Und immer lächeln

Günaydın Türkiye, günaydın dünya…
Yeni yılınızda, yepyeni bir başlangıçta…
Dualarım, en iyi dileklerim, temennilerim sizlerle…
Öyle diyor komşu bu sabah beni görünce…
Dükkândayım, bitiremedim bitirmem gerekenleri. Emekliyim ama…
Ya gerçek veya bana öyle geliyor, beş – on kişinin işi üstümde. O kadar yoğunum, o kadar yapmam, koşturmam gereken yer var ki bin parçaya bölünsem, altından kalkamam.

Sağlık…
Evet, sağlıklı olsam, eskiden, gençlikte vardı tabii…
Koymuyordu…
Üstesinden geliyordum, altından kakabiliyordum…
Artık…
(…!!!)

Evet, gülümse…
İnan…
Yüreğim gülümsüyor, yüzüm başka bir şey dese bile. Her adım, en ufak bir hareket…
Ve canım hayal bile edebileceğinden çok acıyor. Gel de gülümse…
Uyuşturucu ya, uyuşturucu bile fayda etmiyor!

Iran dostlar, Iran…
Komşuların ocağına tek tek ateş düştü…
Kul eliyle, maşalar sayesinde…
Ve bir maşa başınızda!!!

Sözlerine inanma…
Bak, gör, düşün ve hiçbir şeyine inanma!!!

Dememişiydim ben size…
Bakma, aldırma höt – zöte…
Rusya örneğinde olduğu gibi, genelde Avrupa karşısında ama özelde Merkel önünde geldi yine dize…
Fransa ziyaretinden sonra elbette, eninde sonunda Almanya…
Komşuda pişer bize de düşer, eski bir özdeyiştir…
Türk’ün karakteristik özelliklerini dile getirir…
Komşunun ocağına ateş düşünce…
Elbette kıvılcım, hakkımıza düşen gelip bizi bulacaktır…
Nasiptir bu…
Kimse kimsenin nasibini, riskini yemez, yiyemez…
İlahi adalet tecelli ettiği gibi, akılsız başında cezasını bacaklar çeker…
Dünya tersine döndü dostlar, g.tler baş oldu kıllar sayesinde, SEN…
Yeter ki kötü oyuna, hayata gülümse…
Gün gelir her şey düzelir elbette!