Bir önceki yazıma istinaden

Gittim yiyecek bir şeyler aldım…
Eğer dün dördüncü tabak dolmayı yiyebilseydim bu kadar acıkmazdım.
😊

Hâkimiyet-i Milliye kardeşim…
Hâkimiyet-i Dil ile başlar, diline hâkim olacaksın ki…
Düşüncelerine, rüyalarına, hayallerine…
Hâkimiyet-i Milliyeyi tüm güzellikleri ile yaşayasın…
Evet…
Elçilerimiz, evet peygamberlerimiz…
Yazar Kur’an-i Kerimde, say, sev diye…
Onlar Allah’ın elçileri değil mi?
Öğretileri, söyledikleri, tavsiyeleri yanlış olabilir mi?

Milliyetçiliğin kökünde, ÖZÜNDE önce dil yatar…
Diline hâkim olmayan neye, kime hâkim olabilir ki?
Hepsi gelip geçici…
Hâkimiyet-i Milliye kardeşim…
Hâkimiyet-i Dil ile başlar, diline hâkim olacaksın…
Yabancı bir dilde yazılanı, bu dil Kur’an dili Arapça bile olsa…
Anlayamazsın, özümseyemezsin…
Kendi anadilindeki gibi!

Ve inanıyorsan Allah’a…
Elçilerine…
Söyle kardeşim samimi yürek ile temiz bir dil ile Hz. Musa veya Hz. Isa yolunda olana…
Sen…
Yanlışsın, ben doğruyum diyebilir misin?
İslam’da zorlama yoktur…
Teklif olur zorlama asla olmaz…
Hele hele…
Allah’ın verdiği can, o veya bu şekilde…
Ama sapkın ama doğru düşüncelerin neticesinde alınmaz.

Kısas…
Rabbin ve kulların kendilerine koyduğu kurallara uymak…
Bir noktaya kadar boyun eğmek, eğer Allah’ın hepimize verdiği akıl ve mantık çerçevesinde uygunsa, ilk anda sen anlamasan da varsa gerekçeleri, haklı ve adil…
Uymak, boyun eğmek insan olana görevdir…
Haaa…
Nasıl bileceğim haklı mi, adil mi?
Okuyarak kardeşim, okuyarak. Anlayacağın dilde okuyarak…
Ve düşünerek…
Özellikle Allah’ın sözlerine gerekmez tercüman…
O Allah, O Yaradan…
O…
Senin anlamayacağın dilde sana seslenir mi?
Okuyacaksın…
Düşüneceksin, okuyacak, düşüneceksin…
Ve senden olana doğrusunu öğreteceksin ki onlarda başkalarına öğrete!