İhtiyarlık rezillik AMA

Kimsesiz…
Yalnız bir ihtiyarlığı Allah kimseye nasip etmesin!

Benim bir Oma’m var, hatırlı okuyucularım bilir…
100 yaşına merdiven dayadı, kendi başında evinde kalabiliyor…
Maşallah kırk bir kere…
Ancak…
Biraz tembellik, biraz bezginlik olsa gerek yiyeceğine, içeceğine hiç dikkat etmiyor…
Allah inandırsın, bir şeyini eksik etmem, yemeğin bin bir çeşidi, yok yemiyor…
Hadi bizim Türk mutfağı, haliyle almana uymaz, alman kadınına yemek pişirtiyorum parasıyla, yok…
Pastırma, Schinken dedikleri, Pharma pastırması, kavunla…
Yok, yok, yok. Eskiden doyamazdı buna. İndir bindir çorba, O da cehennemden çıkmış olacak…
Sıcak değil, kaynar.

Bir gibiydi gittiğimde…
Mutfak kepekleri kapalı, eyvah dedim öldü…
Hep akımla doktorun dediği gelir…
Rahmetli babam ilkti, nur içinde yatsın, yeminle yalanım varsa akşama çıkmayayım…
Öyle temiz bir yüzdü ki korkmak için en ufak bir neden yoktu…
Doktor demesi, kimi insanın yüzü şeytanlaşırmış, korkunç olurmuş…
Yalan yok, korktum ama korkunun ecele faydası yok, anahtarları aldım, zile bastım birkaç kez…
Neyse pencere açıldı “kim O?”
Oma bu ne bu saate kadar?
“Yatağımda gazete okuyordum (büyüteçle)”

Mutfak bir dilim ekmek tabak içinde, akşamdan kalma her halde, kahve mahve yok…
Belli ki hiç aşağıya inmemiş. Oma karnın aç mı?
“Yok”
Sana akşama çorba yapmaya geldim (dondurulmuş sebze) ile hazır çorba(!)
Yok başka bir şey yemiyor, sebzeyi içine katıyorum ki biraz olsun vitamin alsın.

Doktor özel iğne yapıyor, yine eczaneden özel astronot yemeği…
Bir onu sevdi…
Yok kadın ölecek AMA bizim yapabileceğimiz bir şey yok.

Sadece vicdan azabı…
Çorbanın kokusunu aldı ya…
Aç kurt gibi, karni aç olmayan insan aç kurt gibi saldırdı.

Allah
Cümlemizi kader yalnızlıksa ihtiyarlıkta…
Çok fazla kapılara baktırmadan alsın yanına…
Üç gün yatak, dördüncü günü toprak.