Evet ya, ah Önder. Önder söyler, VAZIFEM, görevim… Seve seve yerine getirdiğim, DINLEYEN KIM?

Sözüm sizedir gençler…
Bu sabah mazot…
99 Cent…
Ziya Selçuk gibi tipler…
Vitrindekiler…
AMAN çocuklar AMAN, bende aldandım…
Toparlandım, tecrübe…
Böyle tipler hayatiniz boyunca çıkacak karşınıza, altı Tophane…
Üstü Şişhane…
KANMAYIN, en tehlikeli olanlar onlar…
Bay Kahpedoğan…
INAN, yeminle EMINIM din bilgisi benimkinden az…
Ve ben abdest bile almasını bilmem…
Öğrenmiştim, unuttum…
Çıkacaksam tanrımın karşısına, ki SÜREKLI dilimde…
DUA…
Alırım boy abdestimi, temizlerim…
>>> içimi <<<
Çıkarım karşısına, Camii falan hep böyle…
Ne ilgisi var cinsel ilişkiyle, O…
Yaradan…
Ve ben böyleyim ister kabul et ister etme.

Mazot dedim…
Elektrik, elektronik dedim…
Gören göze sahipsen, his eden yüreğe…
İşaretler, emareler her yerde.

Oku PAPAZI…
Ağartmış saçları…
Ama var ya gram hayat tecrübesi yok bunda!

İyi Parti bilmem ne…
O kadın HEPSI…
AMA HEPSI ikbal peşinde…
Vatan, millet Allah’a emanet edile.

Virüs de, zamlar da domdom kurşunu gibi!

Çektiğimiz bunca sıkıntıya rağmen hayat tatlıdır, güzeldir, yaşamaya değerdir.
Ben geçmiş günleri ömürden saymıyorum. Hayat gelecektir, geriye kalan günlerdir, yaşadığımız sürece gülmeyi ve güler yüzlü olmayı başarabilmektir.
Peki, gülebiliyor, güler yüzlü olabiliyor muyuz? Gelecekte mut-lu olacak mıyız?
Tabii ki, umutsuz olmamak lâzım ama şu tabloya bakın:
■ Ülkede ekonomi sınıfta kaldı!
■ Hayat pahalılığı bütçeleri darmadağın ediyor…
■ Dolar, almış başını gidiyor.
■ Paramız pul haline gelmiş durumda…
■ İşsizlik korkunç boyutlara ulaştı…
■ Zamlar halkı domdom kurşunu gibi vuruyor!
■ İnsanlar perişan, çaresiz…
Bu durumda nasıl gülebiliriz? Nasıl mutlu oluruz?
★★★
Evet, hayat tatlıdır, yaşamak güzeldir. İyi ve doğru yaşadığınız zaman hayat öyle hoştur ki…
Peki, ülkemizin yönetim tarzı bize gelecek için umut veriyor mu, mutlu bir gelecek vaat ediyor mu?
Bu sorunun cevabı tek kelime ile HAYIR’dır.
Kaderimizi kararlarımız biçimlendirir.
Her ulusun hayatı, yaptığı tercihlerin toplamıdır.
Bizim halkımız böyle bir yaşamı tercih etti!
Öyle ise ağlamaya hakkımız yok!
★★★
Tüm dertlerimizin yanı sıra, bir de koronavirüs kâbusu simsiyah bir bulut gibi çöktü üzerimize…
“Covid-19” denilen kara belâ, yaşam zevkimizi öldürdü, hayatı zehir etti!
Ülkemizde bu yılın mart ayı sonuna doğru başlayan salgın, altıncı ayını doldurdu.
22 Eylül 2020 itibarıyla toplam 7639 insanımızı kaybettik!
Vaka sayıları, iki ay öncesine göre iki kat arttı!
Gençlerin yoğun bakımda tedavi oranı yüzde 25’e çıktı. Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Murat Gündüz, “Yaşlıların bıraktığı yoğun bakımları gençler dolduruyor. Bölgesel kısıtlamalar gelebilir” dedi.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ise hâlâ “65 yaş üstü-ne önlemler” diye geveleyip duruyor!
Toplumda endişe, telaş, korku büyümekte…
★★★
Tıp adamları “Özellikle risk grubunda bulunan kişiler (65 yaş üstü ve kronik hastalığı bulunanlar) mutlaka grip ve zatürre aşısı olmalıdır” diyor.
Tamam! Olmalılar tabii ki ama aşıyı nerede bulacaklar?
Koskoca Türkiye’de, güzel ülkemizde grip ve zatürre aşıları yok!
Sağlık Bakanı ne diyor buna? Sağlık Bakanlığı ne iş yapıyor?
Zatürre ve grip aşılarının koronavirüsle doğrudan doğruya bir ilgisi ve ilişkisi yok! Ancak, bir insan koronavirüsle birlikte gribe veya zatürreye yakalanması halinde tehlike büyüyor, iyileşme ihtimali güçleşiyor.
Aynı anda iki ya da üç düşmanla birden boğuşmamak için grip ve zatürre aşıları olmak şart ama…
Aşıyı nereden bulacaklar?
★★★
Korona salgını 6 ayı aşkın bir süredir devam ediyor.
Muhterem Sağlık Bakanı, şimdiye kadar zatürre ve grip aşılarını neden temin edemedi? Bu aşıların önemini bilmiyor muydu? Ya da çok mu zordu aşı getirtmek?
Ekim ayında yurt dışından geleceği söylenen grip aşısı için insanlarımız şimdiden kuyruğa girmeye başladı.
Vatandaşlar eczanelere isimlerini yazdırarak sıraya giriyor, listeler oluşturuyor.
Başka hiçbir uygar ülkede insanlara böyle eziyet çektirilmiyor!
İşin içine menfaat girince ahlâk gidiyor!
İYİ Parti’de olanlar nedir? Bu partinin gerçek yurtseverlerden oluştuğunu ve ülkeye umut veren bir parti olduğunu düşünüyordum.
Son Kurultay’daki çirkinlikler bakış açımı biraz değiştirdi.
Yaşanan olaylar, “Partide post kavgası erken başladı” diye düşünmeme sebep oldu.
Seçim öncesi delegelere “İlk 75’te de olsa tercih edilmeyecekler” diye bir liste dağıtıldı ve o isimlerin üzerinin çizilmesi istendi.
Tam bir bölücü ve yıkıcı zihniyetti bu…
Ülke adına umut bağlayacağımız partinin hali canımı sıktı doğrusu… Bir kısım delege neredeyse birbirlerini yiyecekti!
★★★
İYİ Parti’nin en çalışkan, en verimli milletvekillerinden biri olan Dr. Aytun Çıray, Genel Başkan Meral Akşener’in güvenini kazanan bir siyasetçi olduğu için onun anahtar listesindeydi… Üzeri çizidi! Onun gibi daha birçok kişiye aynı hainlik yapıldı!
Aslında partiye büyük zarar verdiler, farkında değiller…
Aday olmadıkları halde üzeri düşmanca çizilenler de var. Adana Milletvekili İsmail Koncuk “Ben ve Ümit Özdağ, Genel İdare Kurulu’na aday bile değilken, bazı akıl ve ahlâk fukaraları, bir kısım il yöneticisine böyle bir liste dağıtmış. Aday olma ihtimalimiz bile birilerini ürkütmüş. Koltuk onların, adamlık bizim olsun!” dedi.
İsmail Koncuk bence bu feveranında haklıdır.
★★★
İYİ Parti’nin en çalışkan milletvekillerinden biri olduğu halde üzeri çizilen Dr. Aytun Çıray, yapılan haksızlığa:
“Bu listede asıl hedef Merkez siyasetçilerin tasfiyesidir. Demirel’in doktoru, İsmet Sezgin’in yeğeni ve bendeniz bunun işaretidir. Başarıp başaramayacaklarını göreceğiz. Samimiyet ve ilkeler testidir bu!” sözleriyle tepki gösterdi.
Yalnız İYİ Parti’de değil, hemen hemen tüm siyasal kuruluşlarda bu tür çirkin partizanlığa rastlanıyor. İşin içine menfaat girince maalesef ahlâk gidiyor!
“Bunun analığı da böyleydi be yaa!”
Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısındaki Varna şehrinde bir Roman Çeribaşı kızını evlendirmektedir.
Güzel bir düğün yapılır, yenilir, içilir, davetliler Roman danslarıyla coşarlar…
Herkes memnun, herkes mutludur…
Gecenin geç bir saatinde gelin ve damat evlerine uğurlanır.
Sabaha karşı Çeribaşı’nın kapısı kırılacak gibi yumruklanır.
“Ne oldu? Ne var?” diye don-gömlek yatağından fırlayıp kapıyı açan Çeribaşı karşısında damadını görünce öfkelenerek bağırır:
“N’apıyon be ya, kıraçan mı kapıyı len?”
Damat kızgın ve telaşlı konuşur:
“Baba, senin kız, kız çıkmadı be ya, napçez şimdi?”
Çeribaşı hayretle kaşlarını kaldırarak:
“Yapma be ya.” der “Te bunun analığı da valla böyleydi. Kim şaapıyo bunları be ya?”

https://www.sozcu.com.tr/2020/yazarlar/rahmi-turan/virus-de-zamlar-da-domdom-kursunu-gibi-6053512/