Dedim ya gecikmeli, okurken bu herif ne diyor diye kendi kendime söylendim…
Evet, Sayın Soner’den söz ediyorum. Aman ne kızdım ama merak edip sonuna kadar okudum…
Meğer lafların bir kısmı Kahpedoğan’a aitmiş…
Sizi yönlendirmemek için sözlerimin devamını sonuna saklıyorum!
—
Göremedikleri derin devlet
4 Ocak 2019
Ben desem ki:
“Dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya; anlamak mümkün değil. Yani bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada, farklı bir asırda, zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. İslam’ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam’ı 14 asır, 15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız, böyle bir şey yok.
Onun için de bugün İslam’ın uygulanması, yer, zaman, koşullar, her şeyiyle o da ne yapıyor, değişiyor, İslam’ın güzelliği burada zaten, önemi burada…”
Ben desem ki:
“İslam’ın evrensel din olduğu, kitabının Allah tarafından vahyedilmiş mutlak kitap olduğu konusunda hiçbir müminin kalbinde tereddüde yer yoktur. Ancak o kitabın vahyedilmiş mutlak bir kitap olması, onun insan aklı ve idrakine her yansımasının da mutlak olduğu anlamına gelmiyor. Orada zamanın tesiri en açık biçimde kendini hissettirir.
Vahy mutlak olsa da peygamber dışında onu anlayan hiçbir insanın idraki mutlak değildir. Herkes kendi tarihinden ve kendi çevresinden şekillenen idrakiyle onu muhatap alır, ondan etkilenir. Bunu aslında bütün Müslümanlar bilir, ama bilindiği halde, tarihte insanların İslam’dan anladıklarını İslam’ın kendisiyle karşılaştırma, Kur’an’dan anladıklarını Kur’an’ın kendisiyle özdeşleştirme hatası en yaygın hatalardan biridir. Böylece kendilerine yapılan itirazı sanki kutsal kitaba yapılmış bir itiraz gibi algılayıp, itiraz edeni adeta din dışına itme yanlışı da sıkça yapılan bir hata…”
Bitmedi daha var…
İSLAM-İSLAMCILIK
Ben desem ki:
“İslam ne kadar ilahi bir din ise İslamcılık o kadar beşeri bir anlayıştır. Bu elbette onun değerini düşüren bir şey değildir. İslamcılık hataları, sevapları olan İslam’ı kendi çağının idrakiyle anlayıp katılım göstermeye çalışan bir İslam yorumudur. O yüzden her İslamcılık eleştirisini İslam’ın eleştirisi gibi algılamanın bir gereği yoktur. İslam’ın bir yorumunu eleştirmek her zaman bizzat İslam’ı eleştirmek anlamına gelmiyor…”
Ben desem ki:
“Zamanın tegayyürü ve insanın zamana bağlı oluşu, yani zamansallığı, insan varlığının kaçınılmaz, esaslı bir boyutudur. İnsan akıp giden zamanın şekil verdiği bir varlık. Zamanın insanların dilini, örfünü, düşünme ve yaşam biçimini değiştirmesi onun tabiatındandır. İnsan olarak biz, bir söze, bir mesaja, bir metne, bir söyleme kendi zamanımızın ufkunda muhatap olur, onunla kendi zamanımızda karşılaşırız. Her karşılaşma kendiliğinden bir anlama-yorumlama sürecini harekete geçirir. Bu yorumlama, kaçınılmaz olarak kendi zamanımızın, kültürümüzün ve dilimizin sınırları içinde cereyan eder. Bizim o metnin sadır olduğu, yazıldığı veya bir vahy ise vahyedildiği ortama giderek onu anlamamız mümkün değildir. Ne yaparsak yapalım kendi çağımızın idrakiyle malulüz…”
Toparlarsam…
GÜNCELLEME İHTİYACI
Yukarıdaki sözler bana ait değil…
Ki olabilir hiçbir sakıncası yok! Ama…
İlk alıntı, 8 Mart 2018 günü Erdoğan’ın yaptığı konuşma…
Diğer alıntılar; AKP’nin dışişlerinden sorumlu Prof. Yasin Aktay’ın Yeni Şafak gazetesinde Erdoğan’ın bu sözlerine destek için yazdıkları:
“Erdoğan’ın bahsettiği ‘güncelleme‘ ihtiyacı veya İslami literatürde Peygamber efendimizin bir hadisine de dayandırılarak ‘tecdit‘ olarak bilinen bir temizlik işlemidir…”
Aktay bu tartışmaların boğuntuya getirilmesini eleştirdi:
“Sorularla tam olarak yüzleşemiyoruz, çok zahmetli geliyor. İçimizi rahatlatacak, bize ‘tamam işte cevap bu‘ diyen ilk açıklamaya tav olabiliyoruz… Oysa soru orada bir kez sorulmuş ve askıda kalmış olarak durur. Biri bize arka kapıdan sıvışmanın yolunu gösterdiğinde hiç tereddüt etmeden o sorudan kaçmaya can atıyoruz. Yeter ki sorular kafamızı kurcalamasın, beynimizi kemirmesin, vehmettiğimiz uzlaşmalarımızı riske atmasın. Tarih veya tarihselcilik sorusu, böyle bir sorudur. Bu konu her açıldığında, ne yalan söyleyeyim, umutlanıyorum, bu kez gerçek bir tartışma çıkar belki, bu sorunun bizi yönlendirdiği yerin uçlarına kadar, değilse bile gidebildiğimiz yere kadar gideriz belki…”
Nereye kadar gidildiğini görüyoruz; Erdoğan benzer konuşmayı bir daha yap(a)madı!
İlahiyatçı Nazif Ay benzerini dokuz ay sonra Odatv’de yazdığı için ne oldu? Diyanet’in Siirt müftüsü Ahmet Altıok, Odatv için “katli vacip” dedi.
Devlet kaç gündür bu müftüye sesini çıkaramıyor! Tıpkı ‘cahiliye’nin Erdoğan’ı susturduğu gibi…
Niye?
Çünkü, Türkiye’de hurafe dinden derindir.
Bir türlü anlamadıkları şudur:
İktidarlarını yıkacak “derin devlet” budur…
https://www.sozcu.com.tr/2019/yazarlar/soner-yalcin/goremedikleri-derin-devlet-2981123/?utm_source=yazarlar&utm_campaign=diger_yazilar&utm_medium=diger
—
Bak kardeşim, gir bak arşivlerime, tabii yaş ilerledi dünyaya bakış açımda değişti…
Eskiden bende düşünmüyor değildim, Islama reform gerekli…
HAYIR…
Allah bu Allah ve O biliyor işini, O gönderiyor bize değişik vesilelerle elçisini, sözcüsünü…
Mevlâna Hazretleri, Hacı Bektaş-ı Veli gibi…
Hz. Musa…
Bizzat Allah’ın bir elçisi, ona vahi olan on emri bizim içinde geçerli!
OKU…
Öyle başlar Kur’an-ı Kerim oku der önder on emri:
1. Karşımda başka ilahların olmayacak.
2. Kendin için oyma put, yukarda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın, onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.
3. Yehova’nın, Rab’ın ismini boş yere ağza almayacaksın.
4. Sebt gününü takdis etmek için onu hatırında tutacaksın. Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın, fakat yedinci gün efendin Rab’e Sebttir. Sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü Rab gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı.
5. Babana ve anana hürmet edeceksin.
6. Öldürmeyeceksin.
7. Zina etmeyeceksin.
8. Çalmayacaksın.
9. Komşuna karşı yalan şahitlik yapmayacaksın.
10. Komşunun evine tamah etmeyeceksin, komşunun karısına, yahut kölesine, yahut cariyesine, yahut öküzüne, yahut eşeğine, yahut komşunun hiçbir şeyine tamah etmeyeceksin.
Oku Mevlanayi, Oku Hacı Bektaş-ı Veli’yi…
Sorun Islamada değil, güncellenmesi gerektiğinde, insanda…
Sorun insana da!
Oku Gazi Mustafa Kemal’in altı ilkesini ve söyle…
Söyle Allah Peygamber aşkına >>> hangi biri geçerliliğini yitirdi? <<<
Allah bu Allah, bilmez mi seni beni?
(Kimse yanlış anlamasın diye Hz. Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Atatürk sadece birer insan AMA ne insan! İnsanın hassi, özü. Onların sözü ve tabii ÖNCE Mevla’mın dedikleri)
Atatürk ilkeleri:
1- Cumhuriyetçilik
2- Milliyetçilik
3- Halkçılık
4- Devletçilik
5- Laiklik
6- İnkılapçılık veya devrimcilik… (Atatürk bu iki deyimi de kullanmıştır).
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/45/785/10097.pdf
Söyle, lütfen söyle
Allah’ın sözleri…
Kul gibi kulların sözleri zaman aşımına uğrayabilir, yeniden, çağa uydurulması gerekir mi?