Ulan dalyarak general, hani savunma bakanı, kapa çeneni

Döviz…
Bilmiyorum perde arkasında yatanı…
Tik yok, keine Achnung!

Muhtemeldir…
Amerikan ve VEYA İngiliz parmağı…
KESIN…
Sıcak para!

Pek duyurulmuyor kamuoyuna…
RUS…
Hani INF anlaşması, Trump’in FESIH ETTIGI…
KORKUNÇ füzeler yerleştiriyor…
NATO…
RESMEN KORKTU, dün fena açıklamalar…
Tayyipistan…
Oldum olası füze rampası!

Euro…
7,8180…
Tayyipin anası…
YETMEZ…
Emine, kızı falan…
Hoppala…
Bacaklar omuzlara!

*

Ulan amcık ağızlı MHP’li…
Sor ulan ortağına…
Gerçekten…
Atatürk, Fatih Sultan Mehmet onlardan mı?
SÖZDE…
Milliyetçi seni!

*

bu daha iyi ANLAMANIZ icin
Scheiße…
Okunamıyor, güven sözlerime!

Güçlü devlet…
Halkıyla bir, ekonomisi…
Teknolojisi ve askeriyle güçlü!

Hani ZATEN yıllardan beri… Senelerden beri yaptıkları gibi açılmış olanı şaşalı YENIDEN açıyorlardı ya ONUN BENZERI. Papaz yazdı

Ulus olarak ne kazandık?
14 Temmuz 2020

Türkiye’de okuldan çok cami var…
Sayısı 84 bin 684 olan camilerimize bir tane daha eklendi… Ayasofya 84 bin 685’inci cami oldu… Böylece İstanbul’daki cami sayısı da 3 bin 269 iken, 3 bin 270’e yükseldi.
Ne güzel! Artık cami sıkıntısı çekmeyeceğiz!
Bir takım yurttaşlarımızın Ayasofya’nın ibadete açılmasına alkış tutmalarına saygı duymak gerekir ama Ayasofya’nın bir bölümü zaten ibadete açıktı! 1991’den beri 29 yıldır Ayasofya’da namaz kılınabiliyordu.
Nitekim, duayen siyaset adamlarımızdan Hüsamettin Cindoruk, o tarihte Başbakan olan rahmetli Süleyman Demirel ile birlikte Ayasofya’da cuma namazı kıldıklarını açıkladı.
★★★
Tabii ki, iktidarın amacı başka… Her alanda sıkışan ve başarısız olarak kamuoyu desteğini hızla kaybeden AKP iktidarının, seçmen tabanının dağılmasını önlemek için son manevrası bu…
Mütedeyyin insanlarımızın dini duygularıyla oynanarak, ekonomik krizler ve başarısızlıklar örtbas edilmek isteniyor.
Zaten ibadete açık olan Ayasofya’nın bir defa da Danıştay’ın kararına dayanılarak ibadete açılmasını zafer nidalarıyla karşılayanlara şunları sormadan edemiyorum:
★★★
– Ayasofya’yı ibadete açmakla ulus olarak ne kazandık?
– Ülkede işsizlik bitecek mi?
– Mutfakları yakan pahalılık azalacak mı?
– Eğitime, öğretime bir katkısı olacak mı?
– Ekonomiyi düzeltecek mi?
– Uluslararası itibarımızı artıracak mı?
– Çiftçinin, üreticinin dertleri azalacak mı?
– Toplumsal gelişmemize katkı sağlayacak mı?
– İhracat rakamlarımız ve döviz rezervlerimiz yükselecek mi?
– Açlık sınırında yaşayan 20 milyon insanımızın karnı doyacak mı?
–Özgürlükler artacak, demokratik haklar sağlanacak mı?
–Tutuklu gazeteciler cezaevlerinden çıkacak mı?
– İfade özgürlüğü geri mi gelecek?
– Yolsuzluklar, arsızlıklar bitecek mi?
★★★
Ne olacak sahi?
Hiçbir şey olmayacak ve tüm dertler aynen devam edecek!
Ee… Neden alkışlıyoruz öyleyse?
AKP’nin siyasi şovunu AKP yandaşları alkışlayabilir ama Cumhuriyet sevdalılarının alkışlaması mümkün değil!
AKP, son dönemde kaybolan oyları toplama peşinde… Bunun için dini duyguları kullanıyor!
Maksat ibadet değil, Atatürk ve laik Cumhuriyet’le hesaplaşmak!
Türkiye’nin tapusu olan Lozan Antlaşması’nın imzalandığı 24 Temmuz günü Ayasofya cami olarak açılacak ve fetih namazı kılınacak…
Cumhuriyet’in kurucusu Atatürk, Lozan kahramanı İsmet İnönü ve Cumhuriyet hukuku ile hesaplaşmak için 24 Temmuz seçilmiş olmalı… Başka neden olabilir?
Böylece, AKP’nin oyları geri gelecek mi? Yoksa bunlar son çırpınışlar mı? Zaman gösterecek!
Danıştay’ın kararı yanlış!
Ayasofya, Danıştay 10. Dairesi’nin kararına dayanılarak cami yapıldı. Ancak kararın YANLIŞ olduğu belirtiliyor.
Bunu, Adalet eski Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk söylüyor.
1934’te alınan (Atatürk’üm imzasının da bulunduğu) Bakanlar Kurulu kararının, 86 yıl sonra iptal edilmesinin doğru olmadığını söyleyen hukuk profesörü Hikmet Sami Türk şöyle diyor:
“İdari yargıda dava açma süreleri, hukuki işlemlerde istikrar ve güvence sağlamak için konulmuştur. 1934 yılında yapılmış bir işlem hakkında 86 yıl sonra dava açılıp iptal edilmesinin hukukla bağdaşır yanı yoktur!
Davalı konumunda bulunan Cumhurbaşkanlığı’nın, bir ay içinde temyiz yoluna gidip iptal davası açma hakkı vardır. Gider mi? Bekleyelim, göreceğiz.”
NOT: Tabii ki beklemeye gerek yok. Cumhurbaşkanlığı’nın iptal davası açmayacağı kesindir.
GÜNÜN SÖZÜ
Bir dinin tabii olması için, akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lâzımdır… (Atatürk)

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/rahmi-turan/ulus-olarak-ne-kazandik-5929032/

En SON ÖRNEGI, hani yazamadım…
Geçenlerde açılan elektrik santrali gibi.

Ne desem bilmem ki?

Halka gerçekleri söyleme suçu…
10 Temmuz 2020

Yüce iktidarımızın salgın politikasını eleştirerek, koronavirüsten ölen insan sayısının açıklanan resmi sayılardan daha fazla olduğunu söyleyen Profesör Kayıhan Pala hakkında “halkı paniğe sevketmek”ten soruşturma başlatıldı.

Doğrusunu isterseniz, ben de kınıyorum kendisini, ayıplıyorum.
Koskoca profesör olmuş ama… Hâlâ bu memlekette gerçekleri anlatarak, halkı uyarmanın suç olduğunu öğrenememiş!

Profesör Kayıhan Pala hakkında suç duyurusunda bulunan kim mesela?
Vali.
Halk sağlığını vali mi daha iyi bilir, yoksa tıp profesörü mü?
Elbette vali bilir.
E afedersiniz hocam ama, imam hatipli vali varken, siz hangi bilgi birikiminizle halk sağlığı üzerine fikir beyan ediyorsunuz ki?

Bana ne birader demek varken, insanlar pisi pisine ölmesin diye mücadele ettiği için, kariyeri hakkında soruşturma açılmayı hakediyor Profesör Kayıhan Pala…
Gerçek vaka sayılarını filan kurcalayacağına, sağlık bakanımızın tombul parmaklarına kurban olayım, ne kadar da şeffaf bilgi veriyor, süreci ne kadar da başarılı yönetiyor demeliydi.
Yeminine sadık bir biliminsanı olmak yerine, cüzdanına sadık, ikiyüzlü, eyyamcı, kaypak olmalıydı.
Hiç tanımadığı insanların canını düşüneceğine, kendi ikbalini düşünmeliydi, salgını kontrol altına aldık, oldu da bitti maşallah, dünya bizim hastanelerimize imrenerek bakıyor demeliydi, buna benzer sorumluluk sahibi (!) açıklamaları karşılığında dekanlık kovalamalıydı, rektör bile olabilirdi.
Biliminsanı olarak, virüsle mücadele etmek için düşük faizle konut kredisi verelim demeliydi, dünyada sadece Türkiye’de uygulanan, yüce iktidarımızdan başka dünyada hiçbir ülkenin akıl edemediği 65 yaş yasağı çok doğru bir karar demeliydi.
Halka çatır çatır gerçekleri söylemek yerine, ekran ekran dolaşarak “atlı karınca” gibi cümleler kurmalıydı, lafı bir yerden alıp, sanki çok şey söylüyormuş gibi, hiç bir şey söylemeden, dolaştırıp dolaştırıp aynı yere bırakmalıydı.
Okullar açılmalı mı diye sorduklarında mesela… 50 öğrencili sınıflar için 200 metrekarelik spor salonu gibi sınıflara ihtiyaç olduğunu hiç söylemeden, bu tür kıyaslamalara hiç girmeden, “dört metrekareye bir çocuk oturacak şekilde açılabilir” demeliydi, mantığı olmayan, uygulanması imkansız çözüm önerilerinde bulunarak, gözümüzün içine baka baka hepimizi salak yerine koymalıydı.
Turizm bakanlığımız her türlü önlemi aldı, sosyal mesafeyi koruyarak yüzebilirsiniz, zaten yaz sıcağında virüs mirüs olmaz, Almanlar bizi kıskandıkları için gelmiyorlar demeliydi.
Dolmuşlara 20 kişi binmek çok sakıncalı, belediye otobüslerinde mutlaka bir dolu bir boş koltuk olmalı, ama uçaklara boş koltuk bırakmadan 350 kişi binmenizde hiçbir sakınca yok deseydi, alkışlanırdı.

Barolarımız hukuk mitingi yapacak, şak, Ankara valiliği “virüs var” diye yasak getiriyor… Aynı gün aynı Ankara’dan Avrupa’ya garanti veriliyor, “bizde virüs yok” denilerek, turist gönderilmesi isteniyor.
Bu komediye itiraz eden, kardeşim ayıptır, dini siyasete alet ediyorsunuz, bari bilimi siyasete alet etmeyin diyen var mı Bilim Kurulu’nda?
Yok.
Biliminsanı dediğin işte böyle olur.
Profesör Kayıhan Pala gibi olmaz.

Soyadı gibi keskin keskin konuşuyor, bünyede rahatsızlık yaratıyor, olmuyor.
Halbuki, Kayıhan Pala’vra olsaydı, ondan iyisi olmazdı!

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/yilmaz-ozdil/halka-gercekleri-soyleme-sucu-5922107/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

*

Virüs…
antikorlar (AntiKörper)

https://www.nature.com/articles/s41591-020-0897-1

https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.05.30.20111393v1.full.pdf

https://www.nature.com/articles/s41591-020-0965-6

https://www.medrxiv.org/content/10.1101/2020.07.09.20148429v1

YANDIK…
videoyu özellikle izle:
oku VE izle

Bu arada…
Ölen…
Sen ve ben, sahi Boris…
Bolsenaro gibileri NEDEN ölmüyor?
Biraz düşün üstünde!
Sonra…
DEMEDIM MI, içeride insanlarım var…
Tayyipistan “sağlık sistemi”
Demedim mi RAKAMLAR YALAN diye?

Ancak birileri insafa gelirse(!)
Ama…
Çin HALA ayakta ve hatta hızla iyileşiyor!

Almanya’da silahlı kaçak; dört polisin silahsızlandırılması

Bir poliste anne, bir baba…
Amme hizmeti, doktorlar, itfaiyeciler, hemşireler…
Ve daha birçok insan gibi…
Safety first
Bu insanlara şükran dolu olmalıyız, her gün canlarını koyuyorlar ortaya…
Askerler gibi…
Suçlamamalıyız, suçlayamayız…
Onlarda sadece birer insan ve akşam olduğunda evlerine dönmek isterler.

Bak bana…
Ben “güzel” bir örneğim…
Sabah güle oynaya çıktık evden…
Hiçbirimiz dönemedik evimize. Allah cümlemize…
Sevdiklerine, evlerine geri dönmeyi nasip etsin.

Sapık doldu dünya…
Hep böyleydi AMA galiba bu yoğunluk bir rekor…
Balık…
Baştan kokar der atalar.

Üniversiteler…
Unutmadım, iyi değilim…
72. sayfa…

http://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423935875.pdf

SÖZDE Müslümanlar ve suç istatistikleri…
GÖR…
Bu millet bu toplum nerelere getirildi.

Grafiğe dikkatli bak, SANKI Korona grafiği…
EVET…
Toplumsal yozlaşma, ahlaksızlık, hırsızlıkta bir virüs…
ÖLDÜRÜCÜ…
AKP gibi…
AKP ve PEZEVENKLIK virüsü!

*

Jaaa…
Salt okumakla olsa…
Söyle ve canlı yayın sanki, en azından bana öyle geliyor…
Yaşamış olmasa, görmese…
His etmese…
Böyle anlatabilir mi?

*

### !!! ###

Dün oturttum evladı önüme…
Uykuyu yazma sebebim; başladım anlatmaya…
Yalan olmasın, zaman, hatırlamıyorum…
30…
35 sene önce benzerini yaşadım…
İlk okul mevzunu AMA uyku ile tedavi etti kendini…
ANLATTIM…
Yaşadık, gördük, his ettiklerimi…
Al eline bir kaşık, odayı karart…
Rahat yat yatağa, RAHAT…
Birisi yanında, SESSIZ, ruh gibi saat tutsun…
Elindeki kaşık…
Eninde sonunda düşecek; O süre…
Senin uyku sağlığını belirliyor…
Bu deney bilimsel bir deney, bilgiye, gözleme dayanıyor…
5…
Ve VEYA 5 dakikanın altındaysa HEMEN DOKTORA!

### !!! ###

HEP DEDIM çünkü kaynağıma güvenirim… Çin ile dans edilmez, önümüzdeki zaman biriminde haber bekle Kanal İstanbul ve III. Havalimanından

oku

oku

Dünya yerlerde…
Ama onlar kalkıyor YINE ayağa!

Neden biliyor musunuz?
Yönetim bir…
Doğru düzgün bir yönetim…
Çin tarihi; oldum olası halkın yönetim ile birliği!

INAN…
Kaldı iki sistem…
Ya vahşi kapitalizmle devam…
Veya…
Çin modeli, devlet kapitalizmi!

Feci ağrılar, feci…
Delirdi gene, delirdiii…
Acıyorum hanıma, evlat olmasa…
Olsa baltaya bir sap, iş bulsa, evlense…
Veya bir Lotto falan vursa…
İki çeyrek bir yârim bile etmiyoruz…
Bakma kızdığıma…
Ben hep kızarım ona buna…
😊
Komple çekilsek kenara.

*

PowerNap…
Ilgilen!

Öztırak, bırak

Badem…
Ne Fatihi ne Atatürk’ü sevmez…
Saymaz, herkes bilir bunu bir sen mi bilemedin?

*

CNN Türkiyeli, dedim ya Allah büyük…
İleri…
Demokratik hukuk sistemi, güldürmeyin beni…
Ayasofya’nın halısı 8. Nisan’da dokunmaya başlamış.

*

Allah rahmet eylesin; Adalet Ağaoğlu

Ruh Üşümesi – Adalet Ağaoğlu

https://www.pdfdrive.com/download.pdf?id=117488169&h=be8027422b9bcb08471aff34a4b5b99c&u=cache&ext=pdf

Bir Düğün Gecesi – Adalet Ağaoğlu

https://www.pdfdrive.com/download.pdf?id=117488127&h=09b534ba24854379f7a1032326391fd3&u=cache&ext=pdf

>>> Bir tutarsızlık DAHA, bir KANIT <<<

Aklıma daha yeni geldi…
VAR…
Kurşuna dayanıklı kilit sistemleri…
Ateş et kilide, bana mısın demez…
Ulan ora bildiğin bir hotel, banyo kapısı…
Alooo Banyo kapısı…
Elindeki OYUNCAK bir nokta yirmi ikilik bile olsa…
Darmaduman eder banyo kapısının kilidini…
Neydi???

Kendin pişir kendin ye…
SÖZDE darbe girişimi!

Tabanca mermileri ve çapları

Tüfek

+

Tabanca mermileri…
Bak üste, nokta 22’lik…
En sağda…
LOP DIYE oturuyor sanki banyo izlerine!

Allah BÜYÜK ya çok BÜYÜK, kendi elleriyle, hesaba kitaba, ölçüp biçmeye bile gerek yok

Dikkatinizi çekerim…
Siz olsanız…
ÖZELLIKLE yukarı doğru mu ateş edersiniz?
İnsan boyu mudur bu?
Kapalı bir kapı…
Ve siz önünde duruyorsunuz, havaya mı ateş edersiniz?
Ben olsam…
Aşağıdan yukarıya doğru ki yedin mi kurşunu…
MUTLAKA çıkacak sesin!

Dikkat edin en son resim, bakın aynaya…
Kıyaslayın…
Tekrar çatışmaya gideceksiniz, belki öldürmeye…
BILIYORSUNUZ…
Ağır silahlılar, korumalar…
Ve siz küçük çaplı, oyuncakla gidiyorsunuz öyle mi?

Sağ delik…
Sıva çatlağı!

Sadece BIR TANE aşağıya doğru…
İki “boy üstü”
Ki diğer görüntüler ile birleştir çıksın MANZARA ORTAYA!

Mantık, mantık…
GÖZ…
Gören, görmek isteyen.

NATO mermileri…
7,62 × 51 mm
Ve…
Bazen 5,56 × 45 mm

Hayatımda hiç kurşun deliği görmesem…
Sizi siktikleri gibi beni de…
AMA GÖRDÜM…

Almanya’da gerçeklesen bir çatışma ve silahı…
Bu ise başka bir yerden başka bir görüntü.

TEKRAR BAK, incele banyo görüntülerini, izleri…
OYUNCAK ile gidiyorlar baskına öyle mi?

*

İki cephe mücadelesi

Demokrasi… Camdan bir fanus, kırılgan, korumaya muhtaç yeni doğmuş bebek gibi… KATILIM, sorumluluk… Bilinç gerekli!

İslamiyet’in…
Dini inançların ılımlısı olmadığı gibi…
Çünkü BIRDIR Rabbin emirleri, tavsiyeleri…
Demokrasinin…
OLMAZ, OLAMAZ…
YOKTUR…
İlerisi!

*

„Die Entscheidung des türkischen Präsidenten Recep Tayyip Erdoğan, die Hagia Sophia von einem Museum in eine Moschee umzuwandeln, stieß vielfach auf Kritik. Nicht nur christliche Vertreter mahnten Erdoğan an, von dem Schritt abzusehen: Auch Muslime äußerten sich kritisch.
Die Hagia Sophia wurde im 6. Jahrhundert als Kirche erbaut. Durch die osmanische Eroberung von Konstantinopel – heute Istanbul – wurde sie 1453 zu einer Moschee umgewandelt. Fast 500 Jahre später beschloss Mustafa Kemal Atatürk, der Gründungsvater der Republik Türkei, aus ihr ein Museum zu machen. Das oberste Verwaltungsgericht der Türkei hat nun das Gerichtsurteil von 1934 annulliert. So kann das fast 1.500 Jahre alte Gebäude zu einer Moschee umgestaltet werden.

Zahlreiche kritische Reaktionen folgten: Papst Franziskus kündigte an, er sei „voller Schmerz“. Die UNESCO, die das Bauwerk 1985 in ihre Liste des Weltkulturerbes aufgenommen hatte, bedauerte die Entscheidung zutiefst. Die griechische Regierung sprach von einem „historischen Fehler“.

Für den Nahostexperten Kamal Sido von der Gesellschaft für bedrohte Völker, der selber Muslim ist, sei diese Entscheidung „keine gute Nachricht für die Muslimen“, weil sie „das Ansehen der Muslimen weltweit schadet“. Er betrachtet sie als politisch motiviert:
Erdoğan benutzt aktiv den Islam, um seine politischen Interesse innerhalb, aber auch außerhalb der Türkei durchzusetzen.“ Internationale Konsequenzen der Umwandlung wird es für den türkischen Präsident kaum geben: „Ich vermute, dass es bei diesen verbalen Verurteilungen bleibt, diese Verurteilungen sind nicht so scharf“, so Sido.“

https://www.youtube.com/watch time_continue=41&v=FexpAEc0FCM&feature=emb_logo

Yazık yazık, çok yazık…
Bu ülke bunları HAK ETMEDI, dün…
Avrupa Birliği bağlamında öyle SÖZLER söylendi ki…
YAKINDA…
Bu ülke terörist bir ülke ilan edilirse şaşırma.

Sikmişim…
Sizlerin “Müslümanlığını”

بِسْمِ اللهِ الْرَحْمَنِ الْرَحِيمِ

وَاعْبُدُواْ اللّهَ وَلاَ تُشْرِكُواْ بِهِ شَيْئًا وَ بِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا وَ بِذِي الْقُرْبَى وَ الْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَالْجَارِ ذِي الْقُرْبَى وَ الجَارِ الجُنُبِ وَ الْصَاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ الْسَّبِيلِ وَ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ إِنَّ اللهَ لاَ يُحِبُّ مَنْ كاَنَ مُخْتَالا فَخُورًا

Bismillahirrahmanirrahim
[Rahman ve rahim Allah’ın adıyla]
“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”

*

Mâide Suresi – 46 . Ayet Tefsiri

وَقَفَّيْنَا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ بِع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَ مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِۖ وَاٰتَيْنَاهُ الْاِنْج۪يلَ ف۪يهِ هُدًى وَنُورٌۙ وَمُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّق۪ينَ ﴿٤٦﴾

Meal
﴾46﴿ Ardından o peygamberlerin yolu üzere, kendinden önce gelmiş olan Tevrat’ı tasdik edici olarak Meryem oğlu Îsâ’yı gönderdik. Ona da içinde hidayet ve nur bulunan, kendinden önce gelmiş olan Tevrat’ı tasdik edici, takvâ sahipleri için bir yol gösterici ve bir öğüt olarak İncil’i verdik.

*

İslâm’ın diğer dinlerle münasebeti

İslâm kelimesini Kur’ânî anlamda ele aldığımızda, İs­lâm ile öteki sema­vî dinler arasındaki alâka hakkındaki bir suâle yer kalmaz. Kur’ân lûgatında İs­lâm, husûsî bir dinin ismi değildir; bütün Nebilerin ona davet ettiği ve Nebilerin bütün tâbilerinin intisâb ettiği ortak dinin adıdır. Nitekim, Nûh (as)’ın kavmine şöy­le dediğini görüyoruz: „Bana müslümanlardan olmam emredilmiştir“ (Yunus, 10: 72). Yâkub (as) oğullarına vasiyet ediyor: „Evlâtlarım, Allah, sizin için o dini seçti. Bundan dolayı sadece müslümanlar ola­rak ölünüz.“ (Bakara, 2:132). Yâkûb’un oğulları babalarına cevap veriyorlar: „Se­nin Tanrın ve ataların İbrahim ve İsmail ve İshâk’ın tanrısı olan tek Tanrı’ya kul­luk edeceğiz. Biz O’na teslim olanlarız.‘ (Bakara. 2:133). Mûsâ (as) kavmine şöyle söylüyor: „Ey kavmim, eğer Allah’a ina­nıyorsanız, gerçekten O’na teslim olan insanlar iseniz, O’na tevekkül ediniz.“‚ (Yûnus, 10:84). Havariler İsâ (as)’a şöyle söylüyorlar: „Allah’a inandık, şâhid ol, biz müslümanlarız.“ (Âlü İmrân, 3:52). Hatta, Kitab Ehlinden bir grup Kur’ân“ı işitince „Ona inandık, o Rabbimizden gelen gerçektir. Zaten biz ondan önce de müslümanlar idik.“ (Kasas, 28:53). Hülâsa, „İslâm“ isminin, Kur’ân’da bir şiar ola­rak en eski tarihî asırlardan Hz. Muhammed (sav)’in nübüvvetine kadar, Nebile­rin ve onlara tâbi olanların dilinde dolaştığını görüyoruz. Sonra, Kur’ân’ın bütün bu meseleleri, Hz. Muhammed (sav)’in kavmine yönelttiği bir tek meselede top­ladığını ve onda onlara yeni bir din koy­madığını, onlara gelenin sadece önceki Peygamberlerin dini olduğunu kendileri­ne beyân ettiğini görüyoruz. „O ise, din­den Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi şeriat yaptı. Şöyle de­di: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin.“ (Şûra. 42:13). Peşinden, Nebîlerin ve onlara tâbi olanların siretini sun­duktan sonra, onları bir tek cemaatta tan­zim ediyor ve hepsini bir tek İlâh’ı ve bir tek şeriatı olan tek bir ümmet yapıyor. „İşte, bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet­tir. Rabbiniz de benim. Yalnız Bana kulluk edin.“ (Enbiya. 21: 92).

İsmi İslâm olup bütün Nebilerin ve Resullerin tebliği olan bu müşterek din nedir? Muhakkak Kur’ân’ı okuyan, bu dinin özünü bilir: O, âlemlerin Rabbi olan Allah’a halisane, şirksiz bir bağlanma ve O’nun hükmü­ne karşı çıkmaksızın O’nun Kitâblanndan bir Kitâb’ı, Resullerinden bir Resûl’ü şahsî veya grupçu yahut ırkçı sebeplerden ötürü ayırmadan; hangi lisanla olursa olsun ve hangi zamanda ve mekânda bulunursa bulunsun, Al­lah katından gelen herşeye, mutmain ve sağlam bir inanç içinde olmaktır. Kur’ân böyle diyor: „Oysa, kendilerine, dini yalnız Allah’a hâlis kılıp O’nu birleyerek Allah’a kulluk etmeleri, namazı kılmaları, zekât vermeleri emre­dilmişti. İşte doğru din budur.“ (Beyyine, 98:5). Ve şöyle diyor: „Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İs-hâk’a, Yâkûb’a ve nesline indirilene, Mûsâ ve İsa’ya ve­rilene ve diğer Peygamberlere Rab’leri tarafından verile­ne inandık, onlar arasında ayırım yapmayız, ‚Biz Allah’a teslim olanlarız‘ deyin.“ (Bakara, 2:136).

*

Allah…
Cümle yarattığının, KAHPENIN bile yanlışlarını ve günahlarını af etsin…
Rab…
Cümle evladı korusun, HEPIMIZE…
Doğru olanı, doğru yolu göstersin.

Atatürk düşmanlığının bizleri getirdiği noktaya bakar mısınız?!

Her kötünün bir daha kötüsü vardir…
AKP…
Atatürkçülüğü Katletme Partisi…
Ve SÖZDE hırsız, arsız…
Cahil…
“Müslüman” müritleri!

*

Bakma korkularıma…
Neticede bende SADECE bir çeyreğim…
Ama…
Kendimi, sevdiklerimi kayıtsız şartsız Ona teslim ettim…
Bir…
Hadi “istisna” demiş olalım…
Rabbin sevdiği ÖZEL kullarından olan…
Hz. Muhammed (s.a.v) sözü çıkmaz aklımdan, rivayet edilen:

“Allah’a GÜVEN…
Ama eşeğini sağlam kazığa bağla!”

Ve sizlerin kazığı…
Sallanıyor, sallanıyor…
Eninde sonunda yıkılacak!

*

Otobüs farları gibi gözer, uzun saçlar, ince beller…
Rabbin sanki kalem ile çizmiş gibi ikizleri…
Geçmişe mazi derler…
Hep…
Derttiler, Önderde pil bitti…
Bekliyor recycling’i!

🙂

Gerçekten…
Kimseye anlatamıyorum derdimi…
Evlat bile, hanim…
Bir anam, gözerinde görüyorum gerçekleri…
İçinde, görünce halimi…
Uzaktan bak, hatta yakından…
Değilse yüzüm, dönmüş acıdan bir tarafıma…
Sorarsın kendine neyi varmış ki bunun?
Saniyem…
Saniyeme VE insanlar hala benden beklenti içinde.