Bazen…
Eve gelir gelmez, baş yastığa değdiği anda Önder rüyalar ülkesine doğru yolculuğa çıkar…
18 suları, tavuklarla birlikte…
Kimi zaman gözünü yummadan ertesi günü eder…
Morale veya ağrılara bağlıdır, yorgunluk derecesine, tükenmişliğine!
Bu sabah saat üç gibi dikildim ayağa…
Sadece bir filim, sadece(!)
O kadar etkiledi, o kadar düşündürdü ki beni.
Öncesi izlemiştim, televizyonda seyredilecek başka bir şeyde yoktu tekrar izledim. Konu ABD askerinin, Afrika’dan yine Amerikan vatandaşı olan bir doktoru kurtarması.
Filim deyip geçme…
Çoğu zaman gerçeklik payı yüksek olgular olur içinde. Anlayana, anlayabilene, his edene, bilene!
Senin Tanrın benim Tanrım değil…
Senin inandığın yanlış, benimki doğru…
Ve günceli, paraleli. It – kopuk “yönetiyor” memleketi…
Mısır’da 300’den fazla, CAMIDE öldürülen insan. IŞID…
Hani g.tünü yırtmıştı ya, O mesele. Silah taşıyordu IŞID’a…
Utanmadan kalkıp diyebiliyor “…Bunlar insan mı? …bunlar Müslüman mı?…”
Falan filan…
Falan filan işte, sadece falan ve filan…
Para konusuna benziyor, kanıtlayamazsan münferitsin benzeri(!?)
Ya bir günlüğüne de olsa “milli yas” neyin nesi?
Kadınların göğüslerini kesiyorlar…
Bebeleri emziremesinler diye!
Yapılmadı mi sanıyorsunuz?
Gebe kadınların karınlarını kesip bebeyi öldürüyorlar(dı)…
Öyle bir şeyi yapmıyordur Müslüman, Hristiyan veya Musevi diyorsan…
Sen…
İnsan denilen varlığı hiç bilememişsin!
Ve insan denilen varlık…
Nelere nelere katlanıyor, katlanabiliyor…
Bıçak kemiğe dayanana kadar!
Umut kardeşim, umut…
En son tükenenmiş…
Umudunu yitirme, daha güzel gelecek günlere…
Mücadele et, pes etme…
Umudunu tüketme, hayalini yaşa…
Yaşayabiliyorsan Önder gibi, yaşa kardeşim yaşa …
Hayal kalmasın, bir ukde içinde, yaşa ve yaşat!