Sorsam size matematik ne diye

Cevabınız ne olurdu?
Matematiğin kelime anlamı ne biliyor musunuz?
Öğrenmenin sanatı, Yunanca!

Konu nedir?
Konumuz matematik, konumuz istatistik, analiz…
Ama lütfen kaliteli!

Bilmeyenler için…
Evlat siyaset ve ticaret okuyor, Mainz üniversitesinde…
Bitti, diplomasini aldı. Master peşinde. Artık kendisi de istiyor, yönlendirmeye çalışmıştım diplomasiye. Evladın nesli SON, isyanlardaydım Bachelor yüzünden. Ondan sonra gelenler yine “normal” üniversite okuyacaklar. Olan benim ve onun gibi birçok evlada oldu. Ekonomi istemişmiş eğitimi değiştirmişlermiş, ALLAHSIZ PEYGAMBERSIZ siyasetçiler. Ulan Allah size akil vermedi mi?
Eğitim…
Yap, boz tahtası mi?
Masterden sonra iki veya üç sene daha…
Ben hayatta olduğum sürece okusun, kendine, kuracağı yuvaya fayda…
Belki vatan ve milletine!?

Mainz Üniversitesi…
Evladın demesine göre 50 bin öğrenci, fakülte üzerine fakülte. Yok yok gibi…
Her zamanki gibi söz döndü dolaştı siyasete geldi.

Big Data…
Evladın demesi “Baba bilgiye, veriye ulaşamıyoruz. Üniversiteler arası bilgi alışverişi çok kısıtlı. Her şey para, büyük para!”
Tabii evlada öğretebilirim ama KENDIMIN kullanamadığımı…
Evlada öğretsem ne olur?
Evet, kendin faydalanıyorsun, sadece kendine faydan…
Ama yasal kullanamıyorsun(!)

Devam ediyor sözlerine…
“Önümüzde şöyle bir soru çıkmakta, Almanya’da yaşayan Türkler demokrat mı?
Demokratsa Erdoğan’a nasıl oy verirler?
Sözünü kestim…
Dedim, oğlum insan denilenin bir evveliyatı, bir şimdiki zamanı birde istikbali vardır. Sen Türk milletinin, bu kitlenin evveliyatına bakmadan, yetişmelerine, eğitimlerine bu sorunun cevabini veremesin ki!

Öfffffffffffff…
Birden parladı, ne oluyoruz ya?
Sert bir sesle “Baba, biz evveliyatına bakamayız. Şimdiki zamanı değerlendirmek durumundayız. Bize böyle öğretiyorlar”

Gel de delirme!


+
Lise tercihini VE Zeynep Hanımı MUTLAKA okuyun lütfen

Matematiğin evrensel kurallarına göre bir artı bir dünyanın her yerinde iki eder!

Analiz edeceğin durumun SADECE bir parçasını, bir ayrıntısına odaklanarak verilerin diğerlerini göz ardı ederek varacağın sonuç gerçekçi olmaktan başka her şey olacaktır. Söz konusu insansa…
Geniş tabanlı veri demek matematiğin evrensel kural ve imkânlarından faydalanırken, değişik nedenlerden dolayı bakış açını sadece bir durum veya vaziyete odaklaman insani…
Düşünce ve davranış biçimlerini, insanın insani etkilemesi, çevresini hiçe sayman demektir. Aslında bu konuda çocuğun hocaları ile konuşmam gerekir, ancak…
Öyle tahmin ediyorum ki bu >>> bilinçli <<< bir şekilde siyasi bir yönlendirmedir.

Çünkü gerçekler, yalın gerçekler, bilimsel veriler ve bilimsel değerlendirmeler ışığında ne ekonominin ne siyasetin içine gelecektir.

Geçenlerde beslenme ile ilgili bir belgeseller dizisi yayınlamıştım…
İzlediniz mi bilmem?
Yiyecek sanayisi DIKKAT bilinçaltını kullanarak tarih öncesi zamana ait olan ve hala içimizde
barındırdığımız hominid (homo = insan) kimi içgüdüleri kullanmakta. Formül…
Yüzde 35 yağ, yüzde 55 karbonhidrat…
Bu formül ile bize istediklerini, çok para kazanacakları her şeyi yediriyorlar. Karbonhidrat temel enerji kaynağımız. Olmazsa olamazımız, yağ ise “lezzet veren, iştah açan”

Bizler…
Bu çocukları neden okula yolluyoruz?
Bir şeyler öğrenmeleri için mi yoksa siyasetçilerin elinde oyuncak olsunlar…
İleride…
Onlara bilmeyen, düşünmeyen, sormayan, sorgulamayan OY DEPOLARI olsunlar diye mi?

Üniversiteler neydi???
Bilimin, medeniyetin, geleceğin inşa edilen yerleri değil miydi?


Evet, belki…
Dedim ya büyük bir proje…
😊
Belki o projeyle birlikte, evlat ile sohbetimizin, O güzel sohbetin içeriğini ilaç vakti anlatırım sizlere!

Bir kahve…
Daha bitmedi, tahmin ettiğimden az üzdü beni. Ahşabı severim ama açık renkleri değil…
Ya kiraz ağcı, Marangoni…
Kardeş görürse isteyecek, biliyorum AMA bunu vermeyeceğim…
Mutfak dolabı için meletiyorum onu, 1920 – 30’lardan kalma, orijinal rengini buldum…
Gerçekten çok güzel bir dolap…
Elden geçireyim vereceğim tabii…
O vermeyeceğim biliyor. Koysun bahçesine, hem süs gibi hem mangal eşyalarını koyar. Kömür, tabak, çanak falan.

Böyleydi…

Böyle oldu:

Hem oturulacak yer hem sanduka…
MECBUREN cila çektim, renkli…
Renksizde var ama dedim ya ahşapta açık rengi sevmem…
Mecburen cila çekeceksin ahşaba, en geç iki senede bir…
Yoksa bahçede çürür gider!

Aklıma yeni bir şey geldi, gidip boya almam lazım…
Sevindireyim nankör kediyi.

Yeni geldim, çok yoruldum…
Biraz dinleneyim sonra yazarım yazmak, paylaşmak istediğimi…
ÖNCE Leyla…
Açlıktan ölmüş çocuk, bu nasıl bir vicdansızlık, bu nasıl bir hayvanlık???
Dilerim Allahtan yapan(lar) kat be kat öder bedelini!!!

Üzülmekten, lanet etmekten başka bir şey gelmiyor elimden…
Birde…
Kalbimde olanlar, sevdiklerimle ilgilenmek.

Bende bir kardeş var düşman başına…
İkimizde bekarız, sonradan öğreniyorum ki yıllarca bana tükürüklü kahve içirmiş…
Hadi ondan geçtim, bre Allahsız ne istedin arabamdan?
Altıma Porsche’yi çekmişim, karı – kız peşinde…
Bir sabah kalktım…
Araba boydan boya çizilmiş halde…
Yıllar sonra itiraf ediyor O çizmiş…
Neymiş efendim onu o zamanlar kız arkadaşlarıyla gezmeye yollamamışım(!)
Vicdansıza bak ya vicdansız, nankör kedi…
Ancak…
Atsan atamazsın, satsan satamazsın. Verdik ele, evlendi…
Hala başımızda!

Onun için yaptım…
Bir eski sandalye, bir Nuh nebiden kalma süzgeç, biraz boya…
Şu an için bir şeye benzemeyebilir, en önde sarkan yeşillik düşünün, arkasında rengarenk çiçekler…
Sevinecektir.