Haklısın, haklısınız… Belki gördün beni uzaktan uzağa

Perişanları oynuyorum, saç – sakal girdi birbirine…
Halim yok…
Moral yok…
Zoraki, mecbur olduğum için yapmam gerekenleri yapıyorum ancak… Fazlasına gücüm yok!

Üzüntüler…
Hanım, iyi değil. Valide…
Evlat!

Tayyipistanda olanların > binde birini < biliyorsun sadece…
>>> her düşünülen, her olan – biten anlatılmaz ulu orta <<<
Her aklına geleni anlatan, yazan…
Doğru bile olsa söyledikleri, hoş karşılamaz…
ANLAMAZ insan.

Otuz…
Zoraki yazdım, değdim için, ilan etmiş oldum bir kere…
Aslında sil baştan yazmam gerek…
Takım elbise…
Downgrade oto motorlarda…
Doğrudan ilgili, ilintili takım elbiseyle…
Aksesuarlar…
YAZACAGIM, sen inanırsın bana AMA okuyan inanmayacak!

Görüyorsun memleketin halini, bura…
Farklı mı, çivisi çıktı ortamın, çivisi…
Kim…
Kimi becerebilirse(!)

Kilise…
Bilmem Alman haberlerini dinliyor musun?
Ortalık toz, duman…
Yarına otuz içinde işlemeye çalışacağım.

Beni merak etme, ağrılar çok büyük çapta kontrol altında…
AMA…
Halsizlik, parmağımı oynatmaya halim yok!

Annem…
Uyuyamamış dün gece….
Kur’an okumuş yengeme. Sabaha karşı beni düşünmüş…
Diyor bu sabah:
“Oğlum ah!”

Doğrudur…
Tecrübelerle sabit, SABIT…
Çok denedim. Çok kızın ahını aldım, kanına gidim AMA ana ahı…
Bir annenin ahı mutlaka tutar…
EMINIM…
O kadıncağız her sabah, her an ah ediyordur bana…
İsteyerek mi oldu?
Ama gel de anlat, bir anne kadar acı çekebilir miyim bilmiyorum…
Ama bende bir babayım, O…
İlk göz ağrım, karım, eşim!

Yok ki BIR GÜN, yok ki unutayım…
Dua etmeyeyim, YOK…
Anlayacağın…
Kalkamıyorum altından!!!