Yedi

Aslında her şeyi ama her şeyi bir kenara bırakıp yediyi yazmam lazim…
Beklenmesi gereken iki muhtemel gelişme başlıklı yazıma da devam edemedim, dün akşam bir telefon, tüm plan – projeleri, ajandamı alt üst etti.

Dostlar sağ olsun…
İnternetin, dibinin dibi mekânım…
Gerçekten siyasi dost bildiklerim, dost…
Yıllar, yıllar çok uzun yıllar ve zaman o kadar çabuk geçiyor ki, geldi saçlar bembeyaz, kafa neredeyse kel. Az mi kafa çektik, siyasi mücadele verdik beraber…
Yıllar, o amansız yıllar ne çabuk geçiyor. Çok uzun zaman oldu görmeyeli, geldi, müşterilerimizden.
Eşi, sürekli gelir gider. O bana ben ona selam iletirim, iletir dururuz, hanımlar aracılığıyla. Ama bir türlü bir araya gelemedik. Ben odamdaydım, full dün aksam gelen telefon sonuçlarıyla boğuşuyordum. Kâğıt, Kâğıt, Kâğıt…
Dosya, fatura…
Nefret ederim, kendi işlerim yetmiyormuş gibi birde bu çıktı başıma. Hanım geldi heyecanla odaya, xxx geldi dedi. Önce anlamadım, kafamda rakamlar, ne nereye…
Anlamadım önce jeton her zamanki gibi geç düştü. Anlamam ile ayağa fırlatmam bir oldu diyebilirim, eski dost, gerçek dost düşman olmaz insana. En ön odadaydı, buyur etim çalışılan odaya, arkası darmadağın, bomba düşmüş gibi. Anlatı bana yediyi…
Erdoğan ile ilgili, anlattı İran’ı ve Katar’ı…
İnternetin karanlık dibi, görünmez, duyulmaz yerleri…
Evraklar, gizli belgeler, dost dili ile gözden ırak, bilgiden, bilinçten çok uzak ne bilgiler…
Yazmalıyım üstü kapalı ama yazmalıyım yediyi!

Kısmetse yârin çünkü üstlendiğim görev…
İnsan sorumluluğu, kendini bana emanet edene edemem ihanet, etmem, hiçbir zaman etmem.
Zaten bir yârinim var, Pazartesi full, Salı Israil çünkü.