Dün akşam çok ilginç bir belgesel izledim, çok düşündürdü beni

Yok, yayınladığım videoyu ondan sonra izledim…
Bu teslimiyet, bu düşüncesizlik neden?
Biz…
Doğulular neden böyleyiz?

Uzakdoğu’da…
Kutsal bir dağ, öyle sarp, öyle ulaşılmaz bir dev ki…
Yüzlerce, binlerce senedir insan bu dağin tepesine çıkıp bir nevi “hac görevlerini” yerine getiriyor.

Tabii zamanla insanlar bir nevi “hotel kuruyorlar” belli aralıklarla O yola…
Dedim ya son derece, inanılmaz yorucu VE çok tehlikeli, daracık patikalar, bir yanlış adim ve sen yüzlerce, binlerce metre uçuruma yuvarlanıyorsun.
Hep patika, yol yok yani…
“Hotellere” yiyecek, içecek lazım. 50 sene, tekrar elli seneden beri bir adam sırtında > her gün < oralara servis çekiyor. Hayatını böyle kazanıyor. Eşekle, katırla falan çıkmak mümkün değil!

Soruyor televizyoncu:
“Neden bu kadar zahmet?”
“Evlatlarım, ailem için para kazanmam lazım!”
2000 metre mi 3000 metre mi ne!!!

40 – 50 kilo yiyecek ve içecek, her gün!

Televizyoncunun sırtına da veriyorlar 30 kilo kadar bir yük…
Gönüllü…
Başlıyorlar yürümeye. Dediğim gibi yol çok sarp, insanlar zamanla, yavaş yavaş merdiven, basamaklar kazımışlar taşlara.

Soruyor televizyoncu tekrar:
“Zirveye kadar kaç basamak var?”
Cevap:
“Hiç saymadım ki!”
50 seneden beri her Allah’ın günü çıkıyorsun bu yolu…
Be Allah’ın garip kulu, hiç mi merak etmedin?

Bu yüzden kaybediyoruz…
Sormuyoruz, sorgulamıyoruz!

izle

Büyük bir sırdır…
Hz. Isa, “orospu” ilan edilen Maria Magdalena ile evlendi mi?
Çocukları var mıydı?