İzmirlim, ben sana guuurban

Ateşkes yaparak destan yazdık!
19 Ekim 2019

Harekatı başlatarak zafer kazanmıştık.
Harekatı durdurarak zafer kazanmış olduk.
Şimdi sırada, geri çekilerek zafer kazanmamız var!

Asrın liderimiz “ABD bize ateşkes ilan edin diyor, asla ateşkes ilan etmeyiz” diyerek dik durmuştu.
Ertesi gün “ateşkes ilan ederek” dik durdu!

ABD heyeti gelirken “ben dimdik ayaktayım, onlarla görüşmeyeceğim, onlarla karşıtları görüşecek, ben Trump geldiği zaman konuşurum” diyerek, hepimizi gururlandırmıştı.
ABD heyeti gelince, bizzat görüştü, hatta ABD başkan yardımcısıyla masanın başında yan yana, eşit olarak oturarak, hepimizi gururlandırdı!

Dışişleri bakanımız sünnet çocukları gibi kamuflajlı üniforma giyip, kafasına özel harekat beresi takıp, fotoğrafını sosyal medyada yayınlıyor ama, kendisi polis veya asker kökenli değil.
ABD dışişleri bakanı Mike Pompeo ise, West Point Askeri Akademisi’nden mezun bir subay, bakan olmadan önce CIA başkanıydı.

Savunma bakanımız, ordu komutanlığı bile yapmadan genelkurmay başkanı yapıldı, generallik kariyerinde sadece iki yıl Tunceli var, onun dışında Ankara’dan öteye geçmedi, Abdullah Gül’ün liseden okul arkadaşı.
ABD savunma bakanı ise, Birinci Körfez Savaşı’nda vuruştu, hava indirme tugayında subaydı, CIA başkanlığı yapan Mike Pompeo’nun askeri akademiden sınıf arkadaşı.

CIA başkanı Gina Haspel, tarihteki ilk kadın CIA başkanı, aralıksız 34 yıldır teşkilatta görev yapıyor, akıcı derecede Türkçe konuşuyor, 1998-2001 yılları arasında Ankara’da görev yaptı, CIA istasyon şefinin yardımcısıydı, Türkiye’de faaliyet gösterirken çok çok önemli iki gelişme yaşandı, Kenya’da saklanan Abdullah Öcalan 15 Şubat 1999’da bize teslim edildi, sadece beş hafta sonra, 21 Mart 1999’da Fethullah Gülen ABD’ye götürüldü, birini verip, birini almışlardı.
CIA başkanı Gina Haspel, Türkiye’de bu işleri çevirirken, MİT müsteşarımız henüz muhabere astsubayıydı.

Resulayn, Cerablus, Afrin filan, sayın ahalimiz isimlerini bile yeni duyuyor, halbuki, Suriye istihbarat teşkilatının başkanı İskenderun kökenli.

Üç saatte Şam’ı alacağını düşünen sayın ahalimize, Tuva cumhuriyeti nerede diye sorsak, Allah bilir ne cevaplar gelir, halbuki, Şam’ı koruyan Rusya savunma bakanı, Türk kökenli, babası Tuva Türkü.

Beri yandan…

Putin, Leningrad Üniversitesi’nden hukuk diploması alırken, bizimki imam hatipten mezun oldu, Putin KGB’ye girdi, bizimki İETT’ye girdi, Putin yarbay rütbesiyle Doğu Almanya’da casusken, bizimki kantin asteğmeniydi, Putin KGB’nin yerini alan FSB’nin başkanı olurken, bizimki Taliban’ın dizinin dibinde fotoğraf çektiriyordu.

E, bu güç dengesiyle daha nice zaferler kazanmamız kaçınılmaz tabii!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/yilmaz-ozdil/ateskes-yaparak-destan-yazdik-5398530/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger

Kök sebep yerinde duruyor!
19 Ekim 2019

Memnun.
Memnunsun.
Memnunlar.
Her iki taraf da mutlu, kazançlıyız diyor. Ordu, Suriye’ye niçin girdi, ne elde etti, niçin çıkıyor? Türkiye Cumhurbaşkanı ile ABD Başkanı’nın söyledikleri birbirini tutmuyor.
Trump:
Başardım diyor.
Erdoğan:
Hedeflere ulaşıldı.
Sanırsın ki, Türk Ordusu “Barış Pınarı Harekatı”nı başlattığında bu 2 liderin de hedefi tekti, beraber yürüyorlardı aynı yolu… Hedefe ulaşıldıysa imzalanan metinde 13 madde değil 14 madde olmalıydı ve 14’üncü madde de şöyle yazılmalıydı: “ABD, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurdurmak istediği ve TIR’lar dolusu ağır silahları sınırımıza yığdığı için Türk Ordusu Suriye’ye girmek zorunda kaldı. Bu nedenle ABD, Türkiye’ye 300 milyon- 500 milyon- 1 milyar- 10 milyar Dolar tazminat ödeyecektir.”
Böyle bir madde yok.
Neden yok?
Hedefe ulaştıysak.
Bu madde olmalıydı.
★★★
Bizim halk filozofu Nasrettin Hoca’nın hikayesine döndü:
Hoca eşeğini yitirmiş.
Şükrediyor.
Türkü söylüyormuş.
Aman Hocam!
Eşeğini kaybettin, türkü söylüyorsun, bu ne iş!
Ya üzerinde ben olsaydım!
Bizim iktidar yandaşı gazeteciler, yitik eşeğini türkü söyleyerek arayan Nasrettin Hoca gibi sevinç içindeler: Yaptırım gelecekti, anlaşma oldu. ABD yaptırımdan vazgeçti diye bir sevinç, bir mutluluk… Yaptırım maddelerini sayıp döküyorlar. Doğruysa içinde Cumhurbaşkanı ve ailesiyle ilgili yaptırımlar da varmış!
ABD’nin ne haddine!
Niçin bu yaptırımlar?
Diye soran yok, “yitirdiğimizi bulduk” diye türkü söylüyorlar. Buradan bir başarı öyküsü çıkartıyorlar.
★★★
Ordu niçin girdi?
Kök sebep neydi?
İmzalanan 13 maddelik “zafer anlaşması” ile kök sebep ortadan kalktı mı?
Kök sebep:
YPG değildi.
YPG’yi ABD’nin destekleyip var etmesi ve Türkiye’nin bütünlüğü ile sınır güvenliğini tehdit etmesiydi. 13 maddelik anlaşmanın içinde “ABD bundan böyle YPG’yi desteklemez ve destekleyenlere karşı da NATO üyesi olan Türkiye’nin yanında durur” diye bir madde de yok. Böyle bir madde olmalıydı ki, biz buna siyasetin, diplomasinin, liderin başarısı diyebilmeliydik.
Kök sebep duruyor.
Türk tarafı:
Güvenli bölge diyor.
ABD tarafı:
Tampon bölge.
İkisi farklı.
Türk tarafı:
Güvenli bölge Suriye sınırı boyunca 414 kilometreyi içine alır diyor.
ABD tarafı:
120 kilometre diyor.
Kök sebep de yerinde duruyor.
★★★
ABD, Kürt kardeşlerimizi “size vatan vereceğim” diye aldattı. Kürt’ü Türk’e düşman kılmaya çalışıyor. Biz Kürt kardeşlerimizi ABD’nin elinden alıp, söylenildiği gibi “et ile tırnak” gibi yapmadan bu kök sebep devam edecek gibi görünüyor. Kök sebebi ortadan kaldıracak yerli bir kök çözümü bizim politikacılar, devlet adamları, düşünürler, toplum önderleri, siyasi parti liderleri bulmazsa son bir haftadır yapıldığı gibi “Arap da bize düşman… İspanya’nın dışında Avrupa da bize düşman… Çin ile Rusya da bize hain…” diye avuntulara gömülüp ona bozul, buna bozul yapar dururuz!

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/kok-sebep-yerinde-duruyor-5398477/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger