Mıknatıs meselesi

Yalanım varsa Allah bin bir türlü belamı versin…
Aklıma hanım gelir, demişti…
Dünyada…
Ne kadar manyak varsa, normali, tatlısı ve tuzlusu hepsi gelir beni bulur…
Suç bende olmalı, hanım haklı!

Dedim ya yalanım varsa Allah belamı versin…
Daha yeni geldim…
Oluyor bir – iki saat kadar, uzandım odamda gazete okuyorum. Pencere ardına kadar açık…
Gözler…
Kaydı kayacak, uyudum uyuyacağım. Bir ses çok tanıdık…
Olamaz, Türkiye’de olmalı…
Hanim dışarıda sigara içiyor, birisiyle konuşuyor, fırladım yattığım yerden…
Anlatmıştım geçmişte kendisini, Gülsen teyze gelmiş…
Annemin arkadaşı, ya yaşıtlar veya annemden az biraz daha büyük…
Yaşlılık de, yalnızlık…
Çaresizlik, kimsesizlik. Tertemiz bir insan…
Emeklisini keşmişler, annem diyor bulaşma delirtir seni…
Bilmiyorum sanki, az mı uğraştım onunla…
Sevap nedir bilir misin?
Karşılık beklemeden, sinirlerini fare gibi kemirse bile el uzatmaktır…
Sevap, aşk gibidir ile karşılık beklenmez sadece verilir ve beklenir.

Hatırladın değil mi?
Sevgi, saygı ve güven!

Kahvemi bir höpürdeteyim, odamdayım, bilmiyor geldiğimi…
İnan…
Emeklilik belgesi isteyeceğim ondan, YEMINLE iki saat dil dök…
Anlamayacak, benim binlerce sayfa dil dökmem gibi…
Anlamayacaklar, anlamıyorlar, anlamaz…
Neden mi anlattım bunları size?
İhtiyara sahip çık diye!

Bu da dededen “hediye”; Ahmet Kökligiller – Dünyanın Gözünde Atatürk
Hak sahibi dedeyi af ede…
Olağanüstü bir zaman, gençlik ve kadın…
Uyanmalı, direnmeli, sokaklara dökülmeli!

oku