Kalbim

Allah tüm ocak başında…
Amelelik yaparak, bedenen ve zihnen çalışmak zorunda olanların yardımcısı olsun…
Ekmeğini topraktan veya başka şekilde çıkarmak zorunda olanların yardımcısı olsun…
ALEVLER arasında alevler ile boğuşarak can, mal kurtarmaya çalışanların.

Çok sıcak…
Kalbim…
Böyle devam ederse ki edecek gibi görünüyor ben kesin hastanelikim. Bu ne ya?
Bu ne?
Şahtım şahbaz oldum. Parmağımı kıpırdatmaya halim yok…
Yetmiyormuş gibi birde yaz nezlesi. Hayatımda en nefret ettiğim şey…
Burnum çeşme, boğazım kazma…
Elli üç yaşında sümüklü çocuklar gibi dolaşılır mi ortalıkta?

Altından kalkamıyorum kardeşim altından kalkamıyorum

Eskiden…
Hem vallahi hem billahi ateş parçası gibiydim, bir fırtına…
Ateşime değen iflah olamayacağı gibi…
Kaçan ancak kurtuluyordu yanıp kül olmaktan.

Boşuna demiyorlar yarış atı çabuk yorulur, hayat ziyadesiyle yordu beni…
Valide tutturdu çok zayıfladın çok zayıfladın diye…
Bu kadar koşturmaya az bile!

Masamın üstü evrak dolu, girdim odama dükkânda bismillah dedim…
Bir saatte dağın yarısını tükettim, kendimle birlikte…
Yarım g.t, fuzuli işler müdürü, mutsuz eşeğe…
Yalnız çeyreğe yol göründü yine…
Yollar yürümekle aşınmaz, Önder yorulsa da duramaz…
Kurt kaynıyor bir taraflarımda, hadi bana güle güle!

Dijital Kapitalizm’den bir kesit




Marketing yani pazarlama…
Obsoleszenz yani genelde planlanmış olup bir eşyanın tasarısında önceden ömür biçmek, sanayi ürünlerinin neredeyse hepsi bu tür planlanmıştır. Garanti süresini aştıktan kısa bir süre sonra bozulması. İhtiyacı olmadığı halde ihtiyaç yaratıp bu ihtiyacın giderilmesini bilinçaltına havale etmek suretiyle ürünlerin pazarlanmasına Marketing denir(!)
Yetişkin, reşit ve düşünen insanın çocuklaştırılarak pazarlama zincirine dahil edilmesi…
Bundan sonrasına dikkat ediniz lütfen…
Pazarlama teknikleri son elli sene içeresinde büyük bir değişime uğramıştır. Bir örnek vermek gerekirse Almanya’da >>> çocuk, 5 milyar Euro’luk bir pazar <<< demektir!

Her sene, her sene Almanlar çocukları için 5 milyar Euro harcamakta. Yemek, içmek, okul, kültür, eğlence, oyuncak dahil olmak üzere MARKA ihtiyaçlarını gidermek için harcanır bu para. Pazarlamanın DIKKAT en büyük silahı reklama olabildiğince açık oldukları gibi, TUTURMALARI, hemen istiyorum, şimdi istiyorum demeleri (yukarıda yazdım, yetişkin insanın bilinçaltına hitaben çocuk haline getirilmesi. Düşünmesinin engellenmesi siyasette de kullanılır oldu)
Evet, çocuklar pazarlamacılara son elli sene içeresinde öğrettiler…
Satışı…
Eğlence ve oyun ile birleştirirsen daha başarılı bir pazarlamacı olursun. Yeri gelmişken yine dikkatinizi popülistlere çekmek isterim, Kahpedoğan gibilerine, te eski Roma’dan kalma stratejiye…
Ekmek ve oyun, böl ve yönet çıkmazına. Tayyipistanda akil almaz komplo senaryolarına VE şimdilerde yaratılmaya çalışılan…
TAYYIP, EMPERYALIZME KARŞI DENKLEMINE…
Kahraman mübarek, modern Robin Hood…
Zenginden al, ver fakire…
Eşek yandaş, yoldaşa, eşeğin s.ki garip gurebaya(!)

Bilmem biliyor musunuz?
On yaşında bir çocuk, 400 kadar markayı birbirinden ayırt edebiliyor!!!
Çocuğun…
Tüketiciye devşirilmesi, lisans ürünleri…
Star Wars bunun en güzel örneği. Lisanslı bir ürünün fiyat farkı yüzde elli…
Siyasette alınan paraya, aracılığa, komisyon denir buna. Ve yetişkin insan…
Çocuklaştırıldı, ilk Star Wars filminden bu yana bu filim ile ilgili 16 milyar Euro’luk ürünler satıldı…
Yetmişli yıllarda, Amerika’da bir tüketici haklarını korumakla görevli kuruluş çocukları bu insafsız reklamlardan korumak için mahkemeye başvurdu, umulan sonucun tam aksini elde etti. Artık…
Çocuklara yönelik her türlü reklam ki en başta şekerlemeler geliyor VE HEPIMIZ biliyoruz ne kadar sağlıklı olduklarını TELEVIZYON EKRANLARINDAN eksik olmamaya başladı. Mevcut, hali hazırda çocukları korumakla ilgili kanunlar bir bir yürürlükten kaldırıldı, değiştirildi. Sanki…
Bazı şeyler AK PEZEVENKLERI çağrıştırıyor değil mi?!

Endüstri, siyaset, ticaret ve para ilişkisi. Lobi…
Amerika’da silahlı okul baskınları mesela gelir akla…
Silah lobisi!!!

Nickelodeon, bir çocuk kanalı…
Özel olarak bunun için yaratıldı, sözde çocuklara egence, arada reklamlarla…
Kim yarattı?
Amerika!

Ulaşım…
Doğrudan çocuklarla iletişim…
AKP stratejilerinden biridir sadece…
2007 yılında İngiltere’de bir çocuk, DIKKAT, DIKKAT, DIKKAT…
Bir sene içeresinde on bin tane reklam, TEKRAR rakamlarla 10.000 tane reklam izlemiş!

Bir çocuğun…
Ailesi üzerindeki etkisi ne kadar olabilir sizce?
Söyle izah etmiş olalım, Nickelodeon reklamlarını yayınlarken arada yetişkinler içinde içerikler yayınlıyormuş. ANLAMISLAR KI tahminlerinin tersine…
Veliler çocuklarıyla birlikte izlemiyormuş içerikleri…
AMA…
Günlük hayatta alışverişte mesela velileri üzerinde, ürün seçiminde etkili oluyorlarmış.
NOKTA

Mesela:
“Anne, baba neden bizim bu marka bir televizyonumuz, arabamız yok?”
Aranızda veli olanlar bilirler…
Bu tür sorular her velinin korkulu rüyasıdır öyle değil mi!?
Bu gerçeği ILK ANLAYAN mesela TOYOTA olmuştur. İlk onlar çocuklara uyumlu arabayı piyasaya çıkararak büyük basari elde etmişlerdir.


The new economy

Türk milleti….
Kürdü, Türkü, Laz’ı, Çerkez’i…
HEPIMIZ ya hepimiz aynı b.kun soyuyuz. Af edin beni bu denli açıklıkla yazdığım için…
Kendimi kaybettim, eşeğe binip eşeği arayanlardanım.

Dijital kapitalizm…
Bilende yazıyor, bilmeyende. Herkes doktor, herkes avukat, mühendis…
Hâkim…
Bilende bilmeyende!

Ve evet, kimi şeylere bakışım farklıdır benim. Belki yanlışım…
Belki doğru…
Okuyorum, düşünüyorum, izliyorum…
Kendim, kendimi kendimle kendi başıma anlamıyorum…
SANA NE?
Işın mi yok oğlum senin, yarım g.tünle başına bela mi arıyorsun?

Sen bak sevdiklerine, SENIN olanlara, onlarla uğraş…
Ekonominin, tabiattın ya tabiatın KANUNUDUR…
Başarışız olan gider, kaybolur…
Bakıyorsun ülkeye tam tersi, O kadın…
Y-CHP’nin başındaki BUNAK…
Destekçileri, SATILMIŞLAR ORDUSU. Ya kadın haklı, sana ne oluyor biri gider gelen gideni aratır…
Başaramadı, bırak gitsin, çekilsin kenara…
Şerefte budur onurda…
Belki şerefsizlere örnek olur, belki
Ama nerede?

Ben kendimi anlamıyorum, anlayan varsa çıksın ortaya!
Her şey o kadar yüzeysel, o kadar sığ ki…
Kaba…
İğrendim, tiksindim güvenimi sanki bir iyice yitirdim insana!

Ama ben, ben olmazdım…
Umutları tüketmeden bakmak istiyorum dünyaya…
Sevgiyi…
Saygıyı…
Güveni yitirmek istemiyorum tüm bu değerleri tüketmek üzere olsam da!

Bak bir piç…
Lafı eveledi, geveledi nerelere getirdi…
The new economy…
Her şey üretmeden tüketmek üzere!

Ben kaçtım, kendimden kaçamıyorum ki ne fayda!

Yorumsuz

Türkiye artık tercüme bile edilemez
26 Temmuz 2018

Hepsi iyi hoş da…
İsmail Tomruk’un sanayi bakanı olması bence yakışık almadı.
*
Şimdi diyebilirsiniz ki, İsmail Tomruk diye bakan yok.
Olsa sizin için fark eder miydi?
İsmail Tomruk olsa ne olur, Fatma Tepsi olsa ne olur?
*
Cumhuriyet gazetesinin karikatüristi Musa Kart’ı ETS turizme telefon edip tatil rezervasyonu yaptırdı diye dokuz ay hapis yatırdılar, ETS turizm fetodan soruşturuluyor dediler.
ETS turizmin sahibini turizm bakanı yaptılar!
Varlığıyla onur duyduğumuz Musa Kart elli sene kafa yorsa bu durumdan daha trajikomik bir “karikatür” çizebilir mi?
*
Kayınçosunun teyzeoğlu fetonun dersanesine gitmiş diye yüzbinlerce insanın hayatını kaydırdılar. Kardeşi fetoculuktan hapiste bulunan Bekir Pakdemirli’yi tarım bakanı yaptılar.
İşin burası çok önemli değil…
Bunların babası Ekrem Pakdemirli’ydi, ANAP’ın bakanıydı, bal tutan parmağını yalar misali, bakanlık koltuğunda otururken İzmir’de villa sitesi kurmuştu, sitenin adı neydi biliyor musunuz… Baltutan Sitesi!
*
Keçiboynuzu rekoltesini belirleme yetkisini asrın liderimize bağladılar. Memlekette yargıdan orduya her şeyi asrın liderimize bağladılar, kaşla göz arasında keçiboynuzunu da bağladılar.
Muhtemelen kendisinin bile haberi yoktur.
Bu yazıda okuyunca etrafındaki yalakaları çağırıp “keçiboynuzunu niye bana bağladınız ulan” diye fırçalayacaktır ama, iş işten geçti, bağladılar.
Dünyada keçiboynuzundan sorumlu tek cumhurbaşkanı var, bizimki.
*
Asrın liderimizin yemin törenine diktatör, soykırımcı, darbeci, savaş suçlusu gibi prestijli devlet adamları katıldı. Gurur duyduk.
Özellikle Venezuela’nın otobüs şoförü devlet başkanının gelmesinden onur duyduk.
Venezuela’da enflasyon şu anda yüzde bir milyon… Yanlış okumadınız, yüzde bir milyon… Asgari ücret üç dolar! Venezuela parası artık tuvalet kağıdı olarak bile işe yaramıyor, takasla alışveriş yapılıyor, tıraş oluyorsun mesela, berbere yumurta ödüyorsun.
Asrın liderimizin dünyada en iyi anlaştığı devlet adamı, bu arkadaş.
*
Para deyince aklıma geldi… Darphanemizin bastığı 1 liranın maliyeti 13 kuruş arttı. Geçen sene 30 kuruşa üretiliyordu, şimdi anca 43 kuruşa üretiliyor. Memlekete bereket geldi anlayacağınız… Dünyada kendi değerine karşı değer kaybeden tek para, bizim para.
*
Zart diye kararname çıkardılar, rektör olmak için profesör olma şartını kaldırdılar. Şahane oldu. Ben mesela, tam Boğaziçi rektörü olmak için başvuruda bulunuyordum ki, zurt diye kararname çıkardılar, rektör olmak için profesör olma şartını geri koydular.
*
Akp iktidar oldu, Balkan harbinden kalma dandik vagonları hızlı tren yaptılar, ilk virajda 41 insanımız sizlere ömür…
O gün devlet demiryolları genel müdürü olan arkadaş şu anda milletvekili, o gün ulaştırma bakanı olan arkadaş şu anda Tbmm başkanı, o gün başbakan olan arkadaş şu anda tek adam.
Ve şimdi gene tren faciası oldu, 24 insanımız sizlere ömür…
Bana sorarsanız şu anki devlet demiryolları genel müdürü ilk seçimde milletvekili olur. Hayırlısıyla iki üç facia daha yaptırırsa, ulaştırma bakanı bile olur.
*
Biliyorsunuz sık sık övgüyle bahsederim, mecliste en beğendiğim milletvekili, asrın liderimizin şoförü Yeliz bey… Tarihi açıklamalarda bulundu, “matematiği benim dedem icat etti” dedi, “matematiği icat eden dedemi Romalılar öldürdü” dedi.
Bunları söyleyen Yeliz bey, TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi…
Çocuklarımızın eğitimiyle alakalı kanunlara Yeliz bey yön veriyor.
*
(Hal böyleyken, bazı iyiniyetli insanlarımız hâlâ “milli eğitim bakanından umutluyum” filan diyor.)
*
(70 bin üniversite öğrencisi hapiste, yetmedi, ODTÜ öğrencilerini tutukladılar, ama herkes milli eğitim bakanından çok umutlu.)
*
Suriye’den ithal ettiğimiz patateslerin aslında bizim patatesler olduğu ortaya çıktı.
El Bab’ı kurtardık, Afrin’i kurtardık, oralarda artık tarım yapılıyor, oralara destek olmak için patates ithal ediyoruz diyorlardı…
Meğer, geçen sene ucuza kapatıp, stoklamışlar, bu sene fahiş fiyata yükselince ithal ayağıyla millete kakalamışlar.
Millet hâlâ Afrin’i kurtardık, patatesle destek oluyoruz zannediyor.
Kısmetse Münbiç’i de kurtaralım, Münbiç’ten de domates kakalarlar artık… Kakalamazlarsa kabahat.
*
İngilizler gazetecilik mesleğini tarif ederken “gazetecilik genel itibariyle Lord Jones’un yaşadığından haberi olmayan insanlara ‘Lord Jones öldü‘ demekten ibarettir” derler…
Habertürk’ün kapatılması da gerçek anlamda gazetecilik faaliyeti oldu.
Habertürk’ün var olduğundan pek kimsenin haberi olmadığı için, “Habertürk kapandı” haberi de pek okunmadı.
*
Yandaş müteahhit “Binali kalırsa yaşadık, milletin orasına koyacağız” derken, Chp’nin cumhurbaşkanı adayı bana “şerefsiz oğlu şerefsiz” derken, Binali Yıldırım’a “şeref madalyası” verildi.
Sırf şerefsizlik olsun diye hatırlatıyorum… Chp’nin şeref uzmanı cumhurbaşkanı adayı derhal gidip Binali beyi tebrik etmeli.
*
Meral Akşener genel başkanlığı bıraktı, bir daha aday olmayacağını açıkladı, İyi partililer Meral Akşener’in evinin önünde toplandı, genel başkanlığı bırakmasın diye kendilerini eve zincirlediler.
Keşke böyle bir yöntem uygulamasalardı.
Chp’ye akıl vermiş oldular…
Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu görecek, kendi kendine genel başkanlığı bırakmasın diye kendini koltuğuna zincirleyecek!
*
Yüksek Askeri Şura’dan ordu komutanları çıkarıldı, onların yerine damat sokuldu. Bence artık yüzbaşı yarbay tuğgeneral filan olmamalı… Rütbelerimiz yüzbaldız, yargörümce, tümkuzen, korelti olmalı. Kayınpeder zaten mareşal.
*
Deniyor ki Adnan Oktar niye tutuklandı?
Kardeşim, bu memlekette kedi karikatürü çizene bile altı sene veriyorlar, sen kedicik koleksiyonu yapmışsın, müebbetle bile yırtarsan gene iyi.
*
Albüm kartonetlerine “hacı” yazdırtan, habire umreye gidip, kutsal topraklardan ihramla reklam yapan, asrın liderimizin iftarlarında ezan okuyan, “61 gün kefaret orucu tutacağım” filan diyen, edep timsali mütedeyyin popçu Mustafa Ceceli, fetocular gibi, elalemin yatak odasında çekilmiş gizli kamera kayıtlarını mahkemeye verdi.
Açık söylüyorum, Ceceli delikanlıysa, İntizar’a kurban olayım.
*
Diyanet işleri’nin çocuk eğitimi için yayınladığı “aile” dergisi izah etti: Dünyayı kendi etrafında ve yörüngesinde melekler döndürüyormuş, melekler elektrik gibiymiş, kar tanelerini melekler taşıyormuş, bu sayede kar taneleri birbirlerine değmeden yere kadar iniyorlarmış.
*
Diyanet işleri’nden rica ediyorum…
Çığ düştüğünde, sel bastığında meleklerin mesaisi mi bitmiş oluyor?
*
Sihirbaz Aref’i kobra soktu.
“Sağlıkta şöyle devrim yaptık, sağlıkta böyle devrim yaptık” diyorlardı, bizimkilerin devriminde panzehir bile yokmuş iyi mi…
Sihirbaz yalvar yakar Mısır’a gitmeseydi, bizim sağlık sisteminde anca mumya olacaktı.
*
Pazar günü İstanbul Veliefendi Hipodromu’nda Başbakanlık Koşusu yapıldı.
Küçük bi pürüz vardı…
Memlekette başbakanlık yok!
*
İddia ediyorum, son paragrafı Almanca’ya tercüme edin, herhangi bir Alman’a okuyun, nasıl yani deyip bön bön bakmazsa mesleği bırakırım.
Türkiye artık tercüme bile edilemez hale geldi.
*
İstanbul’da ekmeğe 25 kuruş zam yapıldı. Zammı kamuoyuna duyurmak yasak…
Çevir bunu İngilizce’ye, ilk gördüğün İngiliz’e oku, anlarsa 25 kuruşu senin yerine ben ödeyeceğim.
*
Herhangi bir medeni ülke vatandaşının Türkiye’ye artık akıl sır erdirebilmesi mümkün değildir.
*
Bakın, Dünya Tuvalet Birliği 193 bin lira masraf yaptı, Türkiye’nin en modern tuvaletini inşa etti, Türkiye’ye hibe etti, uluslararası konuklar eşliğinde törenle açıldı.
İki gün geçmedi kardeşim… Saldırıya uğradı, kapıları kırıldı, kapı kolları çalındı, elektrik panosuna zarar verildi.
Niye?
Sayın ahalimiz böyle medeni mekanlar yerine, direkt memleketin içine sıçmaya kararlı çünkü.

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/turkiye-artik-tercume-bile-edilemez-2541057/

Öngörüsüzlük, kahpelik kural olmuş para ise bu düzeni ayakta tutan harç

Gidiyoruz bir yerlere…
Ama nereye?
Belli değil kardeşim. Belli değil…
Ulusal ve uluslararası siyaset altüst…
Ruslar şikâyet ediyorlar, yatıp kalkıp Allahlarına şükür etsinler…
İki Trump, beş Kahpedoğan bir Putin etmez…
Hiçbir yönden ya hiçbir yönden!

Onu bırak…
Artık paraya bile güvenemez oldun, yatırımcıya…
Borsa, morsa hepsi hava…
Tek ve doğru öngörü…
Öngörüsüzlük, hesap kitap imkânsız…
Peki çare???

Tek çare var kardeşim tek çare ama O da bizim gibi insanlar ile neredeyse imkânsız…
Bir araya gelip bu düzensizliği başa yıkmak…
S.kerim demokrasisini, hele ilerisini…
Eski Yunan bile, felsefeciler, düşünürler yakındılar, feryat figan haykırdılar…
DEMOKRASI…
Yığınların hakimiyeti!

Günümüzde demokrasi kardeşim, temsili temsili…
Sadece ve sadece eğitimli, bilinçli ve SORUMLU insanların siyasi sistemi!

Not: Arkadaş evde tamir, tadilat…
Alışveriş, MANYAKLAR her şey bende, her şey. Kendime ayıracak bir saniyem kalmadı…
Yüklendikçe yükleniyorlar üzerime…
Dükkânda makinalar, ağır sanayi makineleri. Arızalandı biri tamir ettim…
Yüzüm, gözüm, ellerim, soyundum, bedenim…
Yağlı kara, yatmak lazım banyoya!!!

Kardeş gelecek şimidi, taksiciyim ya unuttum, taksici!

Özelleştirme ve pazarlama üzerine

Devlet demek…
Hükümet…
Hüküm etmek böyle bir şey işte…
Öncelikle GÖTE ve tüm göt kıllarına duyurulur!!!

Dün geçti Alman haberlerinden…
Alman hükümeti bir ÖZEL teşebbüsün satışını engelledi…
Hisse devri…
Bir enerji şirketi Çinlilere arz etmek istedi…
ALMAN DEVLETI…
Dedi ki enerji yani elektrik üretimi STRATEJIK öneme sahip bir girişim…
El âleme SATILLAMAZ, hisse sahibi OLAMAZ…
Madem hisselerini arz etmek durumundasın veya zorunda…
Alman kamu kuruluşuna satacaktın…
NOKTA

İletişimden şekere, samana…
Kıçımızdaki dona kadar satılar, satacaklar…
Çok yakında ITINA ile örttükleri türbanlı kalakların bilmem nesini de satışa çıkarırlarsa…
Sakın şaşırma!