Sigmund Freud veya insan neden böyle

Lüzum üzerine oturdum yine yazıyorum. Hep derim ya yazmak, içimdeki zehri atmak, üzüntüye “yol” vermek stres atma yöntemlerimden biri. Yoksa gerçekten delirebilirim. Ve biliyorum, okunuyorum, benim gibi düşünen, benim gibi his eden nice insan var, bu yüzden duygularımı, düşüncelerimi dilendiriyorum.

Sigmund Freud’un kendine sorduğu…
“Ömür boyu” aramasına rağmen cevabını bulamadan ölmüş olan insan…
Eminim, evet emin…
Benim bu soruya verilecek bir cevabım var…
Ben kim S. Freud kim?
Haşa kendimi onunla asla bir tutmuyorum AMA benim yaklaşımım farklı, dünyaya ve kadına ondan farklı yaklaştığımı sanıyorum. Kadınlar ne ister?

Gerçekten sorduğu sorunun cevabını verebileceğimi sanıyorum. Belki dilim dönmeyebilir, bilimsel doğru tanım ve terimleri kullanmayabilirim, ancak “yarı bilimsel” bu sorunun cevabını tarif edebileceğimi sanıyorum. Evet tarif, doğru kelime bu, tanımlamak için kendimde yeterli bilimsel kapasiteyi göremiyorum. Ancak…
Beni daha çok meşgul eden ve benimde kendime sorduğum soruya ne bilimsel ne kendi açımdan mantıksal bir açıklama bulamadım. Hep derim nedeni neden eden ben.

İnsan…
Bir yanı dürüstken diğer yanı hırsız olan…
Bir yanı düşünenken diğer yanı düşüncesiz olan…
Bir yanı “iyiyken” diğer yanı “kötü” olan…
Bir yanı bilgiliyken diğer yanı bilgisiz olan…
Bir yanı “ahlaklıyken” diğer yanı “ahlaksız” olan…
Bir yanı hoşgörülüyken diğer yanı hoşgörüsüz olan…
Bir yanı anlayışlıyken diğer yanı anlayışsız olan…
Bir yanı fedakarken diğer yanı bencil olan…
Ve bu listeyi daha o kadar uzatabiliriz ki neredeyse sonsuza kadar(!)

İnsandan insana fark var, nedenleri muhtelif…
Geçenlerde bir müşteri geldi, kadın beni tanıyor ama her zamanki gibi tanımıyorum, tanıma zorunluluğumda yok. Çalışamıyorum ya…
Resmen aşağılık duygusu geldi, çok üzüyor beni bu durum. Yeminle, ailemin kadınları bir an için bile olsa bana böyle bir duygu vermediler. Zamanında yaptım yapacağımı. Evlat durumu farklı değerlendiriyor, bakıyor anası sürekli çalışıyor, biliyor durumumu…
Sağlığımı ama kendisini alamıyor, bilinçaltı…
Yerleşmiş, belki dış etkenler, riya olabilir mi? Bilmiyorum!

Geldi kadın, hanım başka müşteriye bakıyordu, elimden gelen > her yerde, her alanda < elimden gelen, bacaklarımın beni taşıdığı, gücümün yetiği yere kadar yârdim ediyor, yârdim etmeye çalışıyorum. Asla tembel birisi değilim, hele at sırtında yaşayan sinek hiç değilim. Ki çok gördüm, özellikle buralarda, dayıyor kendini kadına ekmek elden su gölden. Müşteriye sordum, tabii Almanca. Nasıl yârdim edebilirim size?

Kadın cevap verdi “Teşekkür ederim ama eşinizle konuşsam daha iyi olur” dedi. Bunun üzerine ben kendisine; öyle demeyin, on yedi yaşımdan beri bende dolaylı yollardan bu işin içeresindeyim. 17’ydim, annem zorla kulağımdan çekti beni makine başına oturttu.
Öğretti…
Belki yardımcı olabilirim dedim. Kadın…
Çok tuhaf baktı bana, küçümsemekle inanmamak arası bir bakıştı. Devam ettim; iyi ki öğrenmişim dedim. İşim oldu mu, daraltma, kısaltma veya genişletme gibi kimseye sormuyor kendi işimi kendim yapıyorum. Ancak dikiş dikmek bana göre değildi, bilişimciyim dedim. Bu sefer kadının yüzü değişti. Haspam…
Sanki çöpçü, ne bileyim ayakkabıcı, pazarlamacı olmak veya konu olduğu gibi ekmeğini iğnenin ucuyla kazanmak ayıp bir şey.
Ekmek ve ekmek parası…
Düşmez, kalkmaz bir Allah. Önemli olan helal lokma değil mi? Beni ben eden… Varım yoğum, beni ve tüm ailemi, bizi biz eden iğnenin ucu, göz nuru!
Kendini bir bok sanan insan…
Karşısındakini küçümseyen. Konu açılmışken, bende kendi açımdan bir muhtemel yanlış anlamayı ortadan kaldırmak isterim. Akıllı uslu insanın başımın üstünde yeri var. Babam, rahmetli 60’li yıllarında ilkokul diplomasi alan bir insan. Okumamış AMA oturt karşısına profesörü, “adam” ona hayran kalmazsa gel yüzüme tükür. Bende “okumadım” yani bildik diploma sahibi değilim ama sanırım bilgi birikimim ortada. Okuyup, okumamış olmak, bir yerleşkede belli bir semte yetişmek, orada büyümek O insanın kalitesi veya kalitesizliğine gösterge değildir, olamazda. Ancak belli oranda bir ipucu verebilir. Bu açıdan Kasımpaşalı dediğim zaman maksadım Kasımpaşalıları küçümsemek asla değildir. Bu semtin kendine özgü bir ünü, unvanı vardır ve ancak belli oranda orada ikamet eden veya etmek zorunda kalan insanları tarif edebilir. İnsan bireydir, çevresi ise onu ister istemez etkiler çünkü insan sosyal bir varlıktır.

Oma’dan geliyorum…
Sorumluluğunu üzerime aldığım insan. İçim gitti, çok üzüldüm…
>>> Yalnızlık <<<
Kadıncağız 98 yaşına girdi, içki…
Şişe, şişe…
Neler denemedim ki, dedim bendensin, bizden. Aileden, bizim büyükannemiz…
Ama…
İnsana ancak yardım edilmesine izin verdiği oranda yardım edebilirsin. Kendime oda yaptım, yok rahatsız oldu. Otuz küsur sene olmuş eşi vefat edeli, o zamandan beri yalnız…
Yalnızlık zor zanaat, yalnızlık Allah’a mahsus…
Allah insanları çift yaratmış, yarım yarım, iki yârim elma bir araya gelmeli ki bir bütün olsun…
Bir…
Tek ses, tek vücut, tek yürek.

İnsan…
Neden kendini olduğundan faklı gösterir?
Neden bu kadar menfaatperest?
Sen yalnız ben yalnız, neden uzanan elden rahatsız olur, neden inanıp güvenmez?
İnsan neden böyle, neden?

Müzik…
Omar Akram’dan…
Take my hand…
Take it, take. Call me back!