Yorumsuz

Doğan, Ülker Doğuş filan…
13 Nisan 2018

Doğan grubu malı mülkü boşalttı.
Ülker grubu borç yapılandırması istedi.
Doğuş grubu borç yapılandırması istedi.
*
Hiç önemli değil…
Türkiye’nin yetiştirdiği büyük işadamlarımız var, onlar bize yeter.
*
Hayırsever Rıza bey var mesela.
Henüz 25 yaşındayken 200 ton altın ihraç ederek, Türkiye’ye 25 milyar dolar gelir sağlamadı mı? Cari açığın yüzde 15’ini tek başına kapatmadı mı? Akp yandaşı televizyona “vatan kurtaran aslan” olarak çıkarılmadı mı? Türk Bayrağı’nın önünde bunları anlatmadı mı? Asrın liderimiz “hayırsever işadamıdır” demedi mi? Sayın hükümetimizin başbakan yardımcısıyla ekonomi bakanı, ihracat şampiyonu olduğu için kendisine plaket takdim etmedi mi? Hayırsever Rıza beyin Türkiye’ye katkılarının yanında Ülker grubu ciklet gibi kalmaz mı?
*
Jet Fadıl var.
İlk yerli otomobili icat etmedi mi? Bir milyon 250 bin adet otomobil üretip, her sene 12 milyar dolarlık ihracat yapıp, 300 ülkeye distribütörlük vereceğini söylemedi mi? Koç Grubu’nda bile 85 bin kişi çalışırken, tek kalemde 264 bin kişi çalıştıracağını anlatmadı mı? Toplu konut yapmadı mı? Milletvekili seçilmedi mi? Maldiv adalarında devremülk satmadı mı? Sanayi ve ticaret dehamız Jet Fadılımız varken, Doğuş Grubu’nun eksikliği sorun olur mu?
*
Eski Maocu Ethem Sancak var.
“Tayyip Erdoğan’a aşık oldum, iki erkek arasında böyle ilahi aşk olabiliyor” diyerek, televizyonları kapmadı mı? “Anam babam çocuklarım eşim, Tayyip Erdoğan’a feda olsun” diyerek, gazeteleri kapmadı mı? “Tayyip Erdoğan Allah’ın 300 yılda bir nasip ettiği liderdir” diyerek, BMC’yi kapmadı mı? Telefonda hüngür hüngür ağlayan tüpçü Demirören, Ziraat Bankası’ndan iki yıl geri ödemesiz, 10 yıl vadeli krediyle Doğan Grubu’nu kapmadı mı? Medyamız bunlarla dimdik ayaktayken, Aydın Doğan olsa nolur olmasa nolur?
*
Müteahhit Cengiz var.
Metroları, trenleri, limanları, madenleri, barajları, doğalgaz santrallarını, elektrik dağıtımlarını, havalimanlarını, otoyolları, tünelleri ona vermediler mi? Yetmedi… “Binali kalırsa yaşadık, milletin orasına koyacağız” demedi mi? Koymuyor mu? Binali’nin kim olduğunu merak eden oluyor mu?
*
Tosun var.
Bulaşıkçıydı, azmedip, tarımsal kalkınma sembolümüz olmadı mı? “Vatan, millet, din, iman, ecdad, dış güçler, Kudüs kırmızı çizgimizdir” diyerek, müşteri toplamadı mı? Henüz 26 yaşındayken tiko para bir milyar 149 milyon lirayı bavuluna istifleyip, sırf bu millet saman ithal etmesin, kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olsun diye, Ferrari’yle inek almaya Uruguay’a gitmedi mi? Tosunumuz şu anda Türkiye’de değil ama, 365 gün aralıksız “tosun düzeni” yok mu bu ülkede?
*
Memleketin yetiştirdiği böyle güzide işadamlarımız var.
Böyle memlekette ekonomik sıkıntı olur mu Allah aşkına?

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/yilmaz-ozdil/dogan-ulker-dogus-filan-2347273/

Dindar gençlikten DEİST gençliğe!
12 Nisan 2018

Nur içinde yatsın, Profesör Yaşar Nuri Öztürk benim iyi dostumdu. Çok titiz bir insan olduğu için elbiselerini ünlü terzi Mustafa Küçükaslan’a diktirirdi.
Benim elbiselerimi de Mustafa Küçükaslan dikerdi. Bu nedenle Yaşar Nuri Hoca’ya onun atölyesinde sık sık rastlardım. Sohbetlerimiz hep din ve siyaset üzerine olurdu.
Yaşar Nuri Öztürk aydın bir din adamıydı. Bir defasında:
“AKP’nin yanlış din uygulamaları nedeniyle genç kuşak DEİZM’e kayıyor. Kuran’da olmayan yanlış uygulamalar ve sahte din adamlarının insanları Allah ile aldatması, yalan, dolan, hurafe dolu söylemler devam ettikçe sonunda insanlar DEİZM’e sığınmak zorunda kalacaklar” demişti.
* * *
Birinci sayfadaki TOKMAK-1 sütunumda da anlattığım gibi DEİZM tüm dinleri reddeden, ancak Allah’ın varlığına kesinlikle inanan bir inanç şeklidir.
Deistler, doğadaki tasarım ve kanunların kaynağı olan evrensel bir güce, Tanrı’ya inanırlar, dinlere ve peygamberlere inanmazlar.
Yaşar Nuri Hoca’nın, üç-dört yıl önce “İnsanlar bu gidişle huzuru DEİZM’de arayacaklar, gidişat bunu gösteriyor.” şeklindeki sözlerine pek inanmamıştım ama şimdi onun ufku geniş, ileriyi gören bir bilim adamı olduğunu anlıyorum.
* * *
Konya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün “Gençlik ve İnanç Çalıştayı”nda, imam hatip öğrencilerinin “Deizm’e” yöneldiği sonucu çıktı.
Açıklanan rapor MHP lideri Devlet Bahçeli’yi küplere bindirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan durumu daha soğukkanlı karşılatıp Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a bu konuyu araştırma talimatı verdi.
İktidar partisinin yanlış politikaları sonucu insanların dinden soğuyacağını ve toplumda yavaş yavaş DEİZM inancının yayılacağını Yaşar Nuri Hoca yıllar önceden haber vermişti.
Prof. Yaşar Nuri Öztürk’ü kez daha saygıyla anıyorum.
GENÇLERE DEİZMDEN BAŞKA SEÇENEK BIRAKILDI MI?
AKP iktidarıyla birlikte yıldızı parlayan kadın yazarlardan olan Elif Çakır, imam hatip öğrencilerinin DEİZM’e kaydığına ilişkin araştırmayı köşesine taşıdı.
Konya Milli Eğitim Müdürlüğü’nün “Gençlik ve İnanç” konulu çalıştayında imam hatip öğrencilerinin okullarda öğretilen dini bilgilerdeki tutarsızlıklar nedeniyle dine inanmayıp DEİZM’e kaydığı ve derslerde okutulanların çocuklara ve gençlere uygun olmadığı sonucuna varıldı.
* * *
AKP yanlısı olduğu bilinen Elif Çakır, AKP’ye tepki göstererek sütununda:
“Söyleyin bakalım, bu gençlere DEİZM’e yönelmekten başka seçenek bırakıldı mı? Her şey gözümüzün önünde yaşanıyor, gerçekleşiyor” ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:
“Dindar gençlik istiyoruz diyen dindar iktidar yetkililerimiz, imam hatip açacağına, her sokağa cami yaptıracağına, toplumsal yozlaşmanın önüne geçebilseydi, dindar siyasetçilerin aklı zorlayacak açıklamalarına kısıtlama getirseydi, televizyonlara reyting sağlayan ağlak hocalar yerine nitelikli din adamları çıkartmış olsaydı, din bu kadar siyasete âlet edilmeseydi…
Dahası, “Müslümanlıkla ahlâk arasındaki makas giderek açılıyor, Müslümanlar dünya-ahiret dengesini yitirdiler, din artık melankoli ve gözyaşı içinde sunuluyor. Adalet duygusu zayıfladı, giderek güçlünün yanında olan bir din söylemi gelişti…
Din-siyaset, din-ticaret ilişkisine sınır getirilmeli. Dini duyguları her alanda geçer ölçü yapıyoruz, dini yoruyoruz, sonunda din algısı tahrip oluyor” diyen eski Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu gibi hocalara kulak vermiş olsaydı…
Böylesi yürek yakan bir tabloyla karşı karşıya gelir miydik? Dindar gençlik isterken, karşımızda DEİST gençlik bulur muyduk?”
TEBESSÜM
RUHLARI GENÇ KALMIŞ!
Yaşları 80 ile 90 arasında değişen üç ihtiyar sohbet ediyor.
82 yaşındaki adam “Denizde saatte 100 mil sürat yapan bir motorda ölmek isterim” diyor.
86 yaşındaki adam: “Ne 100’ü yahu? Ben 300 kilometre hızla giden bir otomobilde ölmek isterim” diyor. Sonra ikisi birden dönüp 90’lık arkadaşlarına soruyorlar:
“Sen neyi tercih edersin?”
90’lık ihtiyar “Ah ah” diyor “Ben kıskanç bir kocanın kurşunlarıyla ölmeyi tercih ederim.”

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/rahmi-turan/dindar-genclikten-deist-genclige-2345081/

Saray’daki aptallar
12 Nisan 2018

4.5 milyar dolara mal olan…
90 uçak-helikopter taşıyan…
20 yaşındaki…
USS Harry S.Truman uçak gemisi…
Beraberindeki yedi savaş gemisiyle Akdeniz’e doğru yola çıktı!
Uçak gemisi, ABD’nin Irak ve Afganistan saldırılarında da kullanıldı.
Yeni görev yeri, Suriye!
Kimi yandaşlar 6. Filo’yu hala kıble yapmayı sürdü¬rüyor; ABD’nin başarısı için dua ediyor! Böyle saf tutma¬yı alışkanlık yaptılar. Neyse konum bu değil…
USS Harry S.Truman uçak gemisi bakın neyin sembolü:
ABD’nin en sevilen dört başkanından biri, Franklin D. Roosevelt’dir.
1932-1945 yılları ara¬sında ABD başkanlığı yaptı.
12 Nisan 1945 tarihindeki ölümü 20’nci yüzyıl ikinci yarısının kaderini değiştirdi.
– Soğuk Savaş olmaya¬bilirdi…
– “Demir Perde” sözünün mucidi İngiliz W. Churchill ABD’yi elinde oynatamazdı…
Dünyanın talihsizliği, Roosevelt gibi entelektüel başkandan sonra koltuğa ca¬hil-yeteneksiz yardımcısı Har¬ry S. Truman’ın oturması oldu.
Roosevelt öldüğünde -se¬çimler yeni olmuştu- Truman 82 günlük başkan yardımcı¬sıydı.
İki kez görüşmüşler ve ikisinden de farklı görüşle ayrılmışlardı. Örneğin…
İlk kez güçlü Alman sa¬vaş makinesini durduran Stalin’e, silah yardımından yana olan Roosevelt’e Tru¬man karşı çıkmıştı. (Truman; ırkçı Ku Klux Klan’ı des¬tekleyen ve Sovyetler Birli¬ği (SB)’den nefret eden bir bağnazdı.) Oysa…
Roosevelt ile Stalin iyi anlaşıyordu. (Ki aynı zaman¬da, SB halkında -bu ülkeyi tanıyan ilk başkan olması sebebiyle de- Roosevelt; ve ABD halkında Stalin hayran¬lığı vardı!)
Roosevelt’in ölümü Stalin’i derinden sarstı. Beyaz Saray’ın, bu derece SB düşmanlarının kontrolüne geçeceğini öngöremedi…
SOĞUK SAVAŞ
Harry S. Truman yardım¬cılıktan başkanlık koltuğuna oturuverdi.
Bilgisizdi. Öyle ki, atom bombası çalışmalarından bile haberi yoktu!
Roosevelt üzerinde hiç etkisi olmayan -SB düşma¬nı- Dışişleri Bakanı Edward Stettinius ve onun George Kennan gibi dışişleri bürok¬ratları, ABD’nin SB tehdidi altında olduğuna Truman’ı ikna etti. Perde arkasındaki isim, Churchill idi…
İlk yaptıkları Roosevelt yanlısı solcuları/liberalle¬ri Beyaz Saray’dan atmak oldu. (Bunu sonra Hollywo¬od dahil on binlerce komü¬nist’in cezaevine atılması, ABD’den kovulması takip etti.)
Amerikan halkı, ülkelerini işgal edecek komünist tehditle korkutulmaya başladı.
Beyaz Saray, artık SB ittifakından yana değildi; meydan okuyacaktı.
İlk işaret Roosevelt’in ölü¬münden on gün sora geldi:
Truman yaptığı görüşme¬de, Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Molotov’a -gücünü göstermek maksadıyla- ha¬karetler etti.
Görüşmeden sonra şöyle dedi: “Çenesine iki yumruk yemiş gibi oldu!”
Molotov ise raporunda şunu yazdı: “ABD’nin başında çok aptal biri var!”
Soğuk Savaş’ın dikenli yolları, Truman Doktri¬ni-Marshall Planı-NATO- CIA ile döşenmeden önce iki ülke arasında söz düellosu başladı…
Truman, SB’nin Doğu Av¬rupa ülkelerinden çekilmesini isterken Molotov, “siz Japon¬ya, İtalya, Yunanistan vd. çekilin” dedi.
Ve:
SB’nin Mançurya iler¬leyişini durdurmak ve Avrupa’dan çekilmeye zorlamak için -General Mac Arthur ve General Eisen¬hower’ın karşı çıkmasına rağ¬men- Truman, Japonya’ya atom bombası atılması emrini verdi.
Yine de…
Stalin, -ABD ile ilişkileri bozmamak için- Komintern’i kaldırıp, “dünya devri¬mi” sözlerini unuttu. Yuna¬nistan ve Yugoslavya’daki silahlı komünist hareketleri desteklemeyi bıraktı. Amerika Komünist Partisi bile kendi¬ni feshetti.
Sonuç?
Yunanistan zaferi Truman’ı dünya jandarmalığına soyun¬durdu!
Almanya’nın ikiye bölünme¬si; SB’nin, Çekoslovakya ve Macaristan’a rejim dayatma¬sı bundan sonradır. Keza…
Kore Savaşı, Vietnam Savaşı vs. Soğuk Savaş’ın ürünüydü.
Uzatmayayım…
ERDOĞAN’IN TAVRI
Biliriz ki:
Görüşleri olmayanların gö¬rüşlerini değiştirmesi son derece kolaydır!
ABD tarihinin en kişilik¬siz-vasat başkanlarından Truman’ın, ABD’nin en önemli değişikliklerine imza atan kişi olması son derece düşündürücü değil mi?
Truman artık yok…
Koltuğunda benzer karakter¬deki Trump oturuyor…
Peki, ABD’nin Soğuk Sa¬vaş’a sebep olan SB değer¬lendirmesini bugün tekrar¬lanması ilginç değil mi:
– Rusya ile ittifak zordur.
– Rusya sadece kuvvet¬ten anlar.
– Rusya çok tehlikeli¬dir, Amerikan halkı uyarıl¬malıdır.
Dün Truman esir alındı. (Dünyada binden fazla askeri üs kurdular.)
Bugün Trump’ın seçimlerde Rusya’dan yardım almakla suçlanması, bir türlü Beyaz Saray’a hakim olamaması, avukatının bürosuna FBI ta-rafından baskın yapılması tesadüf mü?
Seçimlerde Rusya ile iyi ilişkiler kuracağını söyleyen Trump dün “Füzelerimiz ge¬liyor hazırlan Rusya” dedi!
-Molotov’un demesiyle- Be¬yaz Saray’da yine bir aptal mı oturuyor?
“Teslim alınan” Trump’a bakalım neler imzalatacaklar!
Sonuçta:
USS Harry S.Tru¬man uçak gemisi saatte 35 mille Akdeniz’e geliyor. Baka¬lım dünyayı “iki kampa” bö¬lecek mi?
Peki..
Müslüman Erdoğan nere¬de saf tutacak?
Bu kez…
“Yankee go home” diyebile¬cek mi?

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/saraydaki-aptallar-2345067/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Asıl soyguncu
13 Nisan 2018

La Casa de Papel…
Netflix’te yayınlanan İs¬panya dizisi Türkiye’de fenomen oldu!
Öyle ki:
Dizinin ikinci sezon tanıtımı için Türkiye’de tanıtım filmleri çekildi.
Başta Melih Gökçek ol¬mak üzere kimi yandaşlar hemen devleti uyardı:
–Gezi’yi düzenleyen üst akıl, La Casa de Papel’i isya¬nın sembolü kabul etmiştir…
-Devlet yetkilileri kesinlikle konuyu araştırmalıdır…
-Dizi subliminal mesaj ve¬riyor…
Cahiller cesur olur!
Diziyi seyretmedikleri belli…
Bugüne kadar seyrettiğim en anti-kapitalist dizi film La Casa de Papel.
Dizide, İspanyol Kraliyet Darphanesi’nin soygunu¬nu organize eden “Profe¬sör” şunu diyor:
“2011 yılında Avrupa Mer¬kez Bankası, hiç yoktan 171 milyar Euro yarattı. 2013’te 145 milyar Euro yarattı. Para nereye gitti biliyor musun? Bankalara! Doğrudan en zen¬ginlere. Kimse Avrupa Merkez Bankası’na ‘hırsız‘ dedi mi?”
Asıl soyguncu kim?
Yaşamları boyunca hiç¬bir politik ahlaki sorgula¬ma yapmayan Gökçeklerin, inatla “muhbir vatandaşlığa” devam etmesine şaşırmamak lazım!
-‚Üst akıl’ın ne olduğunu hâlâ kavrayabilmiş değiller.
-Gezi direnişini hâlâ analiz edebilmiş değiller.
Ne yani:
Seattle… Los Angeles… New York… Chicago… Que¬bec… Miami… Prag… Ce¬nova… Montreal… Madrid… Atina… Londra… vs.
Kapitalist merkezlerdeki bu küreselleşme karşıtı anti-kapitalist eylemler de mi “üst akıl” ürünüydü? Bir kez olsun kaldırıp başınızı dünyaya bakın; kim gerçek soyguncu/hırsız anlayın artık!
ARKA BAHÇE’DE OLANLAR
Bir “üst akıl” arıyorsanız…
Gelin size anlatayım:
İşçi Partisi (PT)…
1988’den başlayarak Brezilya’nın en büyük nüfus¬lu Rio Grande Sur ve Por¬to Alegre (Ki burada 2001’de küreselleşme karşıtı büyük eylemler oldu.) şehirle¬rinin yönetimlerini kazandı.
PT, 2002 yılında -sendika başkanlığından gelme- Lula da Silva liderliğinde seçimle¬ri kazandı.
Başkan Lula, neoliberal ekonomik yıkımlarla hemen mücadeleye başladı. İlk icraatları sosyal programları devreye sokmak oldu. 22 milyon Brezilyalı mutlak yoksulluktan kurtuldu. İşsizlik ve çocuk işçi sayısı azaldı.
Gelir dağılımındaki eşitsiz¬lik azalırken, reel ücretlerde üretim artışının üzerinde bir yükselme gerçekleşti.
Venezuela’da Chavez’in PVDSA’yı kamulaştırması gibi Lula da Silva da, -küresel beş büyük petrol şirketinden biri olacak- Petrobras’ı yeniden oluşturdu. Brezilya karasularında bulunan 300 milyar dolarlık petrol rezervi¬nin çıkarılması ihalesini Çin konsorsiyumuna verdi. Çin bu dönemde ABD’yi geçe¬rek Brezilya’nın en büyük ticaret ortağı oldu.
Başkan Lula, Amerikan Serbest Ticaret Bölge¬si (FTAA) dayatmasına karşı çıktı. Güney Amerika Uluslar Birliği (UNASUR) ve Güney Amerika Ortak Pazarı (MEC¬ROSUR) liderliğini üstlendi.
Rusya, Çin, Hindistan, Gü¬ney Afrika ile birlikte -G8’e alternatif- BRICS kurucusu oldu.
IMF boyunduruğundaki Brezilya, IMF’ye kredi ve¬ren ülke konumuna geldi.
1974’te dünyanın en borçlu ülkesi olan Brezilya, dünyanın sekizinci ekono¬mik gücüne dönüştü.
Konu sadece güçlü, dina¬mik ve hızla büyüyen ikti¬sat değildi…
Filistin devletini tanıdılar. Başkan Lula, “Gazze’ye ya¬pılanlar kabul edilemez” dedi. Ramallah’ta daimi diplomatik temsilcilik açtı.
İran’a, Küba’ya yöne¬lik ambargoya karşı çıktı.
Irak’a saldırıyı destekleme¬di.
Küresel ısınma gibi sorun¬lara dikkat çekti. Vs.
Nihayetinde… Halkçı, kamucu, bağımsızlıkçı politikalar “birilerini” rahatsız etti.
Sonra…
SİVİL DARBE
1930… ABD, Brezilya’da askeri darbe yaptırdı. (1945’e kadar sürdü.)
1945… ABD, Brezilya’da askeri darbe yaptırdı. (1951’e kadar sürdü.)
1964… ABD, Brezilya’da askeri darbe yaptırdı. (1985’e kadar sürdü.)
2016…. ABD, Brezilya’da sivil darbe yaptırdı! (Halen devam ediyor.)
Şöyle:
Lula da Silva 2003-2010 yılları arasında başkanlık yaptı.
-Hastalığı nedeniyle- parti li¬derliğini -eski solcu gerilla- Dil¬ma Rousseff’e bıraktı. O da, tüm neoliberal ekonomik-siya¬si reçeteleri reddederek 2011 ve 2014 seçimlerini kazan¬dı. Görevinin bitmesine 33 ay varken 2016’da parlamento darbesiyle başkanlık koltu¬ğundan indirildi. Gerekçesi İşçi Partisi’nin, Petrobras’tan seçim yardımı almasıydı! Bir taşla iki kuş; hem Rousseff, hem de Petrobras!
Bitmedi.
Kanseri yenen Lula da Sil¬va, Ekim 2018 seçimlerinde aday olacağını açıkladı. Seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu.
Ve fakat:
Hemen bir gizli tanığın düz¬mece ifadesiyle bu hafta tutuk¬landı; Curitiba’daki cezaevine atıldı. Böylece aday olmasının önüne geçildi! (Şaşırıyor mu¬yuz hayır! Son 10 yılda Latin Amerika’da 2009’da Hon-duras’ta, 2010’da Ekva¬tor’da 2012’de Paragu¬ay’da askeri-sivil darbeler yapan ABD, Brezilya’da da benzerini sahneye koydu. Bir diğer hedefinin Venezue¬la olduğu sır değil; medyayı körükleyip duruyorlar!)
Lula da Silva hapse atılarak, (Wall Street yatırım bankeri, Merkez Bankası eski başkanı, neoliberal politikaları tavizsiz uygulayacak) Henrique Mei-relles’in önü açıldı!
Ah Melih Gökçek ah!
Gerçi. Ne diyor Nabi:
“Ne kadar bulsa da mülk,
Cahile makam ile gelmez itibar.”

https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/asil-soyguncu-2347260/