Sayın Çölaşan’ı okudunuz mu? Korkuyor, çekiniyorlarmış(!?) Gazeteciler kendi kendini sansürlüyormuş

Kafam yerinde değil, çok yoruldum. Parmaklarımı kıpırdatmaya halim yok…
Yarına yazacağım sayın gazetecilere…
Aslında…
Çok öncesi teklif ettim, HERKESE…
Yayınlayamadığınız her şeyi bana yollayabilirsiniz!!!

Ben yayınlarım…
Onlardan korkan onlardan beter olsun…
Bilişimciyim, bildiğiniz tiplerden değil, bunu da çok tekrarladım…
Ola ki Web – Hosterim üzerine baskı oluşturdular…
KENDI Web Serverimi koyarım internete, koydum bir keresine…
BENIM DENETIMIMDE…
Yiyorsa kardeşim, yiyorsa!

Medya büyük baskı altında
12 Mayıs 2018

Sevgili okurlarım, bu yazıya önce TRT (Tayyip Radyo Televizyonu) ile başlamak gerekiyor.
TRT, Türkiye’nin aslında en etkili olması gereken, ama en az izlenen medya kuruluşu…
Anayasa ve yasalar uyarınca tarafsız olmak durumunda.
Bu kurumun önemi özellikle seçim öncesinde artar… Ve bir sürü kanalı ile iktidarın borazanı olmayı sürdürür.
Gözünü iyice karartmıştır. Anayasa ve yasaları takmaz, bizim paralarımızla yayın yaptığını düşünmez ve borazanlık yapmayı sürdürür. TRT’ye göre, bütün muhalefet partileri önemsizdir.
Haber bültenlerinde, iktidardan ve can sıkıcı propagandasından sıra geldiği takdirde onlara da kısaca, âdet yerini bulsun diye yer verilir!
İşte bu yüzden, en az izlenen yayın kuruluşudur.
* * *
Gelelim özel sektör medyasına, önce televizyon kanallarından başlayalım!
Çoğunun ismi güya haber kanalıdır ama hepsinin görevi iktidara yalakalık yapmaktır.
Yapmazlarsa patronlarının başına parasal konularda iş açılacağını bilirler.
İşte NTV, işte CNN-Türk!
Günde ortalama iki nutuk çeken Recep Bey hele konuşmaya bir başlasın!
Onlar ve diğerleri yayınlarını anında kesip canlı yayına geçmeyi görev bilirler.
Bu canlı yayın hiç ara vermeden saatlerce devam eder, Recep Bey’in nutku bitince normal yayın başlar, sonra sıra onun ikinci konuşmasına gelir.
Burada “Konuşma” demek yanlış olur zira Recep Bey konuşmaz, danışmanları tarafından önceden hazırlanan metinleri önündeki elektronik aygıtlardan okur.
Kendiliğinden 10 dakika bile konuşamaz.
Dolayısıyla yukarıdaki cümleyi “Onun okuması” diye değiştirmek gerekir.
* * *
Şu ekranlara bir bakın, iktidara yandaşlık-yalakalık etmeyen ve adam gibi bir yayın politikası izleyen kaç televizyon kanalı var?
– Halk tv
– Fox tv
– Tele-1
– Kanal B
– Cem tv
– Belli zamanlarda Ulusal Kanal.
İzleyemediğim yerel kanalları bilmiyorum, dolayısıyla isimlerini sayamıyorum.
Yandaşların en büyük özelliği milleti dizilerle, Seda Sayan-Esra Erol gibilerin düzenlediği evlendirme programları ile ya da magazinle uyutmaya çalışmaktır.
* * *
Gelelim gazetelere!..
Son operasyonlarla Hürriyet grubu da iktidarın emrine transfer edildi. Şimdi şu yandaşlık tablosuna kısaca göz atıp kısaca listeleyelim!
Hürriyet, Sabah, Posta, Milliyet, Vatan, Türkiye, Yeni Şafak, Güneş, Takvim, Akit, Akşam, Star, Habertürk, Ortadoğu…
Bunlar, gazeteleri satılmadığı için çoğu marketlerde, taksi duraklarında ve çeşitli yerlerde beleş veriliyor, ama o miktarlar da satış rakamlarına ekleniyor!
Satış rakamları bu gibi yollarla şişiriliyor.
* * *
İktidarın emrine verilen Hürriyet’in durumunu özellikle izliyorum.
On binlercesi, aynen öteki yandaşlarda olduğu gibi çeşitli yerlerde ve özellikle şehirlerarası otobüs terminallerinde beleş dağıtılıyor.
Yine de el değiştirip Erdoğan Demirören isimli iş adamına devredildikten sonra satış rakamı 300 bin’in altına düştü.
Yılların Hürriyet’i şimdi işte bu durumda!
* * *
Peki iktidara yandaşlık yapmayan gazeteler hangileri?
En başta doğal olarak SÖZCÜ.
Burada karşımıza ilginç bir tablo daha çıkıyor.
SÖZCÜ dışında, iktidara muhalefet yapan bütün gazetelerin tirajı (ne yazık ki) olması gerekenden çok düşük.
Onlara kısaca bakalım:
Cumhuriyet, Bir Gün, Korkusuz, Yeni Çağ, Milli Gazete ve belli konularda Aydınlık.
* * *
Yandaş medya nasıl oluşturuldu, bunlar nasıl iktidara destek vermek zorunda bırakıldı?
Bazıları AKP iktidarının talimatları doğrultusunda büyük işadamları tarafından satın alındı.
Son örnek Hürriyet.
Aslında bunları satın alan patronların o kadar büyük parası yoktu.
Devlet bankalarına emir verildi, patronlara çok kıyak krediler açıldı…
“Bunları sen satın al” denilen patronların yapacağı bir şey yoktu. Emir yukarıdan gelmişti.
Büyük zararı göze alıp o medya kuruluşlarını kendi üzerlerine geçirmek zorunda kaldılar.
Şimdi bazen bakıyorum, bu gazeteler her gün aynı manşetle çıkıyor. Bunlara çoğu zaman, tek elden çıktığı belli olan manşetler dikte ettiriliyor.
* * *
İşte Türkiye, böyle bir medya ortamında seçime gidiyor…
Üzerimizde bir sürü baskı…
Açılan davalar…
Gözaltına alınan, yargılanan ve cezaevlerine gönderilen gazeteciler…
Açık söyleyeyim, yazı yazarken kendi kendimizi sansür etmek zorunda kalıyoruz.
Önümüzde seçim var, biz işte bu koşullarda, böylesine bir baskı ortamında gazetecilik yapıyoruz!

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/emin-colasan/medya-buyuk-baski-altinda-2402390/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger