“Ülkesini seven insan, ülkesinin her karışını ANLAMAYA çalışandır”

Rivayet odur ki Wilhelm Grimm bu cümleyi kurmuştur…
Bilirim masalı sever insan…
Ve yine Grimm kardeşlerin masalları dünyaca üne kavuşmuştur, kim dinlememiştir ki;
Pamuk Presesi, Külkedisi ve benzerlerini?

Ve yine…
Halk ki fark etmez hangi milliyettendir kökeni…
Anlatımlarında…
Yatar hayatın kimi gerçekleri.

Masal bu ya…
Masal…
Merakla, heyecanla dinlerken insanlar gerçekleri hele çocuklar…
Masalların sonu genelde açık ve olumlu biter.

Örneğin Pamuk Prenses masalının > kimi gerçeklere dayandığını < biliyor muydunuz?

Madem prenseslerden sözü açtık onlarla devam edelim…
Malumunuz dün yollardaydık, tabii karın bu, durur mu…
Acıktı…
Anlatırım bazen çok şiddet ile canım çorba ister, sordum hanıma acıktın mı?
“Evet”
Nereye gidelim?
Unutmadım tabii geçenlerde balık istediğini…
“Türk’e gidelim” dedi…
Aslında “nadiren” giderim Türk restoranına, bunca damak tadı varken, istedi, bende çorbaya hasret gittik. Yan masada iki kız…
Aman ne koyu muhabbet, konuşmalarından anladım para kısıtlı…
Cola alacaklar para yok, bir tane aldılar…
İçimden geçti masrafları üstlenmek, yanlış anlayabilirlerdi sesimi çıkarmadım…
>>> iki tane genç kız <<<
Olsunlar, olsunlar en fazla yirmilerindeler, daha da küçük bence, hele biri DayDay…
Lanet olası kilolar…
Yüzlerine bulamışlar fondöteni, ya çocuklar gençliğiniz, doğal güzelliğiniz yeter…
Kim söyleyecek bunu bu çocuklara?
Bilinçli anneler, gözü gören babalar!

Yanaklara > hafif < bir allık…
Gözlere bir fırça, dudaklara ruj oldu bitti…
Anlayacaklar ileride gençliğin değerini!

Bilmez misiniz Önderi?
Konuya nerden giriş yaptım sonunda bekler sizleri bir sürprizi…
Anlatacak sizlere bir “masal”
Bir tezini!

Tez bu…
İspatsız olur mu?
Evlat, tezin savunması…
Olmaz tabii, “ispatlayacağım gibi”
Dedik ya bir masal…
“Hayal âlemi”

Serpil Hanım ile her konuda hemfikir değilim…
Söz konusu KAHPE olunca veya bir Trump farklı düşünmek, dünyaya farklı bakmak gerekir!
NOKTA

VE YINE…
Biliyorum INANMIYORSUNUZ bana inanmıyorsunuz…
Tabii ki bende sadece bir insanim tabii ki yanılabilir, yanlış bir durum değerlendirmesinde bulunabilirim AMA gir bak arşivlerime, bak bakalım böyle bir şey kaç kez gerçekleşti?
YOKKK…
Kendimi övmüyor, büyüklük, büyücülük kompleksine girmiyorum…
SADECE VERILERIM bana olan bilgi akişi farklı…
Zaten TERSIM, benzemem herkese!
Bir noktada buraya…
Önce bir okuyun Serpil Hanımı gerisi sonra:

Kanal İstanbul’un siyasi gerekçesi: Lozan!
14 Aralık 2019

rant devşirme ve ekoloji tartışmalarını bir kenarda tutun; nihayet malumun ilamı!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Kanal İstanbul” projesinin siyasi bir mesele olduğunu açıkladı.
Aynen şöyle diyor: “Siyasi boyutu olacak ki; bunu şimdi kullanmıyorum, vakti saati geldiğinde onu da kullanırız.”
Kanal İstanbul’un ABD patentli olduğu, Ekrem İmamoğlu engeline toslamamak için 23 Mart seçimlerini ABD’nin iptal ettirdiği ve asıl amacın 1936’da imzalanan ‘Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni iptal ettirmek olduğu dillendirilmişti…
Erdoğan’ın önceki gün Saray’da yaptığı “siyasi boyut” vurgusu, yapılan bu yorumları anımsatıyor.
★★★
Kanal İstanbul’a “ihanet projesi” diyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu, Erdoğan’ın “Sen otur işine bak” diye terslenmesi size de garip gelmedi mi?
Adamın işi İstanbul!
Mavi vatanın bekçilerinden emekli Kurmay Albay Bora Serdar’la Kanal İstanbul’u konuşuyorum.
FETÖ’nün Balyoz kumpasıyla 11 Şubat 2011 tarihinde tutuklanan ve 3 yılını cezaevinde geçtikten sonra beraat eden Serdar, tartışmayı ileri noktaya taşıyor: “Kanal İstanbul, itilaf devletleriyle 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan; Türkiye’nin egemenlik, bağımsızlık, özgürlük belgesi Lozan Antlaşması’nı hedef alıyor.”
2011 yılında meydana gelen kesişmeleri bir bir anlatıyor.
★★★
Erdoğan’ın savunmasını iki başlıkta görmek gerekir.
Dolgu malzemesi: “Kanal İstanbul, Boğaz’ı çok ciddi bir felaketten koruma projesidir.”
Kanal tedavisi: “Siyasi boyutuyla da bu Kanal İstanbul dünyada çok ciddi bir sükse yapacak.”
Serdar’ın itirazlarını sıralayayım:
– Bir su yolu projesi iki denizi birbirine bağlarsa “kanal” olarak nitelenir, Korint, Panama ve Süveyş kanallarında olduğu gibi… Karedeniz’i Ege’ye bağlayan İstanbul ve Çanakkale Boğazı doğal su yolu işlevini görüyor.
– Ulaşım kolaylığı sağlamalı, ekonomik avantajları olmalı: Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğini gözeten kısıtlarla, gemiler doğal su yollarından geçiş hakkına sahip. Petrol-doğalgaz taşımacılığında boru hatları yatırımları genişletilebilir.
– Deprem ve ekolojik riskleri bertaraf etmelidir: Doğa bilimcileri tam tersini ortaya koyuyorlar.
İçinde bu üç unsuru da barındırmayan “Kanal İstanbul’u” emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden “çakma proje” olarak tanımlamayı tercih ediyor.
★★★
2011 yılında hangi olaylar üst üste geldi?
Serdar, geriye bakıp, “siyasi” ajandayı takip ediyor:
“Rakımı yükseltip, karadan denize bakarak siyasi tahlil yapabiliriz. Akdeniz’de Mısır, Libya, İsrail, Suriye, Irak, KKTC; Ege’de Yunanistan, Karadeniz’de Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Rusya; önümüzde üçlü bir set duruyor. 2011 yılında da üç olay yaşadık: Suriye’de savaş çıktı. BM’nin silah ambargosunu denetleme görevi çerçevesinde, gemilerimizi Libya’ya gönderdik.
2011’de Kanal İstanbul ilan edildi. Bu projeyle Amerika Karadeniz’e yerleşmek, Rusya Doğu Akdeniz’de konuşlandırdığı askeri gücünü sağlaştırmak istiyor.”
27 Kasım’da ortaya çıkan Türkiye-Libya mutabakatı ile Kanal İstanbul’un da aynı anda raftan inmesi rastlantı olmasa gerek.
Türkiye egemenlik haklarını verip, küresel ABD-Rusya dengesinin aktörü olmaya mı talip oluyor?
Bu iddia fazla görünse de; Lozan’ın siyasi argüman olduğu açık!
★★★
Çok değil 2 yıl önce…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan ziyareti öncesinde, “Zaman içinde tüm anlaşmalar güncellemeye ihtiyaç duyar ve son gelişmeler ışığında Lozan’a da çeki düzen vermek gerekiyor” dedi mi; dedi.
Kanal İstanbul açılmadan, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gemisine koordinatlar yüklenmiş olabilir.
Ayağımızı karaya, gözümüzü ufka çevirerek tahlil yapmanın tam zamanıdır!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/serpil-yilmaz/kanal-istanbulun-siyasi-gerekcesi-lozan-5508916/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Ayrıntılar peşin sıra gelmeli ki…
Tablo bütünleşsin…
Daimî bir veri akımı, analizinin temeli!

VE BU DURUM pezevenklerde, kahpelerde maalesef böyle değil, damla damla geliyor veriler…
Karmakarışık, zaten uygulanan stratejide burada yatıyor.

Hatırlarımım tezi, Suriye savasının çıkma sebebini, Sayın S. Yalçını…
O da inanmadı, Golan Tepeleri ve bulunan petrol iddiayı kanıtladı…
Emine’nin kimden peydahladığı belli olmayan Bilal ve yine Suriye…
Güvenli bölge ve kacak petrol gerçeğini, bu açıdan okuyacaklarınız sizlere önce bir…
Uçuk gelebilir…
Düşünün üstünde…
Ve zaman gösterecek kimimize gerçekleri!

Israil gerçeğini!

Ve yiyecek sonunda Önder kurşunu, varsın yesin yeter ki…
“MAYMUN”
Uyansın!!!

Vakit nakittir, NAKIT…
Para…
Bir resim bin sözcüğe bedeldir derler:

Konu…
İstanbul’un güvenliğimiş, güldürmeyin beni…
Sizler…
Önder’in KIMLERE kafa tutuğunun farkında mısınız?
Ben…
Bilincindeyim…
Siyasi, askeri boyutlarına da değinmeye çalışarak ki…
ÖNCELIK ekonomik boyutlarında şimdilik…
Dur bakalım sözlerim bitince anlayacak mısınız hem beni…
Hem kimlere kafa tutuğumu?

Ayrıntıya dikkat ederken, ayrıntılara…
Tablonun tümünü gözden kaçırmamalı insan…
Ve Önder bunun için eğitildi. KORKUYORUM…
Ve inan, INAN buna muhatab-ı OROSPU olunca…
İnsan her şeyi hesaba katmalı!

Neden anlatım sizlere senelerce…
Çin’i?
Sahi üçüncü Havalimanı kimin eseri?
Anlatmadım mı, dolaylı yolardan bile olsa…
BILIRIM…
Çin’i, ticari zekâsını, Çin işkencesini?

TEHLIKELI!

Neden vurguluya vurgulaya duruyor Önder Rus üstünde?
Rus ayısı ne yapar biliyor musun insani?
Parçalar!

İngiliz kahpesi ki sinsi…
Göremezsin tokadı, nereden geldiğini!

Bir Amerikalı…
Paradır Allah’ı…
Proved Weapon namına, para uğruna Atom bombası ile Japon’u dize getirmedi mi?
Anlatmadı mı Önder sizlere bunları?
Waterboarding…
CIA işkence üslülerinin “en masumu”

TEDBIREN…
Yersin iki kurşunu Israil’den kafaya ki geberdiğin garantinsin…
Uğraşmadılar mı evlat ile, Önderin aklı gitti…
Orospu…
Dur der mi sevdiklerinin karşısında?

Ya dinci…
İnsan dinciyi unutabilir mi???
Domuz bağı…
Anlatmadım mı, özellikle sana, demedim mi Önder…
Ve işkence usulleri, fiziki ki, okumuş insan elini kana bular mı?
Şiddet uygular mı dururken psikoloji?

Bir tokattır…
O da Önder delirmeli(!)
Anla…
Geçenlerde ne oldu, dayanabilir mi can buna, bir Önder…
Allah beterinden korusun!

Evet…
Kabul hayatin kendisi riskli, zaten bu gerçek yüzünden yazarım yazdıklarımı…
Dönelim konuya, koyalım noktayı.

İlaç vakti, ben gitti…
Devam edecek…