Vicdansızlık yapma

Hala utanırım, utanırım, tükürürüm bazen yüzüme aynada…
Sade aklımdan geçirdim diye…
Valide…
İhtiyar, ben çeyrek, evlat hanımı sakat bıraktı…
Kiloluydu rahmetli, koca göbekli…
Son çare demiştim yatırmamız lazım, Allah acıdı…
En azından bana bu utancı yaşatmadı!

Allahsızlar…
Vicdansız köpekler…
Babama karşı son görevimi yerine getirtmediler(!)

Askerlikte, askerlik…
Ulan ayakta duracak hal yok…
Bugün git yarına gel…
Almanya nere Türkiye nere?

Ne paralısı ya?
Bir gün yapacak halde değilim, bir gün. Saniyem saniyeme uymuyor!!!

Gerçekten çaresizdim, gerçekten…
İki erkek, iyi kötü bir babamızı, dedemizi bakamayacak mıydık?
Hanımı zaten sokmazdı yanına, yıkama…
Annem, olmayacak duaya âmin demek gibi bir şey. Gerçekten çaresizdim.

Allah gani gani rahmet eylesin koca göbekli…
İstanbullu Kadir, Allah taksiratını af etsin, mekânın cennet olsun.

Oma’nin yanından geldim…
Acınacak halde. Görseniz…
İçiniz parçalanır. Öyle üzülüyorum, bugün yine kafası tamamen gitmiş halde…
Annesinden, babasından söz ediyor…
Bir başına, tek başına. Bundan bir sene kadar önce götürdüm, göstermek için ihtiyarlar yurdunu…
Kendimi öldürürüm dedi…
Götür götürebilirsen, yatır yatırabilirsen…
Hadi ondan geçtim, “tüm gün yalnız”
Hemen karşımız, sokağın bir tarafından öte tarafa geçiyorsun. Gitmiş sormuştum…
DIKKAT
ALMAN, tanıyormuş beni görmekten. Dedim böyle böyle…
Ne dedi biliyor musunuz?
“Lafı mi olur” Allah belamı versin yalanım varsa “> komşuyuz <, getir gündüzleri yaşıtları arasında olsun, tüm etkinliklere katılabilir. Para falan istemiyorum senden, akşam evine götürürsün!”
Ki…
Varlıklı kadın, istese bile sorun olmazdı yani!

Bu…
Türkiye’de zaten ama Almanya’da da artık normal değil…
Bir insanın ömürce çalışıp emeğinin karşılığı ile ihtiyarlık günlerini, son günlerinde geçimini sağlayabilmesi artık olağan değil. Oldum olası, insanlık var olduğundan beri diyebiliriz ki evlat sigortaların en güvencelisiydi. Ne kadar çok evlat o kadar çok teminat!?

Derler ya bir ana – baba yedi evlada bakar, yedi evlat bir ana – babaya bakamaz!

Diye, aynen öyle. Bu garibimin evladı olmadığı gibi akrabası da kalmadı, uzaktan, yedi köşeden bir kuzen İsviçre’de. Birkaç gün oluyor götürmüştüm karşımızdaki yurda…
Allah’ım yedi bitirdi beni. Adama…
İstemem de istemem. Ya kadın zorla güzellik olur mu?
İstemiyorsan istemiyorsun…
Nasılsa Önder var, sende bin tepeme(!?)

Tüm bunları neden anlattım, anlatıyorum size?
Hanımı bırak bir tarafa, O zaten bilincinde…
Yüzü orada, okuduğunu biliyorum…
Yalansa yazsın bin bir suratım bir yorum altına, yalan diye, manyak psikoloğum…
Sormuştu bana “Annen?!”
Çok severler ya birbirlerini gelin ve kaynana…
Dedim ona…
Bir ana bir baba, kadın çok sokakta!!!
Anladı ve sustu, konu bir daha açılmadı!

Demem O ki hem Oma..
Hem en son gidişimde ÖZELLIKLE Anadolu yakasında…
O kadar çok ihtiyarlar yurdu acilmiş ki Tayyipistanda…
İçim cız etti…
Vicdansızlık yapma, onalar ana ve baba…
Ama iyi ama kötü…
Seni bu yaşa getirdiler mi? Getirdiler…
NOKTA

Bak anana – babana…
Karın istemese bile, koyacaksın NOKTA!

Yaşam şartları falan bırak bir kenara…
BAK…
25 seneden beri konuşmuyorum ne kayınvalidem ne kayınpederimle…
Yeminle, Allah bin bir türlü belamı versin yalanım varsa…
Olmasa ablası, ağabeyleri ve kardeşi…
Bırakmam O insanları muhtaç kalsalar sokaklarda…
Ha sofraya bir tabak fazla koymuşun ha eksik…
Onlar…
Bir ana, bir baba!