Erkeklerin yüzkarasıyımdır, futbolla hiç mi hiç aram yok…
Ama herkes gibi, belki herkesten biraz çok hayatın içindeyim…
Yaşarım hayatı, yaşatırım elimden geldiği kadar maddi – manevi gücümün yettiği yere kadar sevdiğim insanlara. Korkarım, endişelenirim, telaşlanırım, üzülürüm, sevinirim, ağlarım…
Bazen istemeyerek de olsa ağlatırım…
Hepsi benim, hepsi bizler.
Kadın…
Erkeğe, çoluk – çocuğa…
Çoğu zamanda kendisine yeryüzünde cenneti de cehennemi de yaşatan, yaşatabilen varlık…
Erkeği rezilde, vezirde eden…
Evi ev, lokmayı lokma yapan, sevecen, candan, can ve canan, yâr ve yaren…
Komplike bir varlık, erkek onun yanında basit…
Sadece biyolojik varlığı ile değil, duygusallığı, duygularıyla, her şeyi ile bizlerden çok daha karmaşa…
“Güzel” olanda bu ya…
Bazen anlayışsızlıkla sadece başımızı sallar, ulan acaba gene ne yaptım diye düşünürüz…
Kadındır bizi düşünmeye, duygusallığa sevk eden…
Erkek tabiatıyla…
Varsa beyni, kalbi, midesi ve bacak arasıyla gidip gelen, siyah ve beyaz…
Kimi zaman hepsi birden kayar aşağıya, bacak arasına, vay halimize…
Çağımızda yine erkek dijital, sıfır ve bir arası gider gelir…
Kadın…
Oldum olası analog, her türlü hali alır.
Dedim ya…
Kant’a selam yollarım zıt kutuplar bir birini çeker…
Doğa kanunu…
Yine de ortak payda, ikisi de mıknatıs, kutuplar, düşünceler, duygular zıt olsa da…
Tut elimi, gel kollarıma gülümmm…
İnan ve güven bana.