Varoşlarda büyümedim, sokaklarda

Aksine…
Annem olsun babam olsun hep beni sarıp – sarmaladılar, koruyup kolladılar…
Öyle ki…
Annem beni kız gibi yetiştirdi desem, yeridir, yeminle yanlış olmaz.

Zaten çıt kırıldımın tekiydim, sağlığım…
Ak ve al yuvalarım…
Çocukluğumdan beri çekerim ve çektiririm.

Ancak…
Sen istediğin kadar koruyup kolla, Allah yazmadıktan sonra…
Gelir gelecek başa…
Sen değil…
Önce Allah koruyacak, Allah kötü yazılar yazmamış olacak.

Hayat…
Yeri geldi dört köşe etti beni, yatırdı yuvarladı…
Rabbim…
Baktı bu kul çok azdı…
Tekme tokat beni falakaya yatırdı…
En güzeli, gerçekten en güzeli. Her seferinde ya her seferinde…
Sonrasında tutu elimden kaldırdı.

Yüksek yüksek tepelere de çıktım…
Varoşları ve yaşam şartlarını da tanıma fırsatım doğdu…
Anlayacağınız hayatım oldukça alacalı karaçalı geçti.

Sokakların, arka sokakların, karanlık köşelerin…
Varoşların şaşmaz bir kuralı vardır…
Şaşmaz bir kural…
Hayat mücadelesinde yaşamsal.

Hz. Isa’nın öğüdünün aksine…
Sana, yanağına vurana öbür yanağını da uzatın aksine…
Sana vurana, sana kötülük yapmaya çalışanı anasından çıktığına > öylesine < pişman et ki…
Et ki olsun hem ona ders hem başkalarına…
Kural bu, şaşmaz yatmaz kaide!

Sayın Soner Yalçın Beyefendiye yöneliktir bu yazdıklarım…
Efendim bizzat yaşadıklarım, tecrübelerimden bir özettir bu…
Benim sürekli bir yaşam tarzım olamaz, değildir de zaten…
Yeri geldiğinde, mecbur kalırsam…
Ancak o zaman(!)

Siz olun, ben olayım, bizler olalım…
“İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir” özdeyişinden yola çıkarak…
Doğru olandan, dürüst olandan bu yoldan ayrılmadığımız sürece…
Etseler de bizleri doğurgumuzdan pişman…
Biz(ler) doğruyuz Efendim, biz(ler) dürüstüz…
Kul bilmese bile değerini, eminim ya eminim…
Allah sonunda verecek mükâfatımızı, ereceğiz muradımıza…
Eninde sonunda!

FETÖ artıkları
13 Şubat 2018

ABD…
Önemli müttefiki Türki¬ye’yi karşısına alma pahasına PKK/YPG’yi neden des¬tekliyor? FETÖ’ye niye arka çıkıyor?
Bugün… Bu sorunun yanıtını tarihsel süreciyle ele alacaktım. II. Dünya Sava¬şı’ndan sonra -İngiltere’nin de kurnazlığıyla- ABD dış politikası öylesine değişti ki, ilk Savunma Bakanı James Forrestal, “Ruslar geliyor” diye aklını kaçırıp inti¬har etti! Keza… CIA’nın – İran’da Musaddık’ı devirmesi gibi- gizli operasyonlarını yürüten “planlama müdü¬rü” Frank Wisner av tüfeğiy¬le canına kıydı…
O yıllar… CIA kadroları arasında -Sovyetler Birliği’ne bakış konusunda- sert ayrış¬malar yaşandı. Örneğin…
CIA içinde oluşturu¬lan “Team B”/Takım B, silahlanmanın elzem olduğu¬nu savundu. Başında, Soğuk Savaş politikalarını şekillendi¬ren Harvardlı tarihçi Richard Pipes vardı!
Ekibine, ileri de savunma bakan yardımcısı olacak P. Nitze, P. Wolfowitz gibi isimleri aldı. Başkan Nixon’ın “acımasız küçük piç” dediği Savunma Bakanı Donald Rumsfeld de bu ekip içindeydi. (Bugünlerde sık sık Fetullah Gülen’e destek verip, Erdoğan aley¬hine konuşan -Ortadoğu Forumu kurucusu ve baş¬kanı, İsrail destekçisi- ta¬rihçi Daniel Pipes, Richard Pipes’in oğludur!)
Evet…
Amerika’nın gizli tarihini bil¬meden, bugün CIA’nın PKK/ YPG ya da FETÖ’ye neden destek verdiğini kavrayamaz¬sınız.
Bugün bunu yazmak istiyor¬dum. Ama yazdırmıyorlar!
Kim mi?
CIA ÇÖMEZLERİ
Kahraman Mehmetçik…
Türkiye ve Suriye’yi bölmek isteyen emperyalizme karşı savaşıyor.
Aralıksız bu haklı mücadeleyi yazıyorum. Sağından soluna herkesi “yurtsever cephe¬ye” çağırıyorum. Ama…
“Şimdi kardeşlik zamanı” derken aniden saldırıya uğra¬dım!
Önce…
Patronu Amerikan vatan¬daşı olan Işıkçılar tarikatı¬nın yayın organı Türkiye’de yazan Cem Küçük, Osman Kavala ile ilişkim olduğunu yazdı! Birazcık sol tarihi bilen biri, Osman Kavala/ Birikim tayfasıyla yan yana gelmeyeceğini bilir. Tanışmayız bile…
Bitmedi… Ardından…
Turgay Ciner’in yayın organı Habertürk’te ya¬zan Nagehan Alçı FETÖ döneminden kalma hakaretle¬rine yine başladı; bana “faşist lider” dedi.
Zaten:
– Bu ülkede Türk’ü, Türki¬ye’yi savunmak…
– Bu ülkede yurtseverliği savunmak…
– Bu ülkede Atatürk’ü savun¬mak…
“Faşist” olmanız için yeterli!
Nagehan Alçı’dan hemen sonra Cem Küçük saldırısını yine sürdürdü. 17-25 Ara¬lık’tan sonra FETÖ’yü savun¬muşum! Yuh artık! Yalanda sınır tanımıyorlar!
Ama. Meselem bu “kulla¬nışlı çocuklar” değil! Bunlar cahil piyonlar…
Merakım şu:
Arkalarında, “Takım B” yetiştirmesi Graham Ful¬ler gibi CIA görevlileri mi var? (Sahi, Fuller’in FETÖ övgüsü kitaplarını biz yayınlasaydık başımıza neler gelirdi?)
Kim yazdırıyor, kim koru¬yor bu kullanışlı elemanları?
Niye yeniden saldırıya başla¬dılar?
Bir oyun var…
CIA MEDYASI
Şu tesadüf olabilir mi:
Herkes korkarken ısrarla FETÖ’yü yazdık. Sonra, bilgi¬sayarımıza sokulan yalanlarla hapse atıldık. Nagehan Alçı’dan Cem Küçük’e uzanan FETÖ yandaşlarının gerçek dışı yazı ve konuşmaları sebebiyle iki yıl hapiste kaldım.
Şimdi…
Ben… “Mehmetçik’te birle¬şelim” diye yazı üstüne yazı ya¬zarken, “Küçük Nagehanla¬rın” bana saldırıya geçmelerinin bir sebebi olmalı değil mi? İki haftadır Afrin’i yazıyorum. Bu konuyla ilgili yazdıklarıma laf etseler hadi anlayacağım. Hayır!
Yok ben… 17-25 Ara¬lık’ta FETÖ’yü savunmuşum! Yahu, FETÖ mücadelesinde beş isim saysanız biri be¬nimdir! Keza, 17-25 Aralık’tan sonra yazdıklarım SÖZCÜ arşi¬vinde duruyor, akıl dışı yalanlar yazıyorlar…
Kaç kez “FETÖ darbe yapa¬cak” diye yazan benim…
Yok ben… “Kayıp Sicil” adlı kitabımda Erdoğan’ı yazmı¬şım. Yazdım, yine yazarım. Erdoğan’dan mı korkaca¬ğım? İran-Rusya düşmanı, İsrail-ABD sevdalısı FE¬TÖ’nün Erdoğan’a düşmanlığı¬nın sebeplerini yazdım o kitapta ben…
Erdoğan kandırılmasaydı da, FETÖ’nün içyüzünü “Kü¬çük Nagehanlar”dan değil, bizden öğrenseydi! Mahkeme sürecinde bile söyledim: “Erdo¬ğan’ı aldatıyorlar!” Savunmala¬rım Odatv arşivinde duruyor…
Hakikatleri iktidarlara göre konumlanarak yazmadım/yaz¬mam.
Hâlâ da yazıyorum gerçekleri:
FETÖ ile PKK/YPG emper¬yalizmin Ortadoğu’daki iki kuk¬lasıdır. Yazdıklarımı bilmeyen mi var? Yalancı “Küçük Na¬gehanlar” kurnazlık peşinde. Çünkü:
– PKK/PYD ile mücadele¬den rahatsızlar…
– FETÖ ile mücadeleden rahatsızlar…
– Emperyalizm ile müca¬deleden rahatsızlar…
“Yurtseverlik cephesini” bölmeye çabalıyorlar. Şaşır¬tıcı değil. Bunların ideolojik düşünme alt yapısını FETÖ oluşturdu. Stratejilerini Pi¬pesler, Fullerler gibi CIA belirledi.
Ne yazık ki, AKP aldatılmaya bayılıyor! Keza…
Suç, bu açgözlü çocukların eline kalem tutuşturanlarda! Ha¬bertürk’ten Türkiye’ye medya organları Odatv kumpasında da aynı rolü oy¬nadı. Hâlâ utanmadan “Küçük Nagehanları” bize saldırtıyorlar. Bu kişisel bir mesele olamaz. Elbet, saldırıları maksatlı…
Evet, Afrin’in bir de böy¬le CIA’nın açtığı iç cephe¬si var!
Yurt savunmasındayız: Pa¬rayla-yalıyla istihbarat örgütleri¬ne yenik düşenlerle hesaplaşma¬mız bitmeyecektir…
Artık cezaevinde değiliz, elimizde kalemimiz var!
Hodri meydan FETÖ artık¬ları..

http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/feto-artiklari-2216928/

Sildim başladığımı, sildim. Vaz geçtim yazmıyorum, oku anlarsın, oku ulan HAYVAN oku. Bunlar VATAN VE MILLET DÜŞMANI. Milliyetçiymiş… Siktirrr lannn siktirrr git, it!!!

11 şehit
13 Şubat 2018

Saat 11.30
Muammer’i getirdiler.
Kafatasında hasar vardı, durumu ağırdı.
Saat 11.30
Ahmet’i getirdiler.
Dizinden ve sol kolundan vurulmuştu.
Saat 11.30
Osman’ı getirdiler.
Sol uyluk kemiğinden vurulmuştu.
*
1.5 saat sonra…
*
Saat 13.00
Halis’i getirdiler.
Yaşıyordu, kaybedildi.
Saat 13.00
Hasan’ı getirdiler.
Yaşıyordu, kaybedildi.
Saat 13.00
Serkan’ı getirdiler.
Göğsünden vurulmuştu, durumu ağırdı.
Saat 13.00
Servet’i getirdiler.
Göğsünden vurulmuştu, durumu ağırdı.
Saat 13.00
Hayrettin’i getirdiler.
Kafatasında, göğsünde hasar vardı.
*
25 dakika sonra…
*
Saat 13.25
Serkan’ı getirdiler.
Vücuduna şarapnel isabet etmişti.
Saat 13.25
Umut’u getirdiler.
Vücuduna şarapnel isabet etmişti.
Saat 13.25
Burak’ı getirdiler.
Yaşıyordu, kaybedildi.
Saat 13.25
Mustafa’yı getirdiler.
Sağ bacağından vurulmuştu, ağırdı.
Saat 13.25
Özgür’ü getirdiler.
Sağ bacağı darmadağındı, ağırdı.
*
1 saat 55 dakika sonra…
*
Saat 15.20
Hasan’ı getirdiler.
Vücuduna şarapnel isabet etmişti.
Saat 15.20
Ünal’ı getirdiler.
Vücuduna şarapnel isabet etmişti.
Saat 15.20
Koray’ı getirdiler.
Son nefesini vermişti, morga kaldırdılar.
Saat 15.20
Usame’yi getirdiler.
Vücuduna şarapnel isabet etmişti.
Saat 15.20
Mahmut’u getirdiler.
Vücuduna şarapnel isabet etmişti.
*
20 dakika sonra…
*
Saat 15.40
Erdem’i getirdiler.
Son nefesini vermişti, morga kaldırdılar.
Saat 15.40
İlker’i getirdiler.
Son nefesini vermişti, morga kaldırdılar.
*
35 dakika sonra…
*
Saat 16.15
Enes’i getirdiler.
Son nefesini vermişti, morga kaldırdılar.
Saat 16.15
Oğuzcan’ı getirdiler.
Son nefesini vermişti, morga kaldırdılar.
*
3 saat 15 dakika sonra…
*
Saat 19.30
Hamza’yı getirdiler.
Son nefesini vermişti, morga kaldırdılar.
Saat 19.30
Hüseyin’i getirdiler.
Son nefesini vermişti, morga kaldırdılar.
Saat 19.30
Serdar’ı getirdiler.
Son nefesini vermişti, morga kaldırdılar.
*
19 dakika sonra…
*
Saat 19.49
Mehmet’i getirdiler.
Sol ayağından vurulmuştu.
Saat 19.49
Türkay’ı getirdiler.
Sol kulağı paramparçaydı.
Saat 19.49
Osman’ı getirdiler.
Sol koluna şarapnel isabet etmişti.
*
Sadece 9 saatte…
Kaç vatan evladı, saydınız mı?
*
Nereye getirdiler onları bu halde?
Hatay devlet hastanesine.
Kırıkhan devlet hastanesine.
*
Grip olanlara, bademciği şişenlere poliklinik hizmeti vermiyorsun… Çocuklarımız acil servise askeri helikopterlerle getiriliyor, paramparça vücutlarından barut tütüyor.
Kimisinin kafatasına roket parçası saplanmış, kimisinin göğsünü uçaksavar mermisi delmiş, kimisinin bacağını el bombası dağıtmış.
*
Alt tarafı bir devlet hastanesiyle, küçücük bir ilçe hastanesi, sadece 9 saat içinde dalga dalga gelen bu kadar sayıda ağır yaralıyla, bu kadar çeşitli vakayla başa çıkabilir mi?
*
Eminim oradaki hekimler çırpınıyordur ama… Küçücük ilçe hastanesinde “harp cerrahisi” yapılabilir mi?
Beyin cerrahı lazım, kalp cerrahı lazım, akciğeri böbreği göğüs kafesini toplayacak genel cerrah lazım, böylesine ağır hasarlarla karşılaşmış ortopedi cerrahı lazım, göz cerrahı lazım, çene-diş cerrahı lazım, kulak cerrahı lazım, yanık ünitesi lazım, plastik cerrah lazım, psikiyatr lazım.
Üstelik, üçer dörder lazım…
Sen biraz bekle diyemezsin, çocuklarımızın hepsi aynı anda, aynı aciliyetle geliyor.
En başta beyin tomografisi, eksiksiz cihaz lazım, kullanacak uzman lazım, 24 saat kesintisiz hazır olmaları lazım.
*
Bina yapmakla olmuyor.
Hatay devlet hastanesinde daha iki ay öncesine kadar kalp ameliyatı bile yapılamıyordu. Kırıkhan devlet hastanesinin imkansızlıklarını hiç saymıyorum bile.
*
11 şehidimiz vesilesiyle tekrar soruyorum…
*
Askeri hastanelerimiz neden kapatıldı?
*
Ha askeri hekim, ha sivil hekim, ikisi de aynı diyorsan…
Orduda istihkam sınıfı var, yol yapar, köprü yapar, geçit açar, bina inşa eder, siper inşa eder, en önemli silahı iş makinesidir.
Sivil asker farketmiyorsa, neden istihkam sınıfını kapatıp aynı işi belediyelere yaptırmıyorsun?
*
Fetocular askeri hastanelere sızmıştı, o yüzden kapattık diyorsan…
45 bin öğretmen fetocu çıktı, 25 bin polis fetocu çıktı, 10 bin imam fetocu çıktı, Diyanet’i mesela kapattın mı?
*
Bizim gibi belalı coğrafyayla sınırı bulunmayan, terörle savaşla filan alakası olmayan Belçika’da İsviçre’de Portekiz’de askeri hastaneler var. Mantar tabancası bile patlamayan dünyanın en huzurlu ülkeleri İsveç, Norveç, Finlandiya’da askeri hastaneler var. Her ülkede var.
*
Yukarıdaki hazin listeyi dakika dakika tekrar okuyun lütfen, saniyelerin ne kadar kıymetli olduğunu, nasıl bir can pazarı yaşandığını hissederek, kendinizi o evlatların annesi babası yerine koyarak, lütfen sorun…
Askeri hekimlik sistemimiz neden dağıtıldı?
Askeri hastanelerimiz neden kapatıldı?

http://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/11-sehit-2216943/

Yok, susmak ne mümkün? Gel de sus, bil ve bile bile sus, bildiğinden emin ol ve sus(!)

Amerikalıların Vietnam’dan çekilmesinin bir nedeni…
Deneyim sahibi değillerdi…
Ne yaptılar Vietnam’da?

Napalm nedir bilir misin?
Bilmiyorsan öğren! Her şeyi anlatacak değilim…
Evet, böyle bir savaş stratejisi karşında çaresiz kaldılar Afganistan’da olduğu gibi…
Biri kartalsa diğeri ayı, ayı dikildi karşılarına…
Kapı oldu vekalet savaşlarına.

Arşivlerim meydanda…
Proved Weapon ve değeri, anlatmışımdır…
Ne yapmıştı dünya demokrasi ve özgürlük neferleri II. Dünya Savaşı esnasında?
Nagasaki ve Hiroshima(!)

Ne de güzel durur fiziği düzgün bir kadın üstünde…
Bikini…
Bikini adaları, cennetten bir köşe…
Cevirdiler, atom ve hidrojen bomba deneyimleriyle yeryüzü cehennemine!

Ulan şark kurnazı, piç kurusu…
Seni suya götürüp susuz getirirler…
Ne yapmışlardı Saddam’la?

AB(D) önünde…
Kasımpaşa ayısı edası, “kazak erkek” görünümü sökmez, kâr etmez…
Akil lazım, strateji lazım, bilgi lazım, birikim lazım, deneyim lazım…
Önce lazımlığını doldurmayı öğren…
Örgende gel dikil karşılarına…
Oynama milletin evlatlarıyla, canı ve malıyla!

Dün…
Dün arkadaşlar, dün…
Gel de anla!?
Dün Alman televizyonlarında geçti bir haber…
Yapılan bir kamuoyu araştırmasına göre, AKP – MHP ittifakından sonra…
MHP oyları gözle görülür şekilde, belirgin ve his edilir şekilde artmakta!

Yok, kardeşim yok…
Boşuna dememiş atalar…
“Eceli gelen it Camii duvarına işer” diye!

???

Yine askeri donanımı, teknolojiyi bir tarafa bırakmış olalım…
İletişim ve ulaşım yönünden çok gerisin, bilimi ihmal ettin…
“Adamlar” süpersonik uçaklar ile birkaç saat içinde dünyanın bir ucundan diğerine…
Var mı elinde?
Ulan liman…
“Orospu çocuğu”, liman bırakmadın Türk’ün elinde…
Dayarlarsa uçak gemilerini kapının önüne…
Görürsün ananın a.ını!
Kurtarır seni bacıların, türbanlı, türbanlı (!)

En iyisi susayım, burada noktalayayım…
Beyin felci geçireceğim, en iyisi kaybolmak, susmak, susmak, susmak…
Gözleri, kulakları kapamak!

Yalın bir dil ile

Doğma büyüme diyeceğim yalan olacak…
Buralarda doğmadım ama buralarda büyüdüm. Buralarda yaşayan birçok insanın aksine…
Ekonomiden tutun, bilime, bilimden tutun askeriyeye…
Askeriyeden kriminolojiye, oradan siyasete…
Benim gibi bir insanın ulaşabileceği en yüksek dal ve alanlara girme, öğrenme…
Yine birçok makam ve mevki sahibi insanla tanışma ve konuşma fırsatı buldum.

Netice?
Mümkün olan en yalın tecrübe…
Hadi kimi konularda bilgi birikimi demiş olalım…
Sizler…
Kiminle dans ettiğinizin farkında mısınız?

Bu yazı dünkü…
En az üç bilinmeyenli denklem ve Carl Friedrich Gauß eliminasyonu
Başlıklı yazımın devamı niteliğindedir.

Uyarmaktan, anlatmaktan fazlası gelmiyor elimden…
Ne yaşım müsait ne sağlığım daha fazlasını yapmaya. Kimseye tarafta değilim, bertaraf da edilemeyecek kadar bir özgüvene sahibim.
Dünkü tutuklama / soruşturma mesela. Hani daha birkaç saatlik HDP yöneticilerine yönelik…
Türk benim için neyse Kürt’te o dur!

Mezhepçilik tanımam, bilmem…
Dinci değil dindar bir insanım. Allah’a samimi ve içten bir itikatta sahibim. Herkesin görüşlerini, inançlarını özgürce telaffuz edebilmesi, yaşayabilmesine taraf olduğum kadar hayat anlayışım ve tarzım kimsenin kimse üzerinde hegemonya kurmasına karşıdır. Allah akil vermiş…
Fikir vermemiş, papağan değilim başkasının fikirlerini, görüşlerini zikir edeyim.

Hele hele maymun hiç değilim ki başkasını taklit edeyim. Bakınız çevrenize…
Görünüz, anlayanınız…
Biz buyuz. Taklitçiyiz, takipçiyiz…
Psikolojik bir değerlendirme yapacak olursak, aslında özgüven sorunumuz olduğu gibi bir kişilik, benlik sorunumuz var, bilinç!

Birisi bir şey yapar…
Hürya herkes bu yapılana dalar…
Giyim – kuşamdan tutun ekmek kapısına kadar!

550 milyon dolar…
Ya kardeşim bu para nedir ki?
Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez!

Demedim mi, anlatmadım mi 37 milyar ton petrolü?

Bak kardeşim, “din kardeşlerimiz Arapları bir s.ktir et”
Onlarda sana dost değil…
Değil, hata düşman. Karşında kim var?
AB(D)

Avrupa Birliği…
Kaidesi…
Bu temel üzerine inşa etmiş varlığını, mantık ve bilgi…
Niteliktir emeli…
Amerika Birleşik Devletleri…
Gerek gördüğü durumlarda, DIKKAT…
Nicelikle gider hedef üzeri.

Evet, evet nicelikle…
Ne var ne yoksa koyar ortaya, “rakamlarla” boğar karşındakini…
Haliyle kendine göre yapar gelir – gider hesabını, dikkat eder önce kendi kamuoyuna…
Sonra dünyadan gelebilecek tepkilere…
Her şeyi bir tarafa bırak, her şeyi…
Salıyor yine “bizimki”
“Vietnam’da yapılanın beş katını yaparız”
Eşeğin s.kini yaparsın, her şeyden evvel bilimsel yönden >>> altsın <<

Poker

Poker oynamasını bilir, oynamasını sever misiniz?
Gençlik yıllarımda oynardım. Bir iki parasına bile…
Kaybettim, tövbe ettim!

Bakalım Trump…
Kahpedoğanın blöfünü görecek mi?

Tabii danışıklı dövüş değilse…
Ya birileri çıkıversin sevabına…
Sıkıverse O kıllı g.tüne!

Genç bir kadın, bir Türk kadını

Bir bilim insanı…
Birleşmiş milletler karşısında konuşma şerefine erişmekle birlikte…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bu bağlamda anması…
Kulakları çınlatması ayrica bir gurur vesilesi.

Teşekkür ederim Canan Dağdeviren…
Göstermiş olduğun incelik, nezaket takdire şayan.

oku

Ne güzel bir çağrı

Veterinerlerden…
14 Şubat sevgililer gününde…
Bütçeni hayvanlara ayır çağrısı. Yok Pet Shoplar değil…
Sokaklarda, barınaklarda hayvanlara yârdim et…
Sahiplen!

Yeminliyim…
İnşallah Allah nasip eder…
Gayri resmi evlat “edindim”, Allah nasip eder inşallah bir anneler gününde…
Çok istiyorum rahmetli adına…
Bir şeyler yapmak, ne mi?
Söz ağızdan bir kez çıkar, söyleyemem…
Nasip kısmet. Yine oğlum için bir okul benzeri bir şeyler veya en azından ayriyeten bir çocuk okutmak.

Anne olsun baba olsun BIRTANE…
YOK…
Sevgili birkaç tane olmaz, yürek doğru insani bulduysa o da olur BIRTANE…
Ama onu her zaman sevindirebilirsin…
Tanımadığın, bilmediğin insan sevindirmek…
Hele çocuk…
Keza ihtiyar, ya parayla değil ki zaman, git bir gün ihtiyarlar yurduna…
Çocuk esirgeme kurumuna, konuş insanlarla…
Oksa sevgi ve şefkatle bir çocuğun başını, al kucağına sev…
Oyna biraz…
VE BAK GÖZLERININ IÇINE!