Dönüş yolunda halamlar aklıma geldi…
Rahmetli…
Ne anlar ne kabul ederdi…
Bırak halamın anlayışsızlığını bir tarafa, kuzenlerim anlamaz kabul etmezlerdi…
Davranışlarımı, beni…
Hıh…
Kendi kanımdan kan, kendi canımdan can…
Yıllarca bir yastığa baş koyduğum insan beni anlamadıktan sonra bir başkasından anlayış beklemek oldukça çocukça!
Neymiş efendim, kızınca oluyormuşum bir canavar…
Ne ağrılarım kalıyormuş ne bir şey…
Adrenalin, testosteron nedir bilir misin?
Yani…
Her şeyim numara, numaradan, iş olsun diye veriyor doktorlar bana uyuşturucu…
Bin bir çeşit çok ağır, ağrı kesici…
Yetmiyor çünkü uyuşturucu!
Halbuki bu > çeyrek < nedensiz, sebepsiz hiç bir şey yapmaz…
Gece yolculuğu olmadıktan sonra, ki en geç ertesi günü, sabahın bir körü başlarındaydım…
Kırmızı biberimin, sarı pipimin yanında…
Yıllar sonra peder yattı boylu boyunca yanlarına.
Çukuru açmışlardı…
Bekliyorlardı geleyim diye, en başta, sevdamın yanında…
Dolduramadı bu it çukuru, ANLA!
Dün…
Beynimden aşağı kaynar sular indi, akşam akşam…
Yüce Mevla’m neden almaz bu canı, neden reva görür bana yaşananları…
Bir türlü ne anlarım ne bilirim nedenini…
Devam edecek, öğleye doğru. İlaç vakti…
Kardeş…
Ahır, şimdiki ofisi. Çok eski çınar ağaçlarından kolonlar…
Cila bekler, Önderin elinden öper!