“Öyle miiiii?
Bende kendime dedim O ne anlar” yüzünde çok kızgın bir ifade…
Sanmış o almış, koymuş masama. Aslında haksızlık ediyor ama bilirsiniz bazen insanların kaynanalığı tutar işte. Çok kızıyor, çok ama çok. Faydası yok ki, insan yine bildiğini yapan.
Ah anne Burak’ın yüzünü görmeliydin elimdeki gülleri görünce…
Akli kârı mı, akıllı insanın yapacağı bir şey mi, ta Israil’den Almanya’ya gül getirmek?
Üçü buldu yerini, daha doğrusu biri daha yolda. İnşallah sağ sağlim ulaşır yerine…
Üçünü bugün ulaştıracağım daha sahiplerine. Dayday, kardeş ve Oma.
Hiçbir zaman akılıyım iddiasında bulunmadım, aksine deliyim hep dedim…
Kalbimde olanlara Almanca edelrose, Türkçede noble rose diye geçer, bir demet, her birtaneye, özel, her biri birtane (dikkat bir tane ayrı yazılır, bazen anlamına göre bilerek bir kelime olarak yazarım, çoğu zaman olması gerektiği gibi AMA farklı okurum)
Bir…
Tanem!
Varsa bir kıymeti?
Neyse, benim bildiğim çiçek kurutmanın yolu kalın bir kitabin sayfaları arasında kurutmak, saklamaktır. Ancak akil akıldan üstündür…
Annemden bir tüyo…
Çiçeği, odanın karanlık bir kösesine tersten as, yani baş aşağıya…
Asmadan önce bir güzel sac spreyi ile siprayla, bekle. Çiçek sanki taze dalından koparılmış gibi!