Cuma, Cumartesi, Pazar… Takke, mes(h) ve kipi meselesi

Kadın…
Özellikle kadın bilecek varı – yoku, bilecek ki öğretsin, “yönetsin – yönlendirsin”…
Bakmayın siz erkek diye ortalıkta dolaştığımıza, kendinize karşı hiç olmazsa dürüst olun, kadının elinde oyuncağız.

Kadının fendi, erkeği yendi!
Öyle!!!

Tabii erkek içinde varı – yoku bilmek çok önemli…
Vardan yoksulluğa düşmek çok zor…
Yokluktan vara ulaşmak, varın kadir – kıymetini bilmek, Allah’ın takdirinin idrakine varmak, lokmanın değerini bilmek. Erkek içinde, kadın içinde önemli. Ancak kadın yönünden biraz daha anlamlı, kadın ki besleyip büyüten, öğreten ve yine çoğu zaman bizleri mezara taşıyan (hem öyle hem böyle, bazen diri diri gömen).

Herkes biraz Minora…
Herkesin içinde var biraz Hanukiya…
“Bize” göre Tanrı dünyayı altı günde yaratı…
Yahudiler ve Hristiyanlara göre de altı günde yarattı, yedinci gün dinlendi.

Özür diler düzeltme yaparım, insanim, yanılabilirim. Yanlışsam, yanlışım demekten çekinmem…
Gerekirse özürde diler, el, ayakta öperim. Duruma ve kişiye göre!

Ben mes olarak biliyordum, meğer bizde takke diyorlarmış. Mes(h) ayağa giyilen ama daha bu konuyu yazacağım, abdest meselesini, gusüllü, kumu, kıçı ve başı. Başka zaman. Şu an için çok öfkeliyim, kızgın. O günde o kelimelerde öfkeyle döküldü “kalemimden”.
Annem bir konuda haklıysa, o da okunduğum ve ben adıma yakışan şekilde yaşamak ve örnek olmak zorundayım. Hanıma hep derim…
“Kimin karısı olduğunu unutma. Önce kendine, evladına ve bana yakıştığı şekilde davran”
İnsana, bana yakın olana, kadına, karıma söylediğim haydi haydi kendim için, kadınım içinde geçerlidir. Bu yüzden bu konuyu erteledim.

Cuma, Müslümanlar için önemli bir gün…
Pazar, Hristiyanlar için…
Cuma’dan, Cumartesiye Musevilere!

Mesleğimin, hayatımın, yaşam şartlarımın bir getirisi…
Bilmek, anlamak, emin olmak, kendinden, söylediklerinden, karşındakinden…
Sözlerinde özenli, hal ve hareketlerinde dikkatli ve tabii bel altınla kendine hâkim olmak, olabilmek…
Billur, pırıl pırıl bir ahlak…
Benim anlayışıma göre Müslüman budur, insan budur…
Kendini olduğundan farklı göstermek, kendinle birlikte karşındakini aldatmaktır ama ya Allah?
Aldata bilir misin? Sen kimsin?

Okumak güzelde…
Görmek, kendi gözlerinle görmek, ayrıntıları bile…
Şeytan ayrıntıda gizlidir, ayrıntılar, küçük, küçücük şeyler önemlidir…
Sinekte küçüktür ama çorbada mide bulandırır…
Bu yüzden özdeyiştir; “çok okuyan mı bilir çok gezen mi?”
Ben hayatın bizzat içinde olan bir insanımdır, öyle ki Allah’ta nasip etti, en akıl almaz olayların içinde buldum kendimi. Üç gözle bakarım dünyaya, algılamaya, anlamaya çalışırım çevremi, olup – biteni.

Müslümanlarda takke, başı örter…
Musevilerde kipi başın yarısını örter, arkaya doğru, Hristiyanlarda da var bunun benzerini takan…
Allah…
Ne senin Arapça duana bakar ki bundan eminim, ne senin beş vakit namazına…
Ne derler? Sana, şah damarından yakın olan!* Bilen, anlayan, kulu ve evreni yaratan…
Senin Arapça duana, beş vakit namazına mı kalmış?
Yoksa…
Yoksa senin kalbine, ruhuna, zihnine mi bakan?
Senden istediği pırıl pırıl bir ahlak değil mi?

Annem bu sabah formundaydı, öf öf öf…
Sekize böldü, ikiyle çarptı, katladı, ütüledi ve (…)
Öf öf öf…
Mescit-i Aksa’yı anlatırken, aslında yanlış anladı da sayılmaz, Kâbe…
Ben Müslümanlara nasıl hakaret eder aşağılarmışım?
Haşa…
Kâbe’ye hiç söz eder miyim, Müslümana bile etmem AMA INSANA EDERIM!

Göte mesela…
Göte ve göt kıllarına…
Yanlış anlaşılma olmasın diye, kim diye sormayın…
Recep Tayyip Erdoğan ve onun TÜM göt kıllarınadır sözüm…

Yukarıdaki resme bakınız lütfen…
David Ben-Gurion, Israil devletinin ilk başbakanı, evin mütevaziliğine bakar mısınız!

Ve lütfen hatirlayiniz…
Rahmetli Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, İsmet İnönü’yü ve diğer tüm gelmiş geçmiş bu vatan, bu millet için canini malini feda edenleri, mütevazi yaşam şartlarını, İlk TBMM’ni, para olmadığı için bir takım elbiseyi nöbetleşe giydiklerini. Türkiye İş Bankası1 mesela, Atatürk’ün bu bankaya >>> ilk <<< sermayesini sağladığını biliyor muydunuz?
Hangi parayla mı, kaynağın nereden geldiğini mi soruyorsunuz?
Her millet, her toplum kendisi için çalışanlara maaş bağlar. Türk milleti de öyle yapmıştır…
Kimisi onu besleyen eli ısırır, ona ihanet eder…
Kancıktırlar, kahpe…
Kimisi de Atatürk örneğinde olduğu gibi maaş olarak paraya dokunmaz milletine iade eder!

Recep Tayyip Erdoğan’a, yandaş ve yoldaşına, tüm göt kıllarına orospu çocukları demem ondandır…
Kediye, kedi, orospuya, orospu, hırsıza, hırsız diyenlerdenim, neysem oyum. Değiştiremem kendimi.

Bahaneye bak…
Türk milletini temsil ediyormuşmuş…
Ulannn…
Türk’ü ne zamandan beri bir hırsız, anasının nereden peydahladığı beli olmayan bir velet temsil eder oldu?

Diktirdi kendine AK-Sarayı, birde külliye demiyor mu?
Tabii…
Numaradan Camii gerekli!

Dinime söven Müslüman olsa bari!

Yok arkadaş, yok olamaz…
Olamaz…
Kabul etmiyorum, edemiyorum, edemiyorum, edemiyorum…
Türk ki mert, cesur, terbiyeli, güçlü, Türk erkeği erkek…
Kadını, kadın…
Iman temizlikten gelir derler, Peygamber Efendimizin ümmeti…
Git…
Git ulan git, dünyanın neresine gidersen git ve gör ama GÖR…
Kudüs’te…
Mahalleler iç içe, başla bir yerden, girersin mesela Ermeni mahallesine, hiç anlamazsın Yunandasın, Süryani, Rus, anlamadan girmişsin Yahudi mahallesine…
AMA…
Müslümanın mahallesine girdiğini anında anlarsın…
Ne has oğlan, oğlanı kelimesini anlamıyla kullanmaktayım biline…
Recep Tayyip Erdoğan Türk milletini temsil edemez ne yandaş – yoldaşı, göt kılları ne kendine avaz avaz bağırarak Müslümanım diyen, bunu derken çalan çırpan, gösterişe meraklı, yalancı, PIS, insan diyemem yaratık, Peygamber efendimizin ümmeti olabilir.

Ben nasıl bir zamanlar laik, demokratik bir “hukuk” devleti olan ülkemizin makam, kuruluş ve kurumlarına hakaret ederim. Ben kimim?
Bir zamanlar Atatürk’ün oturmuş olduğu makama dil uzatırım, sıfatlarına nasıl sahip çıkmam?
İlke ve inkılaplarına?
AMA…
Göt kılları hiç gocunmadan bir hırsıza, katile, elinde kan olana…
Binlerce masum insanın elinde kanı olanı, bir Recep Tayyip’e “baş kumandan” diyebiliyorlar…
Ancak, ama ve fakat…
Ben…
Orospu çocuklarına, milletin iyi niyetini kullanan, dini inançlarını suiistimal edenlere gerekirse en ağza alınmayacak küfürleri edebilirim. Ben Türk’üm ve bunu söylemekten gurur duyuyorum, hele İsraillileri, Filistinlileri tanıdıktan sonra özellikle. Ki…
İsrailli bana can, bana sempatik. Gördüm yüzlercesini, konuştum onlarcasıyla. Hahamından tut, dindar dedeye kadar. Filistinli itti beni, o kadar yavan…
Belki biraz daha kalsaydım bulurdum sıcak, bana yakın bir yanını ama zaman yetmedi. Aksine o kısa sürede bana benim mensup olduğum milletin bir kısım insanlarını o kadar hatırlattılar ki irkildim.

Böyledir dostlar…
Üç Hak dini, dindar insanlar, ortak yanları o kadar çok ki…
Yeter ki üç gözün olsun, gör, körün istediği bir göz, Allah vermiş iki göz…
Yetmedi eklemiş birde gönül gözünü, etti mi sana üç…
Yeter ki gör, yeter ki his et…
Samimiyeti, imanı…
Sırıtıyor, sırıtıyor yapmacık hareketler bu yüzden de derim mesela kimi entel geçinene, entel dantel…
Yürekten, içten gelen samimiyettir dolduran, inandıran…
Yürekten.

Ya dostlar böyle…
“Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalış yarın ölecekmiş gibi de ahirete çalış” veya “Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol.” denir…
Acaba…
Bu cümlelerle, dünyaya dünyada, ahirete ahirete “yetecek” kadar mı çalışınız denilmek isteniyor?
Karınca kararınca ama kararınca, öyle değil mi?
Her şey ölçüler sınırında, ölçüyle, itina ve özenle…
Ne çok yaraşır kadına zarafet, nezaket ve incelik…
Ne çok yakışır, yaraşır insana ölçüyle hareket etmek, itina ve özen ile…
Yürekten gelen iman…
Ve samimiyet, her şeyde samimi olmak, mertlik ve dürüstlük.

Yalansız, dolansız, riyasız bir dünya…
Ne güzel olur ne kadar güzel olurdu…
Gösterişe aldanan insan, insan mı?
Ve iş yapan samimi insan, gösterişe ihtiyacı olmayan, işiyle, yaptıkları ile parlayan…
Ah insan, ah kadın…
Ah neden bulamam?

* Bkz. Kaf, Bakara
1 http://www.isbank.com.tr/TR/ana-sayfa/Sayfalar/ana-sayfa.aspx