Zeynep, Zeynep ya su ya hava ya karayolu

Zeynep…
Bilmez misin?
Canlıları, bak dikkat et demedim insanları…
Canlıları…
Oldum olası ayırmıştır doğal engeller, çizmiştir sınırı…
Anlatmışımdır galiba Sansibar adalarıydı…
Madagaskar da olabilir, geçmiş zaman, kafa duman…
İki maymun cinsi, özü ayni…
Arada nehir…
İki farklı fiziki, sosyal gelişme…
Oldum olası…
Hızlı olan kazanmış, yavaş olan kaybetmiştir, ulaşım önemlidir…
Bu eskiden de ÖNEMLIYDI, hala öyle gelecekte de öneminden bir şey kaybedeceğini sanmam.

Siyaseten…
Askeriye açısından ikmal yolları, ya kızım sen ne diyorsun, hangi dünyada yaşıyorsun sen?

M-4 karayolu yeni “33. Paralel” mi?

Yakın tarihimizdeki “33. Paralelin” anlamı aşikar;
Körfez Savaşı’nın ardından Irak’ta 33. paralelin kuzeyinde kurulan uçuşa yasak bölge, Iraklı Kürtlerin kendi “devletçiklerini” kurmalarını sağladı. Türkiye’ye ise PKK terörüyle birlikte kan, gözyaşı ve çokca şehide maloldu.
Şimdi Suriye’de benzer bir tarih yazılmakta. Bu kez ortada “33. paralel” yok, ama M-4 karayolu var.
Suriye’nin M-4 isimli karayolu Türkiye sınırına paralel biçimde boydan boya uzanıyor. Türkiye’nin Suriye politikası, Fırat’ın doğusunda da, batısında da hep M-4 karayoluyla bağlantılanıyor.
Fırat’ın batısında Rus-İran-Türk anlaşması ile M-4 karayolu, Esad güçleri ile muhalif cihatçı gruplar arasında bir nevi sınır gibi çizilmişti. Soçi anlaşması ile Türkiye’ye de, bu sınırın üstünde kalan, aralarında El Nusra ve el Kaide gibi terör örgütlerinin de bulunduğu muhalif grupları “zapt-u rapt altına alması” görevi verilmişti.
Peki ya M-4’ün güneyi?
ABD ile Türkiye arasında Fırat’ın doğusuna ilişkin varılan uzlaşma, iki ülke askerlerinin birlikte, Suriye’nin Fırat’ın doğusunda kalan kuzey bölgelerinde devriye gezmelerini öngörüyor. Ortak devriye bölgesinin sınırları henüz net değil. AKP yetkililerinin açıklamalarına bakıldığında, Türkiye açısından bu sınırın da M-4 karayolu olduğu izlenimi ortaya çıkıyor. Nitekim yandaş basın da koridorun sınır çizgisini “M-4 karayolu” olarak çiziyor.
Ancak şeytan ayrıntılarda gizli;
Mesela sınır çizgisinden M-4 karayoluna kadar olan bölgedeki yerleşim yerleri ne olacak? Bu önemli bir soru; çünkü PYD-YPG’nin kontrol ettiği Kamışlı, Kobani gibi yerleşim bölgeleri bu hat içinde yer alıyor. Mehmetçiğin bu kentlere -Amerikan askerleriyle birlikte bile olsa- girmesine izin verilecek mi? Yoksa ortak devriye, daha önce Membiç’te olduğu gibi -sahi Membiç’te kandılmamış mıydık?- kırsal kesimde mi kalacak?
ZIMNİ TANIMA ANLAMINA GELİR Mİ?
Türkiye-ABD anlaşmasının akla getirdiği bir başka soru da, Irak’taki “33.paralel” çizgisiyle bağlantılı;
PYD-YPG’nin Fırat’ın doğusunda kontrol ettiği bölge, M-4 karayolunun güneyinde de epey geniş bir alanı kapsıyor.
Acaba Türkiye, ABD ile birlikte bu “barış koridorunu” oluşturarak, çizdiği sınırın altında bir “devletçik oluşumunu” zımnen kabul etmiş mi oluyor? -Unutmayın; Körfez Savaşı sonrasında Irak’taki 33. Paralel uzlaşması da Amerikalılar’ın öncülüğünde yapılmıştı-.
Geçmiş hataların gölgesi…
AKP hükümetlerinin bu bölgeye ilişkin izlediği politikalarda başka kafa karıştıran unsurlar da var;
Mesela; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta Ankara’da yapılan Büyükelçiler Konferansı’nda şu kritik cümleyi söyledi:
“Güney sınırımızda adeta kanser hücresi gibi büyüyen, müttefiklerimizin ağır silahlarıyla büyütülen bu yapı ortadan kalkmadıkça Türkiye rahat edemez…”
Ancak Erdoğan’ın bahsettiği bu “yapının” kurulma sürecinde yaşananlar da malum;
Bir 29 Ekim günü, PYD-YPG’yi kurtarmak için Iraklı peşmerge güçlerinin Türkiye sınırından geçirilmesi -ve yol boyunca ağırlanması- da;
PYD’nin eş başkanı Salih Müslim’in Ankara’da ağırlanıp, üst düzeyde kabul görmesi de hala hafızalarda.
AKP hükümetinin yaptığı yanlışlar, şimdilerde Türkiye’nin önüne, tıpkı Sayın Cumhurbakanı’nın ifade ettiği gibi “çifte standart” olarak geliyor. Bundan sadece birkaç yıl önce Ankara’da ağırlanan PYD’nin “terör örgütü” olduğu mesajı da, işte bu yüzden uluslararası camiada alıcı bulmuyor.
“Barış koridoru” adı altında, yandaşların coşkulu tezahürat ve alkışları ile oluşmakta olan yeni coğrafi yapıyı bir de bu açıdan düşünün;
M-4 karayolunun kuzeyinde kalan bölgede;
Fırat’ın batısında aralarında teröristlerin de olduğu cihatçı grupların kontrolündeki alan;
Fırat’ın doğusunda, Mehmetçiğin gözetiminde, Esad’dan Türkiye’ye kaçan Suriyelilerin yerleştirildiği bölge, altında da PYD-YPG kontrolünde yeni bir “yapı”.
Gerçekten bunu istiyor muyuz?
Bayramınız kutlu olsun…

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/zeynep-gurcanli/m-4-karayolu-yeni-33-paralel-mi-5278561/

###
Farkındaysanız günlerden beri ekonomiye değinmiyorum…
NEDEN?
BEZDIM anlatmaktan!
###

Kime karşı şahlandı?
12 Ağustos 2019

Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın; “Türkiye yeni bir şahlanış dönemine geçti” bayram mesajı halk arasında coşkuyla karşılandı. Kime karşı şahlandığı ayrı… Hiç karıştırmayın orasını!
“Belki son bir yılda ekonomik anlamda ve sonrasında yaşadığımız döneme baktığımızda hepsinin geride bıraktığımızı görüyoruz” demecini de verdi.
Kim kim gördüklerini söylemedi. Acaba şahit yazarlar diye mi çekindi? Bırakın sorunları anlamayı, en ufak bir fikri dahi olmadığı gösterdi.

Oysa yaşadığımız kriz daha önce yaşananlardan çok farklı… Maalesef en kötüsü geride kalmadı! Keşke döviz fiyatını baskılayıp düşürünce, keşke faizleri indirince yılların hataları bir anda düzelse… Fazla kolay olmadı mı?
Türkiye kalıcı fakirleşmeye adım attı. Bilindik yöntemlerle, para politikasıyla çözmek mümkün görünmüyor. Başkanlık sistemi ile uçuyorduk, kaçıyorduk. Bir yıldan fazla süre geçti, kendimizi sürünüyor bulduk!
★★★
Sadece ekonomi iyiye gidiyor, toparlanıyor, işler açılıyor dedirtmek için maliyetinin altında kredi vermek milletin parasını inşaat sektörüne peşkeş çekmektir. Net!
Kamu bankalarının konut kredi faizlerini 0.99 indirmesiyle beraber mutlak zarar edecekleri oranlara çektiler. Kağıt üzerinde elde ettikleri kârları yiyecekler. Görev zararı olarak addedecekler. Kim verdi bu görevi? Orası belli!
★★★
Millet cayır cayır harcamaları keserken devlet paraları nereye aktardı da bütçe açığı patladı? Kemeri vatandaş sıktı.
Ya devleti yönetenler… Harcamalarını hiç kısmayacak mı? Sorulacak şey mi bu şimdi? Devlet-i Aliyye niye sıkıntıya girsin ki? Hiç itibardan tasarruf edilir mi?
★★★
Nitekim özel sektör küçülüyor, ekonomiden büyük oranda çekilmesi gereken kamu sektörü ise halen genişliyor…
Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre yurtiçindeki ve yurtdışındaki şirketlere ortak olabilir kararı yayımlandı. En baba komünist ülkeler bile bunu kıskanırdı! Kâr eden şirket ortak ister mi? Zarar edeni kurtaracak yine milletin vergileri!
★★★
Ekonomi düzelsin mi istiyorsun? Öncesinde gerçek adaleti ve şeffaflığı vitrine koyarsın. Hukukun üstünlüğünü sağlarsın. Başka türlü de ekonomiyi toparlayamazsın.
Tek çözümü bu! Yoksa bu aşkın da sonu, ne yazık ki hicran, gözyaşı dolu… Beraber ıslandık yağan yağmurda derken beraber sele kapıldık. Onlar kuru kaldı hep biz ıslandık!
★★★
Şansa yaşıyoruz valla… Bayram olmasa, Cumhurbaşkanı Yardımcısı açıklama yapmasa bir şahlanış dönemine daha girdiğimizden haberimiz olmayacaktı. Zamanın aktığını, hepsini geride bıraktığımızı bilemeyecektik. Söyledi, öğrendik.
Geride bırakmak iyi de kim bilir neler var önümüzde? Düşünün, bu şahlanmış hali! Belli ki yine her gün coşan, şahlanan ekonomimizin sesi, müjdelerin habercisi yandaş haber kanalını açık unutmuşlar! Çıkıp oradan aldıkları gazla demeç veriyorlar!
Yine mi ‘Vizesiz Avrupa‘?

Geleneksel “Avrupa Birliği vize serbestisi haberleri” şenliği başladı.
Avrupa Birliği’nden vize muafiyeti için gerekli 72 kriterden 66’sını yerine getiren Türkiye, Meclis’in 1 Ekim’de açılmasıyla birlikte yeni bir atağa geçecek. Bakalım bu sefer bunu kim yiyecek?
Dört yıl önce de, Türk vatandaşlarının, en geç 2016 Haziran sonunda Avrupa Birliği’ne, Schengen bölgesine vizesiz seyahat edecekleri haberleri manşetleri süslüyordu. İnananı oldu, güveneni oldu… Seyahat planı yapan saflar tanıyorum!
Yalandı tabii… Olmadı… Avrupa suçlandı… Zaten olmayacaktı! İşin tuhafı, bugün AKP’ye sorsan, hâlâ görüşüldüğünü iddia edip üç vakte kadar bu iş olacak diyorlar.
Eski Sovyet Cumhuriyeti ülkelerinin çoğu Avrupa’da vizesiz dolaşım hakkını elde etti. Her ne kadar Rusya’nın arka bahçesi sayılabilecek ülkeleri kendi safına çekme çabası olsa da Türkiye’yi hiç umursamamaları hazin değil mi?
★★★
Nüfusa da bakmıyorlar. Öyle olsa 50 milyonluk Ukrayna’ya vizesiz dolaşım vermezlerdi.
Avrupa Birliği, Hristiyan kulübü tekerlemesini de ciddiye almayın. Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşları bile 2015 yılından beri vizesiz olarak Avrupa’da serbest dolaşım hakkına sahipler! Adamlar gizliden din mi değiştirdiler?
Yahu Avrupa’dan ambargo yiyoruz, haber olarak bile verilmiyor. “Avrupa’ya vizesiz seyahat başlıyor” diye hayal haber yapılıyor. Hiç de yüzleri kızarmıyor?

https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/murat-muratoglu/kime-karsi-sahlandi-5278531/

İki günüdür cebi unutuyorum evde…
Yok yanımda…
Yarına İmamın oğlu gerçekleri, fotoğraflı…
ANLAYANA!