Şimdiye kadar hangi yalanıma şahit oldunuz?
Siyasi öngörülerimde yanılmış olabilirim ama özelimde veya duygusal yaklaşımlarımda neyime rastlamış olabilirsiniz ki, hangi yalana veya dolana, kandırmacaya?
Bir yüzüm çok yönüm var, ayakta duramıyorum ama saniyeler içinde dünyayı dolaşabilecek birisiyim…
Sadece bu olsa ki beni tanıyanlar bilirler, bir an önce buradayım bir bakmışın saatler sonra > fizikken < dünyanın bambaşka bir yerinde!
Ruhum dediğimde yalan söylemedim!
Nefret ederim insanın soytarısından, yine nefretliktir benim için insanın çok bilmişi…
BENIM diyeni…
Sen, bensen, sadece ben, sadece ben biliyorum, sadece benim doğrularım diyebiliyorsan…
İnsanlar arasında ne işin var?
Oturalım konuşalım…
Bilmediğimi bilmek, bilinmeyeni bildirmek beşerler arasında bin yıllardır alışılageldik bir uygulama değil midir? Güven böyle tahsis edilmez mi?
Gözün gördüğü, beynin algıladığı yanıltabilir, bilimsel yanım bunun bilincinde olmakla birlikte insan yanım, yaşadıklarım, evet bizzat yaşadıklarım, şahit olduklarım, tecrübelerim hani deneyimlerim…
O küçücük beynin alır mi senin?
Okumak öğrenmenin bir yoluysa, yaşayarak şahit olmak, şahit olduklarını görüp, algılayıp > değerlendirebilmek < ve ders çıkarmak başka bir yol ve yöntemdir. Basit yanlış kelime, sade, saf, hani gökkuşağının ucunda umut edilen mutluluk, zenginlik ve refah, saadet saflık, sadelik ve temizlik ki ruhun ve bedenin, işte o uçta gömülü, aramak ve bulmak. Sadelik, saflık salaklık demek değildir, aksine bir hayat anlayışı, az ile yetinebilme. Örnekleyelim isterseniz; aile içi şiddet mesela… Siz… Şiddetin çok yönlü ve değişik şekiller alabileceğinin bilincinde misiniz?
Yok, hiç fark etmez fiziki şiddet, psikolojik şiddet…
Siz…
Şiddete maruz kalana VE esas şiddeti uygulayana bakınız… Dedim ya aile içi şiddet, eğer sizi bir zamanlar > gerçekten < sevmiş biriyse size uygulayabileceği şiddetin ölçüleri sınırlıdır. Bir çerçeve içinde hareket eder, ötesine gidemez kalbi engeldir. Esasen duygusal veya herhangi bir bağı olmayanın şiddetinden korkmalıdır insan, uygulayanın şiddeti sınırsız olabilir.
Siz…
Bizzat şiddete maruz kalmış olabilirsiniz, belki sizi bir zamanlar seven veya halan seven birisinin şiddetine. Peki, …
Siz…
Size “yakın” olmayanın şiddetine maruz kalıp, bizzat yaşayıp gördünüz mü? Gördüyseniz…
İnsan ruhunun kenefine girip çıktınız mi?
Hani fantezi dedikleri, hayal gücü, yok illa cinsel fantezilerden bahis etmiyorum. O da bir yöntem, haz almak, değişik şeylerden hoşlanmak. Orada da var şiddet ama şiddetin, şiddeti doğurduğunu, şiddettin sinirsiz olabileceğini, hayal gücünüzün yetmeyeceğini AMA başkalarında hayal dahi edemeyecek kapasitelerin “saklı” olduğunun bilincinde misiniz?
Saklı, gizli…
Bilinçaltı…
İnsan zaman içinde değişebilir mi?
Sen…
Kendine karşı dürüst ol, sen on – yirmi sene önceki sen misin?
Kafesler, çekmeceler, kalıplar…
Genellemeler…
Farklılık arz etmek, farkındalık yaratmak, farklı olmak, karakter…
Ey anam ey, gözünü sevdiğiminim görgüsü, yetiştiğin ortam, çevren…
Görüp – geçirdiklerin, eğitimin ve illa görgün, benliğinin, kişiliğinin temeli…
Bu temel üzerine inşa ettiğin insan, sen, seni sen eden…
İnsan, hayvan, hayvandan aşağı ve insan evladı olan!
İnsansa mevzu bahis olan…
Genellemelerden kaçınıp kişiye özel yaklaşmakta fayda var.
Spitzbergen…
Daha önceleri değinmişimdir bu konuya, arşivlerim meydanda…
Tohum…
Tohuma toprak gerek. Tohum toprağa düşecek ki yeşersin, büyüsün, beslesin…
Tohum ki öz…
Toprak ki ana, severim bu benzetmeyi, tohum erkekteyse toprakta ana, kadın…
Ne tohumun özü kaldı ne toprak eski toprak. İkisinde kirletmeyi başardı insan…
Dürüstlük erdemdir her insanda olmayan…
Mertlik ki Türk erkeğinin özüneydi bir zamanlar, kalmadı, öldü diyebileceğimiz kadar azaldı. Aslında korunma altına alınması gereken bir tür, yok olmaya yüz tutan türler arasında. Spitzbergen bu yüzden kurludu. Gün gelir lazım olur diye, her ülkenin kendine özgü bitki örtüsü, insani, karakteri, özü…
Genetiği değiştirilen sadece bitkisel örtü değil ki, insanında genetiği ile oynadılar, oynuyorlar. Bak lazım oldu, Suriye’de yıllardır, Erdoğan’ın da desteği ile savaş var, tar.im yok olma sürecinde, haliyle tohum kalmadı, öz bitti. Şimdi Spitzbergende olan Suriye tohumu Meksiko’da yetiştiriliyor ki savaş sonrası bu tohumlar Suriyelilere iade edilebilsin. INSAN kardeşim insan, tüm mesele insan olabilmekte.
Güzelmiş, çirkinmiş bana ne? Derdim insan, en güzeli insan evladı olan…
Benim olan, ömür boyu benimle olan…
Mutlaka okumanız dileği ile:
http://www.sozcu.com.tr/2017/yazarlar/soner-yalcin/gdolu-turkler-1752608/
Psikoloji, sosyoloji mesleğim değil, özel ilgi alanlarım…
Genellemelere karşıyım, görmem lazım, izlemem lazım ki bileyim, emin olayım AMA…
Mesela at resimleri, deniz, dalgalar, sırtı dönük olmalar…
Renkler, özellikle renkler, pasteller…
Müzik zevki, siyasi duruşu, okudukları, varsa kütüphanesi…
Anlattıkları, paylaşımları bana uzaktan uzağa veya bazen yakından o insan hakkında bilgi verir…
Bir nevi kanaat oluşur AMA yetmez, yetmez, yetmez…
Son tahlilde insan denilen o kadar değerlidir ki ne hayat ile oynanır ne çok yakından tanımadan, bilmeden, emin olmadan, gözlerinin içine bakıp, yok gözler yalan söylemez diye bir şey yok, yüzdür yalan söyleyemeyen, karar veremez, vermemelidir insan. Uzaktan uzağa davulun sesi hoş gelebilir, git yakınına, dur yanına, dayanabiliyorsan eğer!
Dedim ya uzaktan uzağa davulun sesi hoş gelebilir…
Dönelim o pezevenge, piçe, babası beli olmayana, kansıza, soysuza…
Askeri ücret neydi?
Brüt: 1777,50 TL
Net: 1404,06 TL
Öz, öz kardeşim öz…
Mesele ne anayasa ne başka bir şey mesele özde, insanda…
İrdelenmesi gereken, iyice anlaşılıp idrak edilmesi gereken konu ve soru:
Türkiye Cumhuriyeti’nde siyaset neden ve niçin yapılır?
Nedeni ki dürüst ise insan bellidir…
Niçinine gelince, en azından Atatürk sonrası, kısa bir istinsah dönemi Kara Oğlan…
Güç ve para için!
İstisnasız güç ve para için…
Recep Tayyip Erdoğan, ah ulan ah yürekli bir savcı, yürekli bir > milletvekili < olmalı ki soruşturma açsın, cevaplanması şartı ile, ısrarla cevaplanana kadar peşinden koşsun, soru önergesi versin…
İddia değil, güvenilir kaynaktan…
Pazarlamacı piç…
Hem de…
Kırmızı meşin, para peşin…
Orospunun dölü dakikada, TEKRAR dakikada on bin Dolar kazanıyor…
On dakika bir yerde konuşma mı yapacak, pesin para 100 bin dolar cebinde…
Yazar – çizer “takımının” son zamanlarda AMA özellikle Sayın Bekir Coşkunun bir sorusu oluyor(du)…
NEDEN geçmiş siyasetçiler sesini yükseltmez bunca yalan, dolan ve pazarlamacı taktikleri karşısında?
Yanıtı…
Yedide saklı, yine arşivlerimi sağlık veririm, hep şüphelenmiştim artık BILIYORUM…
Uzan grubunun stratejisi, şantaj ve baskı!
Fizik…
Metafizik ki insanda ruh, özü, düşünceleri, karakteri, ahlaki…
Benim için asil olan fizikten mada metafiziği insanın, iç güzelliği, gerçek yüzü!
Bu…
“Uzun” bir süreliğine son yazım olacak, yârin yazmam kesinlikle mümkün değil, Salı günü gidip de girebileceğim, girip ama sağ salim çıkabileceğim biraz şüpheli bir seyahate çıkıyorum.
Unuttum: Yeni bir strateji, kendinden emin olmak, kazanacağından ki bence önceden belli. Bu zihniyet kendiliğinden gitmez, gitmeyecek!
İkinci referandum, Avrupa Birliğine girelim mi girmeyelim mi?
Herifler sanki seni istiyor!
Ne sen ve evet maalesef ne bizler bu topluluğa, olgunluğa, kültüre yakışan, yakıştırılan bir zihniyete, kafa yapısına sahibiz!