Allah belamı versin yalanım varsa…
Gençlik yılarım, kaza sonrası…
Siyasete Almanya’da bulaştığım yıllar. İkici kez evlenmiş, baba olmuştum…
Sana mı kaldı siyaset, çocuk yaşlarımdan beri böyleyim, kafamın dikine…
Benim itte öyle, Oma…
Sor ulan sor…
Ondan sonra Önder bağırdı, çağırdı mı suç oluyor…
Yiyorlar bir … ondan sonra Önder kalksın altından…
HER ZAMAN Böyleydi, hep. Dün valide “yapma, böylede burnumuzdan getirme”
Ya çocuk gibi peşinizden koşturmasam Arap saçına döndürüyorsunuz her şeyi…
Dönüyor dolaşıyor Konu…
Yine masamda ama altından kalkılmayacak halde, baştan ben yapayım daha iyi…
Ama Önder işi ama düzgün, bulaşmayın…
Beni de uğraştırmayın.
Ben sormadan, öğrenmeden, danışmadan iş yapmam!
Buda hep böyleydi. Fikir alırım yapacaksam YINE bildiğimi yaparim AMA SORARIM.
“Susuz mu kalacağız?”
Haberlerde orospuların sorduğu soru…
Bilen bilir, onlarca yıl öncesi anlattım kimi şeyi, “bu günleri”
Bir toplantı…
Otel miydi, kongre salonu mu hatırlamıyorum…
Konu “Kürt sorunu”
Toplantıyı yöneten ve gelenleri bilgilendiren bir kadın…
Sigara içmeye çıkmıştım dışarıya, ara vermiş olmalı o da geldi sigara içmeye…
Konuşmaya başladık…
Onunla ayni fikirde olmadığım bir mesele, dedim böyle böyle…
Fırat ve Dicle…
Allah belamı versin yalanım varsa, O haham gibi kadının gözleri parladı…
Jeton düştü.
Müneccim boku yemedim…
Eğitim…
Tecrübe, düşünebilme!