Bir kesit




İnançların gücünü küçümseme…
İki inanç var ki bunlar öyle dürtülerdir ki karşı koyamazsın genelde…
Dini inançlar ve milliyetçilik…
Popülistlerin iki amansız silahı, nice insan kanmıştır bunlara…
Ne acılara ne maddi – manevi yıkımlara vesile olmuştur bu iki dürtünün…
Yanlış eller tarafından, SANKI millet menfaatineymiş gibi…
Adiler tarafından kendi ikballeri için kullanılması çok kötü sonuçlanıyor, sonuçlanmıştır.

Eninde sonunda, eninde sonunda sonuçları kötü oluyor. Bana göre hiçbir şeyin
aşırısı, uç noktası ne insana ne topluma faydalıdır.

Ressentiment…
Fransızca bir kelime, evet bu kelime fanatizm ile birleşince; gizlenen kin…
Gizliden gizliye içinde beslediğin kin, nefret, öfke…
Fanatik görüşler ile birleşmeye görsün(!)

Tek kelime ile korkunç sonuçlara vesile oluyor!

Korkutmak…
Korkutarak insanları aldatmak…
Histeri, Yunanca rahim demek. Evet ne yazık ki insan bu duyguya çok çabuk kapılabiliyor, korku ki duyguların en güçlülerinden biri birleşince > yüzeysel < dengesiz duygu manzumesi ve bastırılmış özlemler, takdir edilme gibi insani ihtiyaçlar ile…
Bastırılmış korkular, geçmişte yaşanmış kötü anılar, hayaletleri…
Histeriye dönüşebiliyor. “Etnik temizlikler” mesela tüm bu duygusal karışımlardan, ne olduğu belirsiz “varsayımlardan” kaynaklanıyor.

Hatırla…
Hep derim ama nasıl ki insanda çocukluğu ilerisi için önemliyse…
İnsandan topluma, toplumdan insana…
Toplumlarında geçmişleri, toplum katmanları…
Burada bünyelerinde barındırdıkları “azınlıklar” onların siyasetini, görüsünü belirler.

Örneğin Fransızlar, İspanyollar, Yunanlılar…
Azınlık sahibidirler…
DIKKAT belki anlarsın bu örnekten neden batı çatal dilli, yılan gibi…
Tek kelime ve “öz Türkçeyle”
Göt korkusu(!)
Örneğin özerklik örneğin azınlıklara tanıması gereken kim haklarda bir öyle bir böyle…
Tek nedeni kendi bünyelerinde barındırdıkları toplumsal ve veya tarihi unsurlar.

Amaç…
Emsal, örnek kararlar yaratmamak.

Yerler…
Duvarlar…
Tavan, kanlar içinde, öbek öbek, kimi kurumuş…
Kahverengi – kırmızı, sanki pas gibi…
Kimi taze, kayıyorsun üstünde yürüyünce. Kanın o kendine has kokusu burnunda…
Mayhoş, tatlı…
Mide bulandırıcı VE işkence aletleri, girişte, sanki unutulmuş AMA…
Aslında bilinçli bırakılmış oraya, seni bekleyenin habercisi…
Çığlıklar duyuyorsun, yürüdüğünde dar, karanlık koridorda…
Bir hayvandan mı çıkıyor bu sesler, bir insandan mı?
Kendine sormadan edemiyorsun…
Bazen…
Orada burada rast geliyorsun kadına, darmadağın saçlar, bakımsız, perişan…
Pelperişan…
Kimi göz mor, darp izleri…
Yüzünde, kollarında, bacaklarında…
Kimisinin görüyorsun…
Etek, elbiselerden aşağı kan sızıyor, bacak arası…
Bakmazlar yüzüne, göremezsin suratlarını, baş hep aşağı…
Seks köleleri…
İnsan mı hayvan mı bilemiyorsun…
Bakmıyorlar ev kadını mi, ana mı, hâkim mi…
Tahsilli, tahsilsiz…
Kendilerinden olmasın, kadın olsun yeter(!)

“Resmi rakamlara göre” 20 bin…
Allah bilir gerçek sayılarını, tecavüze, şiddete maruz kalan kadın sayısını.


https://docplayer.biz.tr/storage/66/55743195/1560771430/8NqGS5H7RXys6j0i8ur3LA/55743195.pdf

http://www.okumedya.com/Ergün%20Poyraz%20-%20İplikçi%20,Kirli%20İlişkiler%20Yumağı.pdf