Baron

Ün, unvan, makam…
Para…
Umurumda mı dünya?
Gerektiği kadar yeter bana…
Zaten azı dert, çoğu bela!

Güzellikte kardeşim, güzellikte…
O bile bela olabilir insana…
Zarafet, nezaket, terbiye, saygı, bilgi ama doğrusu, ahlak güzelliğin güzelliği…
Eğri bacadan duman neden düz çıkar ki?

Ölüm hak, miras helal…
Bugün salı ya Konuşuyor devletin bahçesi, dem vuruyor milliyetçilikten, ahlaktan…
Bunların hepsi miras yedi, atalar ki kan bahasına, alın teri, el emeği, göz nuru ile kurmuşlar bu devleti…
Gelir p.çin birisi…
Satar, savar, pazarlar(!)

Geldi bir kez başa bela…
Akılsız başa ceza…
Ne yapmalı ne etmeli ki bu mirasyedileri, p.zevenkleri topluca asmalı?

Her konuda olduğu gibi bu konuda da bilgi…
Samimiyet, azim getirir bereketi…
Gel seninle tee birinci dünya savasını anımsayalım, oku bak ne anlatacağım sana…
Kırmızı Baron lakabını takmışlardı ona…
Cesur, yürekli ve kabiliyetli bir savaş pilotu, Alman, düşmanın korkulu rüyası…
Girdiği her “düellodan” zafer ile çıkan…
Şövalye misali, evet şövalye, bir baron ki bu lakabı düşmanları ona taktı…
Saygı!

Bir ilkesi vardı…
Onu zaferden zafere koşturan…
Kol uçuşu veya formasyon uçuşu diye anılan, namı diğer disiplinin ta kendisi…
İlkesi…
Hangi koşullarda olursa olsun tek başına düşmana saldırma…
Bozuk para gibi harcarlar seni…
Hani bir elin nesi, iki elin sesi var ya…
O misal…
Neler yapılmadı ki onu öldürmek namına, ne cabalar sarf edildi…
Yok, yok, yok ölmedi!

Manfred von Richthofen…
Kısacası…
Namı diğer kırmızı Baron, yine kırmızı olan uçağına bindi…
Kendi ilkesini hiçe saydı, saldırdı ve öldü!

Tek, tek mücadele veriyoruz bu kahpe zihniyete karşı, tek tek…
Ve avlanıyoruz dostlar, vuruyorlar bizleri…
Bilmem anlatabildim mi?

Not: gün gelecek herkes bir yerlerde, birilerine hesap verecek…
O güne kadar sağlıcakla kalın, esen kalın, umutlarınızı yitirmeyin…
Diren Türkiye’m, diren!

Aşkın Nur Yengi’nin sevdiğim bir parçası…
Hesap ver!