S. Önkibar’a yapılan…
Gözdağı, korkutma…
Ulan…
Zibidiler sürüsü…
Hepinizin anasının amcığını sikeyim…
Korkma…
Çık karşıma, alt tarafı bir çeyreğim!
—
S-400 ve F-35 krizinde Türkiye’yi neler bekliyor?
27 Mayıs 2019
S-400 alınırsa ne olur? Türkiye, içinde olduğu F-35 savaş uçağı projesine veda mı eder? İşte ayrıntılarıyla S-400, F-35, Patriot füzesi dosyası
TÜRKİYE’Yİ NELER BEKLİYOR?
23 Haziran’daki İstanbul seçimlerinin ardından, Türkiye dış politikaya odaklanacak.
Hem Rusya’nın, hem de AKP hükümetinin yaptığı açıklamalar, Rusya’dan alınacak S-400 füzelerinin Temmuz ayı itibarıyla teslimatının başlayacağına işaret ediyor.
ABD’den gelen açıklamalar ise, S-400’lerin Türkiye’ye girmesiyle birlikte, ABD’nin yaptırım yoluna gideceğini kesin bir dille ifade ediyor.
Türkiye, dünyanın iki büyük ülkesi arasında sıkışmaya doğru giderken, birbiri ardına ilgili taraflardan gelen çok sayıda açıklama – bir de ülkelerin çıkarları doğrultusunda yaptıkları algı operasyonları ile birleşince- tam bir bilgi kirliliği yaşanıyor.
Peki neden bu noktaya gelindi ? S-400 alınırsa ne olur, alınmazsa ne olur? Türkiye, başından beri içinde olduğu F-35 savaş uçağı projesine veda mı eder?
İşte tüm ayrıntılarıyla S-400, F-35, Patriot füzeleri ve olası ABD tepkisi/yaptırımları dosyası;
RUSYA İLE S-400 ANLAŞMASINDA NE VAR?
Türkiye, havadan gelecek saldırılara karşı savunma amacıyla Rusya’dan S-400 füzelerini almaya karar verdi. Yapılan anlaşma çerçevesinde 2.5 milyar dolar karşılığında Rusya’dan toplam 4 bataryadan oluşan iki adet S-400 füze sistemi Türkiye’ye Temmuz’dan itibaren sevkedilecek.
S-400 ANLAŞMASI, TEKNOLOJİ TRANSFERİ İÇERMİYOR
Türkiye, orta vadede kendi füzesini de üretmek istiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “S-400’te ortak üretim yapılacak” açıklaması, Rusların Türkiye’ye teknoloji transferi de yapacağı gibi algılandı.
Oysa gerçek böyle değil; Rusya, S-400 için Türkiye’ye teknoloji transferi yapmayı reddetti.
Sadece bazı parçaların Türkiye’de üretilmesinin mümkün olabileceğini bildirdi. Ancak bu parçaların “yüksek teknoloji içeren” parçalar olmayacağının işaretini de bizzat Putin’in sözcüsü aracılığıyla verdi. Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov 11 Nisan’da yaptığı açıklamada, “Türkiye ile A’dan Z’ye ortak S-400 üretimine girmemiz söz konusu değil. Ortak üretim, sistemin belirli unsurlarının Türkiye’de imal edilmesi şeklinde hayata geçirilebilir” dedi.
TÜRKİYE S-400’LERİ NASIL KULLANACAK?
Türkiye bir NATO ülkesi olduğu için, NATO radar sistemi içinde yer alıyor.
S-400’lerin Rusya’dan alınması halinde, bu füzelerin Türkiye’nin de içinde bulunduğu NATO radar sistemine bağlanması mümkün değil.
Türk yetkililer, daha şimdiden S-400 alınması halinde, bunun sadece “milli radar sistemiyle kullanılacağı” güvencesini NATO’ya vermiş durumdalar.
S-400’lerin, tüm Türkiye’yi kapsayan NATO radar sistemine dahil olmaması, füzelerin gelen tehditleri kapsama alanının da sınırlı olması anlamına gelecek. Bu açıdan S-400’lerin Türkiye’nin hangi bölgesine yerleştirileceği de önem taşıyor.
ABD TEPKİSİ; S-400 ALINIRSA, İKİ AYRI YAPTIRIM SÜRECİ GELİR
Türkiye’nin Rusya’dan S-400 alımına en büyük tepki ABD’den geldi. Amerikalı yetkililer, S-400’lerin Türkiye’ye gelmesi halinde iki farklı yaptırım sürecinin aynı anda devreye gireceğini açık ifadelerle dile getirdiler;
Türkiye’nin F-35 savaş uçağı projesinden çıkarılması
ABD’nin Türkiye’ye kendi yasaları çerçevesinde (CAATSA yasası) yaptırım uygulaması.
TÜRKİYE NEDEN F-35 PROJESİNDEN ÇIKARILMAK İSTENİYOR?
S-400 füze sistemleri, teknolojik olarak son derece gelişmiş sistemleri içinde barındırıyor. Uzmanlara göre bu gelişmiş sistemler içinde, S-400’lerin “bilgi toplama kapasitesi” rahatsızlık yaratan unsur.
Özellikle de içinde Türkiye’nin de yer aldığı 9 ülkenin geliştirdiği F-35 savaş uçaklarının bilgilerinin S-400’ler vasıtasıyla Rusya’nın eline geçebileceğinden endişe ediliyor.
AKP hükümeti bu konuda, S-400’ler ile F-35 savaş uçaklarının Suriye’de karşı karşı geldiklerini, dolayısıyla Türkiye’de de her iki sistemin yer almasının tehlike yaratmayacağını ifade ediyor. (Suriye’de Rusya kontrolünde S-400 füzeleri bulunuyor. İsrail de zaman zaman F-35 uçakları ile Suriye’ye hava taarruzları yapıyor)
Ancak bu görüşe karşı çıkanlar, S-400’lerin bilgi toplamasına karşı F-35 pilotlarının belirli sistem ve manevraları kullandıklarını ifade ediyorlar. İki sistemin aynı ülkede – yani Türkiye’de- konuşlanıp, aktif şekilde kullanılmasının ise F-35 gizli teknolojilerinin Rusya’nın eline geçmesinin büyük risk olduğunu belirtiyorlar.
TÜRKİYE, BAŞINDAN BERİ YER ALDIĞI F-35 PROJESİNDEN ÇIKARILABİLİR Mİ?
F-35’lerin üretimi için 9 ülke tarafından imzalanan mutabakat zaptında, uçakların gizli bilgilerinin riske atılmamasına ilişkin tarafların güvenceleri de yer alıyor. ABD’nin, Türkiye tarafından imza aşamasında verilen bu güvenceyi kullanarak, Ankara’nın proje dışına çıkarılması için hukuki bir süreç başlatması mümkün.
S-400 alımı halinde hukuki bir süreç başlatması mümkün.
Nitekim, ABD Kongresi de aldığı farklı kararlarla, Amerikan hükümetinden Türkiye’nin S-400 alımı halinde, F-35 projesinden çıkarılmasını istedi.
TÜRKİYE’NİN AYRILMASI HALİNDE F-35 PROJESİNİN AKIBETİ NE OLUR?
Türkiye, F-35 projesi kapsamında uçağın toplamda 937 farklı parçasının üretimini üstlenmiş durumda. Türkiye’nin proje dışına çıkarılması halinde, bu parçaların üretimleri de başka ortaklara kaydırılacak.
Bu durum F-35 projesinin gecikmesi anlamına da gelecek. Ancak uzmanlar, F-35’e milyarlarca dolar yatırım yapan ortak ülkelerin, Rus S-400’leri tarafından uçakların teknolojilerinin açığa çıkarılması riskine karşılık, bu gecikmeyi “sineye çekeceklerini” ifade ediyorlar.
ABD’NİN CAATSA YAPTIRIMLARININ ETKİSİ NE OLUR?
F-400’leri üreten Rus firması, ABD’nin yaptırım listesinde yer alıyor. ABD Kongresi tarafından çıkarılan ve CAATSA olarak bilinen yasa çerçevesinde, yaptırım altındaki Rus şirketleri ile iş yapan üçüncü ülke ve kişilere de yaptırım uygulanıyor.
CAATSA çerçevesinde, Türkiye’ye S-400’ler gelir gelmez, yaptırım süreci de devreye girecek.
CAATSA yasasının 231. Maddesinde ABD’nin yasayı ihlal eden üçüncü ülke ve kişilere karşı uygulanabilecek 12 farklı yaptırım yer alıyor. Yasa, ABD Başkanı’nın bu 12 yaptırımdan en az beş tanesini yürürlüğe koymasını öngörüyor. Yani hangi yaptırımların uygulanacağını ABD yönetimi belirliyor.
Ancak ABD Kongresi, hükümet tarafından seçilen yaptırımları beğenmezse, değiştirme hakkını da elinde tutuyor.
Yaptırımlar arasında Türkiye’yi pek etkilemeyecek olanların yanısıra, tüm Türk halkının hayatına dokunabilecek kadar ağır olanlar da yer alıyor.
Mesela yaptırımlar çerçevesinde, S-400 alımının yapılması için imza koyan Türk yetkililerin ABD’ye seyahatlerinin yasaklanması ve Amerika’daki mal varlıklarına el koyması söz konusu olabilir. –Burada özellikle Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir’in adı geçiyor. Ancak isim listesinin genişletilmesinin de mümkün olabileceği ifade ediliyor.- Bu tip yaptırımlar kişiye yönelik olacağından, “hafif etkili” olarak yorumlanıyor.
Ancak yaptırımlar arasında Türkiye’nin tüm Amerikan finans sisteminden çıkarılması gibi ağır etkileri olabilecekler de bulunuyor. – Bu yaptırımın konulması halinde, Türkiye merkezli hiçbir şirket, banka, kişinin Amerikan dolarıyla herhangi bir işlem yapması mümkün olamayacağı ifade ediliyor._
ABD’nin CAATSA yaptırım sürecinin, S-400’lerin Türkiye’ye girmesiyle başlayacak olmasıyla birlikte, hangi yaptırımların uygulanacağının belirlenmesinin aylar sürebileceği de ifade ediliyor.
Ancak sadece sürecin başladığının duyurulmasının bile – hangi yaptırımlar olacağı açıklanmadan önceki dönem- yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışını etkileyebileceği, Türk ekonomisi üzerinde olumsuz baskı kurabileceği belirtiliyor.
S-400 YERİNE PATRIOT OLUR MU?
ABD yönetimi, Türkiye’nin S-400 alımına karşılık “havuç ve sopa” politikası izliyor; “Sopa” olarak, ikili yaptırım paketinin işaretlerini verirken –F-35 programından dışlanma ve CAATSA yaptırımları-, “havuç” olarak ise, Türkiye’ye S-400 benzeri bir füze sistemi olan Patriot satışı önerisi yapılıyor.
ABD’den Türkiye’ye ilk Patriot satışı önerisi 2015 yılında yapılmıştı. Edinilen bilgiye göre 2015 tarihli öneride Türkiye’ye Patriot füze sistemlerinin teknolojilerinin büyük bölümünün transferinin yanısıra, kritik parçaların ortak üretimi unsurları da yer alıyordu. Ancak Türkiye o dönemde öneriyi yanıtsız bırakmıştı.
Ardından AKP hükümetinin S-400 alımı konusunda hamlesi üzerine, ABD’den Mart 2019’da kısıtlı bir sürede yanıt verilmek şartıyla, yeni bir Patriot füze satışı önerisi geldi.
Türk yetkililerden gelen “Türkiye’nin acilen füzeye ihtiyacı var” açıklamaları çerçevesinde, Mart 2019 teklifinde ilk füze bataryalarının aynı yıl içinde teslim edilmesi unsuru da yer aldı. ABD’nin başka bir ülkeye satış için söz verdiği ve üretilmiş durumdaki bataryaların Türkiye’ye kaydırılması planlandı. Ancak AKP hükümeti bu öneriye de yanıt vermedi.
Bunun üzerine ABD’den üçüncü bir öneri daha geldi. Haziran ayı başına kadar süreli olan bu öneride, yine büyük ölçüde teknoloji transferinin yanısıra, ortak üretim unsuru da bulunuyor. Ancak 2019 içinde Patriot teslimi bu öneri paketinde yer almadı. Türk hükümeti, henüz bu öneriye de yanıt vermedi.
TÜRKİYE’NİN “ORTAK KOMİTE ÖNERİSİNİN AKIBETİ NE OLUR?
ABD’nin S-400 alımına karşılık F/35 programından Türkiye’nin dışlanmasını ortaya koyması, Ankara’nın “ortak bir komite kurup, iki silah sisteminin etkileşimini inceleyelim” teklifi yapmasına neden oldu.
Ancak Amerikan tarafı, bu komitenin kurulması için öncelikle Ankara’nın S-400 füze sistemlerini almayı ertelediğini açıklamasını şart koştu. Türkiye bu şartı yerine getirmediği için de ortak teknik komite kurulması önerisi, hala yürürlükte olmakla birlikte, henüz yaşama geçirilemedi.
S-400 ile PATRIOT KARŞILAŞTIRMASI
S-400 füze sistemleri, Amerikalıların Türkiye’ye önerdiği Patriot sistemlerine göre daha gelişmiş bir teknoloji içeriyor.
Ancak NATO ülkelerince kullanılan Patriot sisteminin, Türkiye’deki milli sistemin yanısıra, NATO radar sistemine de bağlanacak olması, Patriotların olası etkileri açısından önemli bir artı olarak ifade ediliyor.
İki füze sisteminin karşılaştırılmasında şu rakamlar dikkat çekiyor;
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/zeynep-gurcanli/s-400-ve-f-35-krizinde-turkiyeyi-neler-bekliyor-4938370/
Altın tepsiyi kırdı!
27 Mayıs 2019
Hayat ona “altın bir tepsi” sunmuştu. Bulunmaz, ele zor geçen, çok az kişiye nasip olacak bir tepsi. Kendisinden öncekiler Mustafa Kemal Atatürk’ten başlayarak; 2002 yılına kadar Cumhurbakanı, Başbakan, Meclis Başkanı, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Diyanet İşleri Başkanları, ordu komutanları ve üniversiteler, yazarlar, düşünürler, sivil kurumlar, 90 yılda eksiğini, gediğini tamamladıkları “altın tepsiyi” ona teslim ettiler.
Eğme.
Bükme.
Kırma.
Hoyratça kullanma.
İşte kendisini ötekileştirilmiş hisseden halk da seni iktidara getirdi, bu altın tepsinin hakkını ver, halka hizmet edeceksen ve “Türkiye’yi de İslam dünyasınca örnek alınan ülke” olmakta daha ileri adımlar atacaksan bu “altın tepsiyi daha da parlat, bu sana yeter” dediler.
Başlangıçta “evet” dedi.
“Dindar Demokrat” olacağı, laik devlet çizgisini değiştirmeyeceği ve nasıl “Hıristiyan Demokrat olunmuşsa Müslüman Demokrat da olunacağı” umudunu verdi.
Sözünde durmadı.
Altın tepsiyi kırdı.
★★★
Önceki gün açılışına gittiği caminin kapısında yanına Diyanet İşleri Başkanı’nı da alarak, “Hırsızlar oyları çaldılar” dedi.
Hırsız varsa nerede?
Kim hırsıza göz yumdu?
Göz yuman varsa, nerede?
Kim hırsızı korudu?
Koruyan varsa nerede?
Kim hırsıza alet oldu?
Alet olan varsa nerede?
“Hırsızı ve onu koruyanı bulup çıkartması” için bütün devlet gücü elinde fakat bunu yapmıyor.
Kanıt sunması gerekir.
Kanıt yok.
Görüntü yok.
Çalıntı yok.
Örgütlü müdahale yok.
Ramazan günü, cami kapısı önünde, yanında Diyanet İşleri Başkanı var!
“Hırsızlık yaptılar” diyor.
★★★
Dini, Diyanet’i “hukukun önüne geçirince” sonuç ortada: ABD’nin George Washington Üniversitesi’nde ikisi de Müslüman olan iki akademisyen “İslami Endeks” hazırlıyorlar. Her yıl yeniliyorlar. Kuran’dan, ayetlerden, hadislerden, Hz. Muhammed’in yaşam biçiminden, İslam’ın üstün kabul ettiği ahlak ölçüleri ve değerli kabul ettiği toplumsal öğretilerden, İslam’da hukuk, insan hakkı, yolsuzluğun önlenmesi gibi kriterlerden bir endeks yapıyorlar. Bu endekse hangi İslam ülkesi ne kadar uyuyor diye bakıyorlar.
Şaşırıp kalıyorlar.
İlk 10’da yok.
İlk 20’de yok.
İlk 30’da yok.
Endekse giren 153 ülke içinde ilk 44’e giren tek bir İslam ülkesi yok.
Türkiye 95’inci sırada.
İlk on sırada: 1- Yeni Zelanda. 2- İsveç. 3- Hollanda. 4- İzlanda. 5- İsviçre. 6- İrlanda. 7- Danimarka. 8- Kanada. 9- Avusturalya. 10- Norveç olarak sıralanıyor.
Son sıralarda ise: 45- Birleşik Arap Emirlikleri. 46- Arnavutluk. 47- Malezya. 48- Katar. 64- Endonezya. 85- Suudi Arabistan. 95- Türkiye. 125- İran. 137- Mısır. 152 Sudan. 153- Yemen yer alıyor.
★★★
Türkiye!
Halkı Müslüman.
Devleti laik.
Yönetimi demokrasi.
Parmakla gösteriliyordu.
Bütün Orta Doğu’ya örnek.
Tüm İslam dünyasına ışık.
Türkiye, “laik-demokratik çizgisini” eğip bükmeden ve hukukun üstünlüğünden vazgeçmeden bu İslami endekste de birinci sırada olmalıydı. Ramazan gününde cami kapısı önünde, Diyanet Başkanı yanında, kanıt ortaya koymadan “hırsız var” diyerek dini siyaset alet edince Türkiye 95’inci sıraya ancak tutunabiliyor. Türkiye aynı endeksin ekonomi alt bölümünde 70’inci sırada, uluslararası ilişkilerde 148’inci sırada, insan hakları ve siyasi haklar sıralamasında 100’üncü sırada yer alabiliyor.
Tabloya bakan şaşıyor.
Görenin dili tutuluyor.
Altın tepsiyi kırdı!
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/necati-dogru/altin-tepsiyi-kirdi-4937621/
İlgili araştırma, çalışma:
https://hossein-askari.com/wordpress/wp-content/uploads/islamicity-index.pdf