Yok domdom kurşunu değil, bildiğin mermi…
Çapı konusunda emin değilim, soramadım…
Örneğin kendinde doldurabilirsin, “biraz daha” etkili olabilir…
Barut eskidendi, cellulose (selüloz)…
Ama bunların geliştirdiği ÖZEL bir karışım olmalı!

Kaldı ki domdom aslında “er meydanında” yasak bildiğim kadarıyla…
Bunlar…
Badem mi başlarına iş açsınlar?

Yok gelmedim, ruhum yazıyor…
Beden kahve içiyor. “bizimkiler”
Açıkça kimi Viyana sözleşmesine aykırı hareket ediyorlar, bakalım belki yazmaya fırsatım olur.

İlaçlarımı yanıma almam lazım…
KESIN çok sürecek. Praktikant geldi gene neredeyse kovacaktım, ayni ağabeysi…
SÜRÜ SORUN…
Ah insan lazım olmayacak sokar mıyım acaba kapı içeriye?

YEMINLE…
Başımı kaşımaya vaktim yok, tapeten söktüm…
Tereyağından kil çeker gibi AMA uzan, bükül falan…
BITTIM…
En ufak yorgunluğa gelemiyorum, üstlerine bunlar. Halbuki bu sabah gittim ağabeysine anlattım durumu. Söz vermiştim, dün, bugün…
Olmadı, olmayacak…
Devlet ile kanunlar ile dalga mı geçilir?
Dertsiz başıma bile bile dert acar mıyım hiç?
ÖNCE konuşmam lazım muhasebeciyle, konuşmam lazım Amt für Integration ile…
Öyle kara gözüm, kara kaşım olur mu hiç?
Afganlı…
Ateşe atar mıyım hiç geleceğimizi, konuşmadan, öğrenmeden olur mu?

Nasıl tepem attı, yanlarında bir Alman…
DEDIM DE Almanı karıştırma, her şey yasal AMA benim kurallarıma göre…
Bana ne onların bilmem nesinden?
İki tarafı jilet gibi keskin bıçak, bir ayağım HEP ceza evindeydi…
Diğeri mezarda, bak kanser, ne olduğunu KESIN söyleyemiyorlar…
Ben kendimi, sevdiklerimi harcatır mıyım hiç?
Hanım kızıyor “çok sert davrandın, kovmaktan beter ettin!”
Sabah sabah gittim anlattım, sabah sabah. Ben üstüme düşeni YAPTIM…
Zorlamaya hiç gelemem!