Eminim, emin. Neyse… Komşularımız

Balkondan sesleniyor…
„Hoşgeldin Önder, nasılsın?“
Salanıyorum ayakta, İstanbul trafiği. Saatlerce…
Eşi yanında, „çok yorulmuş, konuşamıyor“

En son geldiğimde, komşu turşu kurmuş, adettendir bizede verdi…
Offfff…
Önder dört köşe…
Geleceğimi duymuş, 5 litrelik bir kup.

😋

Kızı demiş „Önder ağabey biber alsın (yarına pazar kurulacak) bende kurayım ona“
Allah razı olsun…
Yok…
Dilenci duası değil benimkisi, yürekten temenni.

Erol ağabey, Sevil abla…
INAN…
İnsanlık ölmedi daha.

Ketum olmak…
Yerinde ve zamanı geldiğinde…
Sessiz şeytan…
Olamadım hiç bir zaman.

Korkum…
Tutukluluk halinden çok işkence…
Bilir misin…
Nohut ile işkenceyi…
Üçgen tahta ile?

BİLMEZİN…
Bildiklerimi…
Bu yüzden dert etme beni kendine…
Ben doğrudan ayrılmadıktan sonra…
O…
Benim ve sevdiklerim yanında.

Aksi…
😊
Zaten ANINDA yiyorum kafaya sopayı.