Ne mutlu böyle insanlara ne mutlu böyle bir topluma

Frankfurt kitap fuarı bağlamında açıklamışlardı…
Her Alman, tekrar her Alman günde 22 dakikasını okumakla geçiriyormuş.

Ne güzel, hele gençler arasında kitap okumak gittikçe yaygınlaşıyormuş.
Veee…
Benim kafadan bu gençler, sevmiyorlarmış tabletten, cepten, bilgisayardan okumayı, ille ellerinde bir şey olacak, duyacaklar kâğıt hamuru kokusunu. Her gittiğimde en azından yârim bavul dolusu, en azından AMA mide gibi, gözlerde gitti!

Mezarcıdan geliyorum…
Gâvur deme, tek kelimeyle INSAN…
İlk defa karşılaşmışım onunla, vakit ayırdı, dinledi beni. ANLADI benim için ne demek, konunun ne kadar önemli olduğunu. Sabahtan telefonlaşmıştık, adam…
“Işını gücünü bırakmış beni düşünmüş”, ya dedi:
“Sıvıyı nasıl götüreceksin, yasak değil mi?”
El bagajında yasak, bavulda değil. Bana tembih etti…
Fotoğraflarını çek gel yanıma, belki başka bir şekilde yardımcı olabilirim. Söyle…
İnsan evladı değil de nedir bu insan?

Bir lokma ilgi…
Karşındakine biraz empati…
Gayet insani olan şeyler ARTIK aranır oldu.

Ölümü yaşamamış olan, görmemiş olan bilmez ölümün soğuk yüzünü…
İçinde alev alev yanan hasreti…
Ne ölüm ile ne ağır hastalık ile öç alınır, dalga geçilir…
Ne gerçekten seven, hasret ile özlem ile yanan bir yürekle.

Kendine…
Çevrene biraz ilgi, biraz hoşgörüyle yaklaş…
Değiştir kendini, kendinle birlikte çevreni.

Victor Hugo’nun Sefilleri…
DIKKAT
PDF ve scripting, tehlikeli…
Zararlı kodlar taşınıyor bu yolla bilgisayardan bilgisayara…
Windows kullanıcıları bir ikazla karşılaşabilir, indirdim, tarattım…
Temiz(!)

oku

Hadi bana cüüüşşş…
Duymazsanız artık benden bir şey, sevabına beni sigarasız, kahvesiz bırakmayın olmaz mi!