Polis meselesi, Amerika, Fransa vesaire

Birkaç ay öncesinde bir olay, bir sene oldu olmadı…
Olay maline nasıl geldim bilmiyorum, Ali orada…
Bir kalabalık, yolun karşı tarafında cankurtaran, polisler Ali’nin yanında…
Tabii hemen sordum…
Ne OLDU???

Türkçe konuşuyoruz…
GAYET DOGAL, gayet doğal bir şey…
Gençten bir polis, … koyduğumun çocuğu, hala şaşıyorum nasıl tebriyemi bozup…
Ağzının payını vermediğime…
“Almanca konuşun!”

Belki 40 – 45 sene önce…
Gecenin bir yarısı…
Körkütük sarhoş gelir eve, yatar uyur…
Aradan bir saat geçer, geçmez acı bir zil sesi…
Gecenin bir yarısı…
Tabii Almanca; “kim O?”
“Polis, açın kapıyı”
Kadın bakar kapı deliğinden, çocuğu uyanmış eteğindedir…
Gerçekten polis…
Biri ihtiyar diğeri genç, kadın açar kapıyı…
Genç olan alır sözü, hırçın, kaba bir şekilde:
“Şikâyet var, kocan nerede?
“Uyuyor”
“Buraya gelsin!”
İhtiyar, tabii çocuk bilmez, daha küçük…
Annesi yıllar sonra anlatır olayı…
İhtiyar polis önce uzun uzun çocuğa bakmış sonrasında annesinin muhtemelen korku dolu yüzüne…
Dönmüş gence; “tamam” demiş…
“Yarın sabah karakola gelsin bakarız”
Genç olan itiraz edecek olmuş, ihtiyar otoritesini kullanarak kolundan çekmiş gitmişler.

Neden mi anlattım bunları size?
İnsan olmak…
Bir…
Tecrübe iki…
Poliste bir insan, insandan insana fark…
Ve yaşanmışlıkların verdiği tecrübe. Bu yüzden…
Sığmaz…
Hiç kimse hiçbir çekmeceye!