Düzce, yok gelmedim bir kahve. Gidiyorum yine

Yengem…
Yengem Düzceli…
Yağmur yağar…
Seller sular götürür…
Bırak arabayı, canavarı, trafiği…
Ya yolda yürüyorsun yolda…
Damdan…
Boş ver tuğlayı, saksıyı, reklam panosunu…
Başına keçi, koyun, teke düşer…
Ve sen ölürsün, sadece ölmesini bilirsin…
Yaşamıyorsun ki…
Gör Tayyipistan halini!

Açıklama yapıyorlar sevinçle…
Gururla…
Turizm rekordan rekora…
Eyyy güzel kardeşim, gelmediyse başına…
Bana dokunmayan yılan, sen bin yaşa…
Hiç sordun mu turizm sektöründe çalışana…
Maaşın kaç para?

Aç köpek doyuruyorlar…
Dolduruyorlar onu bunu, Allah vermiş denizi, tabiatı…
Doldur betonu…
Ya bunca ülke arasında, kaçta kaçına…
Diyorlar, diyebiliyorlar…
Müze, açık havada?

Ülkeye ulan ülkeye…
Bir köşesinden diğerine…
Ben harcıyorsam on…
Bir başkası belki yüz ya hizmette ya yeme içmede ya turiste gösterilen sevecenlik, misafirperverlikte…
Kalite?

Az ve öz…
Yükselt kaliteyi, arttırın memleketin değeri…
Artsın çalışanın maaşı, işletme sahibinin kârı…
Yüz bin geleceğine, milyon…
Gelsin bin, on bin AMA…
Cebi para dolu…
Gelenler harcayacak diğerlerine nazaran, bin, on bin, yüz bin…
Belki milyon!

Doyurmayın ulan iti, köpeği…
Kalitesizi…
Demiyorum para ile kalite olur AMA biliyorum gelenleri…
İnsanların derme çatması, yapıyor tatil dolduruyor deşkelli, işkembeyi…
Sizler gibi!