mi şaştı…
BILMIYORUM…
Ne doğru ne gerçek ne yalan…
Ne hayalden ibaret…
Bilmiyorum gülüm, bilmiyorum!

Canım çok sıkkın, barda şişeler…
Mide…
Kabul etmiyor bir yudum bile, gitti…
Midede gitti, gelir mi geriye…
Bilmiyorum…
Bir ben…
Bir ben gidemedim, göç edemedim, kök saldım bu affedersin amına koyduğumun hayatına…
Bir yere kıpırdayamıyorum, çakıldım kaldım…
Geride…
Geride kaldı anılar, geride…
Bir ben göç edemiyorum, bir ben…
Bir biz, bir sevdiklerimiz…
Allaha emanet ol, Allaha emanet olun…
Hepiniz!