Beş dakikada Beşiktaş misali, geldi talan etti bizi

Babasının kokulu paracıklarını…
Ütülü ütülü…
Kalk gidelim yaptı(!)

Ulan herife bak ya…
Resmen çeteci, yankesici…
Projektörüme varana kadar…
Bir sigara paketi büyüklüğünde, “Baba”
Efendim?
“Alabiliyim?”

Küçükken alabilir miyim diyemiyordu; alabiliyim?
Al bakalım!

Çete…
Ve çete başlarını iyi bilirim…
Var evde bir tane, keşke kızım olsaymıştı…
Hiç olmazsa anasının eşyalarına kalk gidelim yapardı(!)

Tamam…
Vakti zamanında bende yapıyordum ama bu bir başka…
Çok farklı…
Zavallı babam benim…
Ah bir bilseydim, bilebilseydim!!!

Kahvemi içeyim gidiyoruz…
Dün…
“Canım hiç gitmek istemiyor” dedi
İnanırım…
Bana hiçbir şeyi benzemese…
Hiçbir şeyini beğenmeyecek olsam bile, Allah var yukarıda…
Arkadaşları…
Ve arkadaş seçimini iyi biliyor kerata…
Her biri evladım gibi, elimizde büyüdüler. Pazar günü Rhein (Ren) kenarına gittik, su…
En azından 2,5 metre düşmüş, felaket…
Arkadaşlarıyla orada bekliyordu bizi. Uzun uzun konuştuk, ikisi polis çıkmış, biri mimar…
Pırlanta gibi çocuklar…
Korkmuyor musun oğlum diye sordum, tabii Almanca…
Cinayet, kavga, sarhoş falan…
“Yok korkmuyorum” dedi, ya ana – babası?

Yeni geldim, sabahtan evlat…
Gelir gelmez Jack, uyudu şimdi…
Çok yoruldum, bitmez Önderin işi!

Aslında iş değil tabi ama beni yoruyor, tümüyle kapsıyor…
Ağır geliyor…
Keşke el ekmek tutsa, kafa iyi kötü eskisi gibi çalışsa…
Hiç olmazsa bir işe yaradığımı bilirim, ne ettiğimi…
Böyle…
Fuzuli işler müdürü…

Devam edecek…