Korkunç

Koskoca bir ülke bu iğrenç oyuna alet edildi, ediliyor…
Alan memnun, satan memnun mu acaba?!

İnsan…
Yetiştiği ortamın, alışkanlıklarının esiri…
SÜRÜ psikolojisi, herkes olağan herkes normal karşılıyorsa normalidir kardeşim öyle değil mi(!)
Alıştıra alıştıra, yavaş yavaş devşirme ki devşirmek fıtratlarında var, geçmişlerinde…
Bankalar…
Kredi vermeye devam edecek, kredi kartı ekonomisi…
Ve tabii müteahhitler yeni sistemin, karşı devrimin yeni zenginleri…
Bayram sonrasına hazırlık, satılamayan beton yığınlarının iki ayaklı yığınlara arzı.

Allah herkesi dört duvar sahibi etsin, ev – yuva sahibi…
Günlerden beri piyasadayım dedim, konuştum, görüştüm…
Kulak verdim sokaklarda dolaşan insanlarla, konuştum dövizciler ile, esnafla…
Sordum: Batıyor muyuz diye, doğrudan, yekten sordum. Verdikleri cevap omuzlarını kaldırmak, silkmek, soran gözlerle yüzüme bakmak oldu!

Diyorlar: “Çok seveni var!”

İnanırım…
Yığınlar. Yudum yağı…
Yok kardeşim reklam yapmıyorum, örnek veriyorum. Dün şahit oldum…
33 Tayyip Lirası, bayram sonrası 40 Lira…
Aradaki fark yedi…
Hırsız girdi eve, hırsız. Evde ne var ne yoksa kalk gidelim yaptı…
YETMEDI…
Yeni çorap alınmış ev ahalisine, yeni. Ya çorap kaç paralık mal ki?
Çorapları da götürmüşler iyi mi!
Alan tanıdık, satan tanıdık. Stokçuluk yapmadı verdi yağı eski fiyattan. Kadın aldı beş tane. Sordum, dedi “biri kendime diğerleri çocuklarıma!

Zamlar yolda…
Geçenlerde yazdı gazeteci, anlattı geçmişi…
Devalüasyon yükü altında ezilen halk başındaki siyasetçiyi siktir etti…
Biliyorlar, evet bunun bilincindeler…
Yansıtmamaya çalışıyorlar halka felaketi…
Gelme sebebim dedim ya çok şükür hal ettim, dün avare avare gezdim…
Yaşlı başlı teyzeler, ninem yaşındalar. El emeği göz nuru dantel satanlar. Ahhh içim gitti…
Tokat yaprağı, dolmayı, sarmayı çok severim. Taze yaprak gelmiş hemen aldım tabii…
Süt kokuyor diyeceğim, diyemem tabii öylesine tazeler. Dedeler…
İhtiyar kadınlar, annemden yaşlı sokakta…
Ellerinde torba…
Satıyorlar, satmaya çalışıyorlar yaprak, evlerinde, bahçelerinde ne varsa…
Öyle üzüldüm ki, cebimde para. Uzun uzun baktım uzaktan insanların yüzüne…
Gideyim yanlarına vereyim para, dilenci değiller ki alırlar mıydı bilmem. İnsan onuru kırılmamalı!

Kırdılar bizi…
Eğip büktüler, “herkes” isyanda. Herkes korku içeresinde konuşuyorlar aralarında…
Ama…
Fısıldayarak. Allah belanı versin Tayyip yaratığı ne hale getirdin milleti.

Çıkacağım birazdan…
Günlerden beri buralardayım bir boğaza gidip kahve içemedim. Bırak yemeği, gezmeyi…
Sevdiklerimi bile göremedim, bir tek geldiğimin ertesi dayıma uğradım. Mithat dayıma, çok ama çok özeldir yeri. Tize büyük oğlunda…
Küçüğü…
Arveni’de görmedim, mıncıklayıp öpemedim. Hele sarı pipiyi…
Bugün Hakan için mezarlıkta dua okunacak, deprem felaketi…
Okunsun hocayı alıp benimkilerin başına götüreceğim. Gidip İstanbul’dan çiçek almam lazım, bayram için. Kırmızı biberime kırmızı gül, oğluma beyaz. Babama…
İnmişken İstanbul’a bir şekilde teyzemi de bulmam lazım, bilmiyorum adresi. Dönüşte küçük dayıma…
Keşke gidebilsem yarına falan ortanca dayıma, birde denize…
Gidip de dönmemek, dönüp de görmemek var bu dünyada!