Bir manavın günlüğü

Sen güzel kardeşim, sen…
Tüketici…
Bir gıda maddesinin üretim, tanzim, dağıtım VE pazarlanması hususunda hiç kafa yordun…
Hiç merak ettin mi örneğin köşe başındaki manavın hayatını, çalışma şartlarını, hiç merak edip bu konu üzerinde düşündün mü?
Ben sana bir gününü anlatayım güzel kardeşim, bir gününü…
Örneğin bir kış gününü, ha Almanya ha Türkiye fark etmez. Üç aşağı beş yukarı durum ayni…
Bak üretimi bilmem. Ne bir bilgim ne bir fikrim var bu konuda AMA…
Dedim ya pazarlamasını, satışını kendi, şahsi tecrübelerimden faydalanarak anlatabilirim sana…
Kardeşin bir manav dükkânı, küçük bir marketi var…
Et, süt ürünleri dahil küçük bir dükkânı!

Haliyle her işin kendine göre bir zorluğu vardır, bunu bırakalım bir kenara…
Bir hal gününü anlatacağım sana, yaz ve kış ki kıyasla…
Bak yalanım varsa dünyanın en adi insani ben olayım. Hepsi gerçek, hepsi çok üzücü…
Ali…
Bizim damat, kardeşin eşi. Yatak döşek yatıyor çocuk, çok hasta.

Felaket bir grip, anla…
İnsan yok anlıyor musun, insan yok. Ben, benim ne olacağım hiç belli değil, beni sayma…
Iş var…
Çalışacak insan yok. Ciro var…
Kazanç o kadar küçük ki istesen bile, inan, Allah inandırsın isçine istesen bile…
> Işın hakki olan maaşı vermenin imkânı yok <
Allah var yukarıda, anlıyor musun Allah. Bizler Allahtan korkan insanlarız…
Ister inan ister inanma!

Tabii ki önce işçi hakki, tabii ki. Bak yeminle kendi dükkânımızda işçi çalıştırırken ÖNCE işçinin hakkini ayırır, kalırsa para, harcardım çoluk – çocuğa, evin ihtiyaçlarına!
Buda bir nedendir, bu durum, bu olgu çalışamadığım için kendimi yiyip bitirmemin bir nedenidir!

Sabah üç, en geç dört gibi düşersin yollara…
Tabii bu bize özel bir durum, Wiesbaden – Frankfurt arası düz hesap 30 Kilometre, say birde Wiesbaden – Taunusstein arası 10 daha eder 40 – 45 Kilometre hale gidene kadar. Mazot maliyetini unutma, haftada, işlerin gidişatına göre EN AZ iki kez düşersin yollara.
>>> bununda tek nedeni <<<
On binlerce Euro harcamışsındır buzhaneye, buzhanen varsa haftada iki kez ile yetinebilirsin, aslında gün aşırı gitmen lazım hale.

Almanya’ya özel bir durum mudur bilmem…
Müşteri…
Ya ille görecek elektriklerin yandığını ya gündüz gözü, gündüz…
İlle elektrikler yanacak…
Bir…
İkincisi, manavlara özel bir durum ille kapılar ardına kadar açık olacak…
Ya kış…
Hadi ben alışığım, benim kapım, camlarım hep açık, yaz – kış…
Sigara…
Herkesin bünyesi kaldırmaz ki soğuğu. Çocuğun kapısı açık…
Kış olur, mal dışarıda donar, reyonlarda…
Yaz olur mal ya çürür ya mıncık mıncık olur hem kendiliğinden hem sıcaktan…
> veya müşteri mıncıklar <
NE ZARAR!

Hepsinden geçtim…
Halde, hangi perakendeciyle çalışırsan çalış hep ayni…
Aldığın malin en azından yüzde 10, yirmisi çöp…
Ayıkla…
Sair günlerde…
Beklersin müşteriyi sabahın sekizinden akşamın sekizine…
Yok hal günüyse, sabahın üçünden akşamın sekizine…
Üstelik gelir birde pazarlık eder seninle…
DIKKAT…
Ki sağın, solun…
Her taraf manav dolu, dedik ya Türk, Türkiyeliye özel bir durum birisi bir şey yapsın hemen yanına veya karşısına açar Ali, Veli, Mehmet veya Ayşe ayni dükkânı!

Aldığın ürünlerde kazanç, Allah inandırsın en fazla %10 civarında…
Bu yüzde onun içine maliyeti, giderleri vesaire kat kalıyor eline neredeyse hiçbir şey…
Babamın deyimi ile, rahmetlinin…
Bizler “mini mini bir aileyiz”. Bir avuç insan…
Ol büyük aile dükkândan kalan çürük, çarıkla koca aile geçinir. Gıda harcamaları neredeyse sıfır…
Biz bir avuç insanız, her şey gidiyor çöpe…
Versen, hibe etsen mali…
Bu sefer müşteri gelmiyor, nasılsa alacak çürük çarığı. Anlayacağın…
Akıl kârı değil akıl kârı!

Birde…
Malı indir bindir, öde dükkân kirası, çek milletin ağız kokusunu…
Anlayacağın…
Bir manavın hayati hayat değil, geçindirecekse çoluk – çocuğu…
Bu iş yoğunluğu ve bu kâr ile hiç değil!

Çok kısa, üstü çok kapalı anlatım size bir manavın hayatını…
Gerisini…
Sen anla!