Galiba kimsenin umurunda değil Önder…
Allah belamı versin yalanım varsa…
Dükkâna adımımı attım koşturmaca, iki kez kısa kısa girdim…
Bir şeyler karaladım, yallah sokaklara…
Sokak sürtüklerini geçtim hem valla hem billa…
“Oğlum yürüyerek gitsene!”
“Çok sıcak”…
“Oğlum dada kızacak, yürüyerek git yüzme havuzuna”
“Olsun biraz küfür eder, kızar ama götürür beni, denemeye değer!”
Öyle de oldu, küfür etmedim gerçi ama götürmek zorunda kaldım.
Yoruldum, vallahi billahi bir an sırtım yatak, başım yastık görmedi…
Sütçü beygirleri gibi ayakta uyuyacağım…
Akşamları nerede yattığımı bilmiyorum…
Nefes nefese sadece koşturma, gittim geldim hastaneye adam bekliyordu…
Doğru Oma’a…
X akşama, inan gözleri zor açık tutuyorum. Belki…
Senin umurundaydı, belki…
Hastane, yok bir şey sadece Einweisung götürdüm, dün telefon ettiler…
Getirmezsen 5 gün içinde özelden fatura. Önder’de de o kadar çok para var ki…
Bir o eksikti.
Şans mı, yazgı mi?
Göreceğiz hangisi, gerçekten ölümümü merak eder oldum, acaba nasıl can vereceğim?
Heyete girdim, yetmedi Frankfurt’tan özel adam getirdiler, bilirkişi…
Bir kişi…
Bir doktor tesadüfen evraklarımı görüyor, göz atıyor, ilgisini çekiyor…
Okuyor araştırıyor VE bu geçmişle bu adam bir daha nasıl açılır diye kendine soruyor…
Sırtı yarığım, sırtı yarık…
Karni yarık ne ki yanında?
Belkemiği kalbin önünde, hatırla yazmış, anlatmıştım sana 3 doktor…
Sadece üç bu ameliyatı gerçekleştirebiliyor koca Avrupa’da…
Çok uykum geldi, çok yoruldum…
Kısmetse akşama.